Bayraktar Bayraklı: İslam ahlâkının temel taşı

Bayraktar Bayraklı: İslam ahlâkının temel taşı

İslam ahlâkının ilk sırasına ana-babaya iyilik konmuştur. Ana babaya iyilik, ana-babanın hakkıdır. Hak olan bir şeyde seçenek yoktur. Bu şekilde davranmak, aile hayatının sağlamlığını, o yuvanın yıkılmazlığını temin edecektir. Ailenin çözülmesi, toplumun çözülmesine götürecektir.

Lokman suresinin 14. Ayetinde şöyle buyurulmaktadır: “Önce bana, sonra da ana-babana şükret”. Yüce Allah’a yarattığı, besleyip büyüttüğü için şükredilecek; hayata gelişimizin sebebi olan ana-babaya da şükredilecektir. İsrâ 23’te geçen ana-babaya iyiliğin içinde bu şükür de vardır. Yüce Allah kendisine yapılması gereken şükürle ana-babaya yapılacak şükrü yan yana koymuş, birinci sıraya kendisini, ikinciye de ana-babayı koymuştur.

Bu noktada şu soruyu sorabiliriz: Ana-babaya iyilik yapmak konusunda ikisinin arasında bir fark var mıdır? Lokmân 14 ve Ahkâf 15. âyetlere baktığımızda babanın yaptıkları değil de ananın yaptıkları anlatılmaktadır.

Bu âyetlerde anne öne çıkmaktadır. Annenin gebeliği sırasında çektiği sancılar, ızdıraplar ve sonra emzirmesi gündeme getirilmektedir. Bu anlatımlardan annenin alakada daha fazla olduğunu söyleyebilir miyiz?

Ana-babaya karşı şefkat, merhamet, sevgi, hoşgörü ve saygı toplumu ayakta tutacak olan değerlerin beslendiği pınarlardır.

Bu soruya Hz. Peygamber’in hadisi ile cevap verebiliriz: Abdullah b. Mes‘ûd’un şöyle dediği nakledilmektedir: Hz. Peygamber’e “Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” diye sordum, O da, “Vaktinde kılınan namazdır” diye buyurdu. “Sonra hangisidir? diye sordum. “Ana-babaya iyilik yapmaktır” diye buyurdu. Ben, “Sonra hangisidir diye sordum” o da, “Allah yolunda cihattır” dedi” (Buhârî, Mevakıtu’s-Salat, 5; Cihâd, 1; Edeb, 1; Tevhid, 48; Müslim, İman, 137-139).

Bir kişi Hz. Peygamber’e gelerek şöyle sordu: “Benim güzel sohbet ve arkadaşlığıma insanlar arasında en layık kimdir?” Hz. Peygamber, “Annendir” diye buyurdu. “Sonra kimdir?” diye sorunca, Hz. Peygamber, “Sonra yine annendir” diye buyurdu. Adam, “Sonra kimdir?” diye sordu. Hz. Peygamber yine, “Annendir” diye buyurdu. Adam dördüncü kez “kimdir?” diye sorunca bu sefer Hz. Peygamber, “Babandır” diye cevap verdi” (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 12; Tirmizî, Birr, 1).

Demek ki bu hadise göre, anneye iyilik, şefkat göstermek ve onu sevmek babaya nispetle üç misli fazladır. Altın, gümüş ve bronz madalyalar anaya aittir.

Bütün bu açıklamalardan sonra şu soruyu da sorabiliriz: Ana-babanın müşrik veya kâfir olması, onlara bu şekilde davranmayı önler mi? Ana-babanın kâfir olması, onlara iyi davranmaya engel değildir ve iyi davranış mutlaka yapılmalıdır. “Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin” (Lokmân 31/15).

Şirke teşvik ettiklerinde onlara uyulmayacak ama dünya hayatında onlara iyilik yapılacak ve iyi geçinilecektir. İşte sorunun cevabını bu âyet vermektedir. Bu âyetin açıklamasını da şu hadislerde buluyoruz:

AİLEDEN İNSANLIĞA

Sahabîlerden Esmâ şöyle der: “Kureyşliler, Hz. Peygamber’le antlaşma yaptıkları sırada barış süreci içerisinde annem, babası ile birlikte müşrik olduğu halde yanıma geldi. Durumu Hz. Peygamber’e sordum; Annem, benim ona iyilikte bulunmam ümidiyle yanıma geldi. Ona iyilikte bulunayım mı, onu gözeteyim mi?” Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Evet ona iyilikte bulun, onu gözet” diye cevap verdi (Buhârî, Cizye, 18; Edeb, 8; Müslim, Zekât, 50; Hibe, 29).

Kur’ân’ın şu genel prensibinden hareket ederek bu özel duruma delil bulabiliriz: “Sizinle din hususunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı Allah size yasaklamaz” (Mümtehine 60/8). Bu prensibin içine ana-babalar da girmektedir. Netice olarak diyoruz ki: İslam ahlâkının ilk sırasına ana-babaya iyilik konmuştur. Ana babaya iyilik, ana-babanın hakkıdır. Hak olan bir şeyde seçenek yoktur. Bu şekilde davranmak, aile hayatının sağlamlığını, o yuvanın yıkılmazlığını temin edecektir. Ailenin çözülmesi, toplumun çözülmesine götürecektir. Ana-babaya karşı şefkat, merhamet, sevgi, hoşgörü ve saygı, toplumu ayakta tutacak olan değerlerin beslendiği pınarlardır. Ana-babasına bu şekilde davranmayanın, diğer insanlara da aynı şekilde davranması mümkün değildir. Bu ahlâkî değerler aileden topluma, oradan tüm insanlığa yayılacaktır.

YEMEK ARTIĞINI YUTMAK ORUCU BOZAR MI?

Dişlerin arasında kalan yemek artığını bilerek yutmamak lazım. Tükürmek gerekir. Farkında olmadan, oruçlu olduğunu unutarak yuttuysa bir sakıncası yoktur.

ABDEST ALIRKEN BOĞAZA SU KAÇMASI ORUCU BOZAR MI?

Abdest alırken boğaza su sehven kaçtıysa oruca zarar vermez. Bilerek yapılmadığı sürece abdest alırken yutulan su orucu bozmaz.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN