Altılı Masa’nın kıymetli garantileri

Malum Altılı Masa 30 Ocak, 2023 Pazartesi günü iktidara geldiklerinde uygulayacaklarını vaat ettikleri “Ortak Politikalar Mutabakat Metnini” açıkladı.

Politikalar arasında sizlerle bu köşede 2 yıldır, buradan önce de 10 yıl boyunca kişisel bloğumda konuştuğumuz Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) konuları da bulunuyor.

Altılı Masa KÖİ’ler üzerinde hangi yöntemlerle ve kimlerle birlikte çalıştılar gerçekten bilmiyorum.

Bundan birkaç ay önce Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota telefonla aradı ve KÖİ sözleşmelerinin iptali, kamulaştırılması ve değiştirilmesi gibi konularda konuştuk.

Kerim bey konuşmasına “Altılı Masa’nın diğer partilerinden de sizi arayan olmuştur” diye başladı. Ben de “hayır olmadı” dedim.

Anlaşılan, Masa’nın diğer beş partisi KÖİ’ler konusundaki benim müktesebatımı yeterli bulmamışlar.

Olur! Sorun değil. Mevcut hükümetin Özel İhtisas Komisyonlarını düzenleyen partili memurları da benim müktesebatımı yeterli bulmamışlar ve davet etmemişlerdi.

Yıllardır korumaya çalıştığım tarafsızlığımı teyit ettikleri için her iki tarafın “parti çalışanlarına” candan teşekkür ediyorum.

Değerli okur uzattım biliyorum. Hadi gelin Altılı Masa’nın metninin ciddiye alalım ve mutabakata varılan politikalarının bizim heybeye düşen kısmını birlikte okuyalım.

Nasıl mı?

Başlayalım.

ÖNCE USUL

Metinde KÖİ’lere ilişkin 24 önerme var. Bu öneriler beş başlık altında toplanmış.

Birisi genel olarak “Kamu Özel İşbirliği.” Diğerleri “Enerji”, “Ulaştırma”, “Şeffaflık” ve “Sağlık.”

Genel öneriler özet başlık altında toparlanmış. Toparlanırken de metin içerisindeki öneriler tıpa tıp özet bölümüne aktarılmış.

Özet bölümünde “Ulaştırma” alanı “Ulaştırma ve Lojistik” ve “Enerji” alanı da “Enerji ve Madencilik” şeklinde isimlendirilmiş.

Bu kadar kusur kadı kızında da olur diyelim ve esasa bakalım.

ŞİMDİ DE ESAS

Öncelikle bardağın dolu tarafından bakalım. Altılı Masa şu “el koyacağız, kamulaştıracağız, vuracağız, kıracağız” kabadayılığından vaz geçmiş.

Ortada sözleşmeler ve sözleşmelerin de bir hukuku var. Ne o öyle? Adalet ve hukuk diyeceksiniz. Sonra da sözleşme hukukuna uymayacaksınız.

Mevcut sözleşmelerle ilgili “KÖİ Projeleri”, “Enerji”, “Ulaştırma” ve “Sağlık” alanlarında ayrı ayrı öneriler var.

KÖİ projeleri bölümündeki ana tema “hata, usulsüzlük ve yolsuzluk araştırmasıdır”. Usulsüzlük ve yolsuzluk tespit edilemezse öyküde sorun yok. Şehir hastaneleri ve ulaştırma bölümlerinde de benzeri vurgular yapılıyor.

Bu tür araştırmalar gereklidir, ama yeterli değildir.

CHP 2022 Mart’ında Ankara’da “Türkiye Sağlık Forumu” düzenledi. Forumdaki bulguları kitaplaştırdı. Şehir hastaneleri konusunda 10 sayfalık bir metinleri var.

Bu metinde yer alan tespitlerden birisi şudur: “Şehir hastanelerinde hizmet standartlarının performansı denetlenmiyor. Bu hastanelerde sunulan eksik ve hatalı hizmetlere yaptırım uygulanmıyor.” (s. 234)

Mevcut KÖİ sözleşmelerinin en büyük sorunlarından birisi performans denetimidir. Eksik ve hatalı performansa yaptırım uygulan(ma)ması KÖİ sözleşmelerinin feshine giden yolun başlangıcıdır.

Nitekim KÖİ’ler dâhil eksik sözleşme hakkındaki çalışmalarıyla 2016 yılında Nobel Ekonomi ödülünü alan Oliver Hart da bunu söylüyor.

Hadi Altılı Masa’nın bileşenlerinin Oliver Hart’ı bilmemesine ve okumamasına bir şey demeyelim. Bu tür çalışmaları bizler gibi eli boş akademisyenler okusunlar.

Peki, CHP yetkilileri kendi kitaplarını da mı okumadılar yahu, kendi kitaplarını!

Eğer okudular ve Masa’da bunu önerdilerse; diğerleri bu önerinin nesini beğenmediler. Hata, usulsüzlük ve yolsuzluk gibi hafiyecilik maceralarına soyunacaklarına bu tür bir can alıcı önerinin nesini değersiz buldular Allah Aşkına?

(Bu arada bilginiz olsun. El koyacağız, ödeme yapmayacağız gibi efelenmeleriniz sayesinde her şey kitabına uyduruluyor.)

Bakın, Enerji bölümünde Altılı Masa bu önerinin benzerini benimsemiş ve diğer bölümlerden farklı olarak neler demiş?

Masa Enerji bölümde sözleşmelerinin incelenmesi için bir komisyon kurulacağını söylüyor ve ekliyor: “… sözleşmelerdeki yatırım, hizmet kalitesi ve benzeri hususlardaki taahhütlerini yerine getirmeyen elektrik üretim ve dağıtım şirketleri hakkında sözleşme feshi dahil hukuk çerçevesinde gerekli tüm adımları atacağız.”

Evet, işin özü ve çözümü budur.

Altılı Masa sözleşmelerdeki performans denetimi konusunda bu bölümde “bayram haftası” derken, diğer bölümlerde neden “mangal tahtası” der ki?

İnanın açıklayıcı bir değişken bulamıyorum.

Devam edelim.

HUKUKİ REJİM

KÖİ’leri “Avrupa Birliği’nin imtiyaz sözleş­melerinin ihale edilmesine ilişkin direktifine uyumlu hale getireceklermiş.”

Belirteyim, KÖİ’ler kabaca iki başlık altında toplanır. Birincisi devletin doğrudan ödemeci olduğu şehir hastaneleri modelidir. İkincisinin örneği ise garantilerin tutmadığı durumlarda devletin ödemeci olduğu ulaştırma projeleridir.

Ders kitabı birincisine doğrudan, ikincisine de koşullu yükümlülük diyor.

AB’de doğrudan yükümlülükler klasik kamu alımları direktifine tabidir. Ödemeyi kullanıcıların yaptığı ulaştırma projeleri gibi projeler AB’nin imtiyazlara yönelik kamu alımları sistemine aittir.

İmtiyaz sözleşmeleri idare hukukuna ve sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar da idari yargıya tabidir. Türkiye 1999 yılında yaptığı anayasa değişikliği ile kanun marifetiyle KÖİ sözleşmelerinin imtiyaz hukuku yerine, özel hukuk kurallarına tabi tutulmasına imkân sağladı.

Daha sonra KÖİ’lerle ilgili bütün yöntemler özel hukuk kapsamına alındı.

Metinde “büyük ölçekli kamu yatırımları ve KÖİ uygulamalarını düzenleyen çerçeve bir mevzuat çıkaracaklarını” söylüyorlar.

Çıkaracakları bu mevzuata göre sözleşmeleri hangi hukuka tabi tutacaklarını bilmiyoruz.

Şunu biliyoruz. Mevcut durumda büyük ölçekli kamu yatırımları idare hukukuna, KÖİ sözleşmeleri ise özel hukuka tabidir.

Altılı Masa çerçeve mevzuat ile hangisini hangisine tabi tutacak gerçekten bilmiyoruz. Kamu yatırımlarını da özel hukuka tabi tutacaklar? Gerçekten bilmiyoruz.

Ya da Masa bu tür bir sorunsalın farkında mıdır? İnanın bunu da bilmiyoruz.

GARANTİ ALLAH GARANTİ

“KÖİ projelerinden kaynaklanan garanti ve diğer koşullu yükümlülükleri kamu mali istatistiklerinde anlaşılabilir biçimde yer almasını sağlayacaklarını” söylüyorlar.

Değerli Masa bu konuda 2015 yılında çıkartılan bir düzenleme var. “Kamu Özel İş Birliği Uygulamalarının Muhasebe İşlemleri” konusundaki 45 sıra nolu Tebliğdir. Diğeri de bunun dayanağı olan “Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliğidir.”

Bu düzenlemeler KÖİ sözleşmelerinden kaynaklanan hakların ve yükümlülüklerin idarelerin bilançolarında ve gelir tablolarında ayrıntılı biçimde nasıl gösterileceğini açıklıyor. Bunu biliyorsunuz diye kabul ediyoruz.

Ve fakat ancak idareler bu düzenlemelere rağmen mali tablolarında gerekli işlemleri yapmıyorlar. Kabul edelim ki bu büyük bir suçtur.

Değerli Masa anladığım kadarıyla siz bu düzenlemelerden daha farklı bir şey yapmaya niyetlenmişiniz. O şeyi yapacaksınız bu konuştuklarımızı çöpe atalım.

“Hazine dışındaki kurumların KÖİ kapsamında devlet adına garanti vermesine izin vermeyecekmişsiniz.”

Garantiyi sadece hazine verecekse, diğer kurumların yükümlülükleri kalmayacak ve dolayısıyla mali tablolarında raporlayacakları bir borç olmayacak.

(Bu arada duramadım hocalığım tuttu. Bilanço işlemleri iki taraflıdır. Borcunuz varsa, varlığınız da vardır. Köprülere garanti verdiyseniz, bilançonuzun aktifine köprü, pasifine borç yazarsınız. Bunu KGM bilmiyor. Ya da biliyor ama borç gizliyor.)

Devam edelim.

Bir önceki öneriniz çöpe giderken, gündeme iki soru geliyor. Birincisi normatif, ikincisi pozitif.

Önce normatif olanı soralım. Peki, garantiyi neden sadece Hazine verecek? Hazinenin kurumsal kapasitesi diğer kurumlardan daha mı iyi?

Yuvacık Barajını hatırlatayım. CHP’nin selefi olan SHP’li Kocaeli Belediyesinin eseri.

Bu projedeki satın alma garantisini Hazine Müsteşarlığı vermişti. Satın alınamayan suya 2 milyar dolar garanti ödemesi yapıldı. Hatırlarım, o vakit yetkililer barajın su tutmaması için dua ederlerdi. Çünkü baraj boş olursa şirketin satacak suyu olmayacaktı ve garanti ödemesi yapılmayacaktı.

Şaka gibi değil mi? Değerli Hazine senin de günahı az buz değil aslında. Tıpkı dönemin DPT yetkilileri gibi.

Gelelim pozitif argümana.

Garantiler Hazine tarafından verilirse; Hazine bu garantileri uluslararası standartlara uygun biçimde kamu borçları içerisinde rapor edecek. Bu iyi bir şey.

Ama bu yazıyı şu soruyu sormadan bitirmem mümkün değil.

Sayın Masa 2018 yılında İngiltere hiçbir faydasını görmediklerini belirttikleri şehir hastaneleri benzeri doğrudan ödeme yöntemini artık kullanmayacaklarını açıkladı.

Yerine genelde altyapı ve özelde de ulaştırma projelerinde, gelir garantilerinin bulunmadığı YİD/imtiyaz benzeri yöntemi kullanacaklarını söylediler.

Malum imtiyaz yönteminde kâr ve zarar işletmeciye aittir.

Değerli Masa siz bir türlü gelir garantilerinden neden vaz geçemiyorsunuz Allah Aşkına?

Sizin derdiniz nedir?

Rahatsızlığınız bütçeye büyük yük olan gelir garantileri midir? Yoksa gelir garantilerini ele geçiren müteahhitler midir?

Müteahhitleri değiştirince sorun çözülüyor mu gerçekten?

Gerçekten?

İyi pazarlar.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum