AK Parti’nin 2019 vizyonu nasıl şekillenir
Siyasi iktidarlar için de, muhalefet için de seçim dönemleri fevkalade önemlidir. Bu yüzden de bütün siyasal enerjilerini sandıktan yüzlerinin akıyla çıkmak için büyük gayret sarfederler. Bu demokratik yarışı başarıyla tamamlamanın en temel şartı ise siyasi partilerin vizyonları ve projeleriyle toplumu ikna etmelerine bağlıdır.
2019 seçimlerine henüz iki yıldan fazla bir süre var, ancak özellikle iddiası olan siyasi partiler şimdiden bu hedefe kilitlemiş durumdalar. Referandumdaki yüzde 49’luk ‘hayır’ı CHP’nin hanesine yazmak elbette doğru değil, onların da zaten böyle bir iddiaları yok. Ama sandık yaklaştıkça bu rüzgarı arkalarına almak isteyeceklerdir. MHP’nin ise zaten bu konuda bir iddiası olamaz, zira referandumda özellikle ülkücü camianın MHP’nin arkasında olmadığını göstermesi iddiasını da hayli zayıflatmış oldu. Dolayısıyla 2019’la ilgili seçim denklemleri yapılırken, daha çok referandumda Devlet Bahçeli ile birlikte hareket eden yüzde 25-30’luk bir kitleyi baz almak gerekecektir. Onları da AK Parti’nin hanesine yazmakta doğrusu pek bir beis yok.
***
2019’da esas AK Parti’nin ne yapacağı önemlidir. Çünkü AK Parti bugüne kadar sayısız başarı hikayeleri yazdığı bütün seçimlerde toplumun önüne, gerçekleştirdiği demokratikleşme adımları, hukukun üstünlüğü ile ilgili tezleri ve ekonomik kalkınmadaki başarılarıyla çıktı.
Ancak 15 Temmuz ihaneti, hem siyasetin hem de toplumsal hayatın ahengini bozdu. En önemlisi de Türkiye’nin demokratikleşme ve özgürlüklerle ilgili hedeflerinin üzerine tabiri caizse zehirli gaz sıktı. Bir kere öncelikle bu konuda esaslı bir mıntıka temizliğinin yapılması gerekiyor. Zaten şu anda iktidar da bütün dikkatiyle bu temizliğe odaklanmış durumda. Darbeci artıklardan kurtulmanın başka bir yolu da yok.
Ancak kabul etmek gerekiyor ki bu yoğunlaşmanın gerek ekonomik, gerekse demokratikleşme hamleleri üzerinde negatif bir maliyeti var. Bir kere OHAL şartlarında yaşıyor olmak başlı başına bir problem alanı. Özellikle FETÖ temizliği açısından OHAL’in bir ihtiyaç olduğu muhakkak. Bu yüzdende sürmesi bir gereklilik olarak görülebilir. Ancak insanların böyle bir ortamda kendilerini nasıl hissettikleri son derece önemli. Yani toplumun bütün katlarında insanlar fikirlerini özgürce ifade edebiliyorlar mı, yargısal süreçlerde adaletin terazisi doğru işliyor mu? Özellikle OHAL’in uygulama safhasının vicdanlarda nasıl bir karşılık bulduğuna dikkatle bakmak gerekiyor.
Açıkçası ben, AK Parti’nin 2019’la ilgili hazırlıklar yaparken referandum sonuçlarını analize ilaveten mevcut hal ve gidişin toplumda ne tür bir karşılık bulduğunu, en önemlisi de demokratik değerler ve özgürlüklerle ilgili son dönemde oluşan negatif algıyı pozitife çevirmek için çok daha radikal tedbirler alacağı kanaatindeyim.
Çünkü 2019 seçimleri AK Parti açısından hayati bir öneme sahip ve zaman hızla ilerliyor. Eğer parlamenter sistem yürürlükte olsaydı, iktidar her halükarda garantiydi. Ama AK Parti zor olanı tercih etti ve yeni sisteme göre iktidar olmanın yolu artık 50+1’den geçiyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da olağanüstü kongrede 2019 gerçeğinin altını çizmişti: “Artık çıta yüzde 50+1’dir. Bunun ne kadar zor olduğunu önce cumhurbaşkanlığı seçiminde ardından 16 Nisan referandumunda gördük.”
***
Ayrıca unutmayalım 2019 bir referandum değil, bütün partilerin katılacağı bir genel seçim. Bir kere AK Parti’nin yüzde 50+1’i bulmak için ekonomide ve demokratikleşmede esaslı reformlar yapması gerekiyor. Belki bu da yetmeyecek ve seçim öncesi bazı partilerle ya da en azından bir parti ile koalisyon oluşturması gerekecek. Hasılı 2019 hiçbir parti için çantada keklik değil..