Sattıkça fakirleşiyor ve yozlaşıyoruz

Bu yazı biraz karışık olacak. Lütfen kusuruma bakmayın.

2017 yılı enflasyonu %11,92 oldu. Gıda sektörü %21,77 ağırlığı ve %13,79 fiyat artışı ile enflasyonun 3,002’lik kısmını oluşturdu. Ulaştırma sektörü ise enflasyonun 2,975’lik kısmını karşıladı. Yani gıda ve ulaştırma sektöründe fiyat artışı sıfır olsaydı, ülkemizde enflasyon 11,92 değil, 5,95 olacaktı.

Ürün bazında enflasyona etkiler ne olmuş?

Dizel otomobil 0,778

Benzinli otomobil 0,719

Konut kirası 0,520

Domates 0,474

LPG dolum 0,314

Mazot 0,264

Mücevher 0,257

Su faturası 0,241

Bu sekiz ürün veya hizmetin fiyat artışı sıfır olsaydı, Türkiye’de yıllık enflasyon 11,92 değil, %8,60 olacaktı.

Şimdi bu ürünlerin içinde fiyat artışı hangisi tarla (gıda) kaynaklı, hangisi vergi kaynaklı ya da hangisi kur artışı kaynaklı?

SANAYİ KÜÇÜLÜYOR

Önceki gün TİM (Türkiye İhracatçılar Birliği) ihracat verilerini açıkladı. Tablo burada....

18-01/05/screenshot_2.jpg

Bu tabloya çok iyi bakın. 10 yıl önce 105,9 milyar dolar ihracatın 72,6 milyar doları sanayi ürünlerinden oluşuyordu. Sanayi ürünlerinin ihracat içindeki payı ise %68,5’e geliyordu. Bugün ihracatımız 157 milyar dolara yükseldi ama sanayi ürünlerinin payı %59,7’ye geriledi.

2017 yılı ihracatımızın 21 milyar 235 milyon doları doğrudan tarım ve 11 milyar 786 milyon doları ise, tarıma dayalı işlenmiş ürünlerden oluşmaktadır. Yani 2017 yılında ülke olarak 33 milyar dolar gıda ihracatında bulunduk.

Bu rakam 2007 yılında 20 milyar dolardı.

Burada tartışmamız gereken nokta gıda ihracatındaki artış değil; asıl sorun sanayinin geride kalmış olmasıdır.

Gıda ihracatımız yüzde 65 artarken, sanayi ihracatımız sadece yüzde 30 artabilmiştir. Bunun üzerinde elbette düşünmemiz gerekmektedir.

Unutmayalım ki, son 4 yılda kur artışı ile ihracatçılarımız ciddi avantaj yakalamış olmalarına rağmen olması gereken başarıyı yakalayamıyor.

Peki, sorun ne?

Aslında sorunu söyleyen biri var. Bakın 2014 yılı konuşmasına: “Davut Kavranoğlu 2023 yılı ihracat hedefleriyle ilgili olarak “Bu hedeflere eski Türkiye’nin sistemiyle varılamaz. Türkiye’nin gelişmiş, kalkınmış bir ülke olmasına giden çabası, bilimden, teknolojiden, bilgiden, inovasyondan geçer. Hiçbirimiz 500 milyar dolar ihracat hedefine bugün sattığımız mallardan daha fazla satarak, miktarı artırarak varacağımıza inanmıyoruz. Daha fazla domates, hıyar, fındık, limon satarak bu hedeflere varamayız.” dedi.

***

Gerçekten de daha fazla hıyar satarak bu iş gerçekten olmuyormuş.

Bakınız TÜİK 2017 Ocak-Kasım ihracatına: 134 milyar dolarlık ihracatımızın sadece ve sadece 5 milyar 146 milyon liralık kısmı’ (%3,8) yüksek teknoloji ürünlerinden’ oluşmaktadır. Bundan 10 yıl önce bu oran yüzde 7,0-8,0 bandındaydı.

Şimdi iki konuyu birleştirelim: Tarım ve tarıma dayalı işlenmiş gıdada ciddi bir ihracatımız var. Yurtiçinde de fiyat artışları zaten ağırlıklı olarak tarla kaynaklı değil. Sorun piyasaları dengede tutmaktan geçiyor.

Ama asıl sorun sistemi yeniden gözden geçirmekte yatıyor. Yani bütün ekonomik sistemi...

Bu anlayış ile satışımız arttıkça zenginleşmiyoruz, tersine refahımız azalıyor. Hatta bilim ve teknoloji alanında ise giderek yozlaşıyoruz. Büyüyoruz ama refahımızdan feragat ederek büyüyoruz. Kalkınma ve ekonomik gelişmeye ise hiç bakmıyoruz. Oysa iktidar partisinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi...

YORUMLAR (38)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
38 Yorum