Görüşler

Mimesis ve şiddet

Mimesis ve şiddet

‘Gerçekliğe ve Geleneğe Karşı’ kitabının yazarı Halil Turhanlı, ünlü filozof Rene Girard’in ‘mimesis’ kavramı üzerinden toplumsal çatışma olgusunu değerlendiriyor.

HALİL TURHANLI

Antropolog, filozof René Girard bütün çalışmalarında insan topluluklarının neden kutsala ve dinselliğe ihtiyaç duyduklarını, neden bütün kültürlerde yasakların ve ritüellerin yer aldığını, şiddetin hangi koşullarda ortaya çıktığını, nasıl bastırıldığını, toplumların varlıklarını sürdürebilmeleri bakımından elzem olan istikrarı nasıl sağladıklarını araştırdı ve açıklamalarını mimesis teorisi temelinde yaptı. Bütün insan davranışlarını, toplumsal hayatı, bütün kültürel alanları ve kurumları tek bir nedene indirgeyerek sadece mimesis temelinde açıklamasından dolayı indirgemeci olmakla eleştirildi. Girard bu eleştirilere verdiği cevapta insanların birbirini taklit eden varlıklar olduğu gerçeğini kabul etmekten korkulduğunu vurguladı.

Mimesis bölünmeyi, farklılaşmayı ortadan kaldırarak tam anlamıyla uyuşumcu bireylerden oluşan topluluklar mı yaratıyor? Girard’ın söylemek istediği bu değildir. Tam aksine mimesisin rekabet, çatışma ve sonuçta şiddet yarattığının altını çizer. Zaten taklit yerine Yunanca mimesis terimini kullanmasının nedeni de budur: Çünkü bu terim çatışma potansiyelinin algılanmasını sağlıyor. (R. Girard, Dünyanın Kuruluşundan Beri Gizli Kalmış Sırlar, Alfa çev. A.Berktay, Birinci Basım 2018 s. 33). Girard’a göre toplumsal hiyerarşilerin korunması konusunda çok titiz olan Platon mimesisin çatışma ve toplumsal düzeni dağıtma potansiyelini görmüştü. Dolayısıyla mimetik etkiden korkmada kendince haklıydı. Gerçekten, Girard mimetik rekabetin bireysel ve kolektif çatışmaların kaynağı olabileceğini vurgular. Bu konuda bir odada bulunan çok sayıda çocuk ve çocuklardan daha az sayıda oyuncak bulunduğunda oyuncaklara sahip olma arzusunun doğuracağı mimetik rekabetin oyuncakları paylaşamayan çocukları kavgaya yöneltebileceği örneğini gösterir. Beri yandan yetişkinlerde mimetik arzunun kavgaya, çatışmaya başvurmadan bastırılabildiğini de ekler. Girard’a göre yetişkinler aynı şeye sahip olmak isteseler de yetersiz miktardaki nesneler karşısında kendilerini geri çekebiliyorlar. Nezaket denilen de aslında özünde bu kendini geri çekme, arzunun bastırılarak sahiplenmeden vazgeçme. Bir başka ifadeyle, nezaket mimetik rekabetten kaçınma. (Girard 2018: 20-21).

Girard bu tür geri çekilmenin modern toplumlara özgü olmadığını, ilkel olarak nitelediğimiz modern öncesi toplumlarda da rastlandığını, hem de potlaç örneğinde görüldüğü gibi karmaşaya yol açacak ölçüde aşırı ve abartılmış haliyle rastlandığını da hatırlatıyor. Girard şiddet ve mimesis arasındaki bağın ilkel toplumlarda da tespit edildiğinin, ancak ilkel toplumlarda şiddetin modern insanın anladığı biçimde algılanmadığının altını çiziyor. Bir başka ifadeyle, modern insanın kavrayışında şiddetin bir özerkliğe sahip olduğunu, modern toplumlarda şiddet düşüncesinin ve ediminin soyutlandığını, şiddetin münferit olay ve suç olarak görüldüğünü, tam da bu nedenle modern toplumlarda şiddeti önlemek, şiddeti cezalandırmak için adli yargı düzeninin ve kurumlarının örgütlendiğini belirtiyor. Girard şiddetin adli yargı yoluyla cezalandırılmasını “adli aşkınlık“olarak kavramlaştırıyor. (Girard 2018: 25). Ancak adli aşkınlığın zayıfladığı, yargı kurumlarının etkisini kaybettiği yer ve zamanlarda açık şiddet mimetik etkisiyle birlikte ortaya çıkabiliyor. Girard’ın bu konuda verdiği örnek kan davası. Gerçekten, önceki bir cinayetin aynı biçimde öcünün alındığı kan davasında şiddetin mimetik özelliği belirgindir. Yerleşen, kuşaktan kuşağa geçen, ilk cinayeti bilmeyen yeni kuşakların dahi görev olarak benimsedikleri bir mimetik şiddettir söz konusu olan. (Girard 2018: 25)

Girard bireysel ve toplumsal hayatta dinselliğin önemini de vurguluyor. Ona göre dinler insanlaşma süreci içinde oluşturulmuş, iç tutarlılığı olan, kültürlere özgüllük kazandıran değerler sistemi. Girard insanlık tarihi içinde anlaşılamayan, sır olarak görünen bazı davranışların ve kültürel pratiklerin ancak dinsellik içinde anlaşılabileceğini ileri sürüyor. Bazıları günümüzde de geçerliliğini koruyan pek çok yasağın kaynağı dinsellik. Bunların nasıl oluştukları ve toplum içinde nasıl yerleştikleri ancak dinsel inanış incelendiğinde anlaşılabilir. Girard’ın bu konudaki tezlerinin Mircea Eliada’nın insanın “dinsel varlık” olduğuna dair düşüncesiyle örtüştüğünü belirtmek gerekiyor. Mimetik etkinin yol açacağı çatışma riskini ortadan kaldırmanın etkili yollarından biri mimetik krizin sahnelenmesidir. Ritüeller bu işlevi yerine getirirler. Böylelikle gerçek şiddetin patlamasının, yayılmasının ve sonunda toplumun dağılmasının önüne geçerler. Bir başka ifadeyle ritüeller mimetik krizin kopyalarıdır. Toplumda yasakların geçici bir süre kalkmasına ve dağılmaya izin verirler Toplum kimi kez histerik bir atmosfer içinde fakat kontrollü bir biçimde çözülür. Ritüel bu özelliğiyle karnavala benzer. Fakat önemli bir farkla: Karnaval hiçbir kural tanımaz, bütün kurallar askıya alınır. Oysa, ritüel katılan herkesin uyması gereken sıkı bir kurallar toplamıdır.

Arkaik toplumlarda sahnelenen ritüellerde çoğu kez hayvan (bazen insan) kurban ediliyordu. Bu ritüellerde şiddetin en yoğun, en belirgin olduğu andır. Kimi kez kurbanı öldürme eylemine bütün toplum katılıyor, bu tür ritüellerde tam bir linç görüntüsü ortaya çıkıyordu. Tek kişi öldürdüğünde de bunu topluluk adına yapıyordu. Her halükârda öldürme eylemi kriz koşullarını ortadan kaldırıyor, toplumun birliğini sağlıyordu. Girard’ın da vurguladığı gibi, kurban eylemi toplumdaki belirli gruplar, bazen bireyler birbirlerine karşı mimetik şiddete başvurduklarında, bu nedenle toplumun ahengi bozulduğunda ve bütünlüğü tehlikeye girdiğinde gerçekleştiriliyor(du). Kurban mimetik krizin sorumlusuymuş gibi kabul ediliyor, birbiriyle çatışan herkes kurbana karşı birleşiyordu. Kurban uzlaştırıcı bir etkiyle topluma düzen ve uyun getiriyordu. Buradan hareketle devrimlerin de modern zamanlardaki kriz dönemlerinde gerçekleştirilen, büyük yığınların katıldığı tarihsel kurban törenleri olduğunu söyleyeceğim. Giyotinin, insanları duvar diplerinde kurşuna dizen infaz mangalarının olmadığı bir devrim düşünmek mümkün değil. Modern çağın devrimleri, özellikle de 1789 ve 1917 devrimleri baskının, tahakkümün, infazların kol gezdiği eski düzenin karışıklığına, şiddetine mimetik tepkide bulunmuşlardı. Bir başka deyişle, devrimci şiddet eski rejimin baskılarına mimetik bir tepkiydi. Gelgelelim devrimci örgüt başvurduğu şiddetin bütün şiddetlere son veren tarihteki nihai şiddet olduğu iddiasından vazgeçmez. Krizin iyice derinleştiği zamanlarda topluma yeni bir düzen, “devrimci düzen” getirmek için gerçekleştirilen devrimlerde bu yeni düzen adına çok sayıda kurban sunulur. Devrimler mimetik şiddetin mümkün olan en yoğun, en ağır halini sahnelerler. Tam da bu yoğunluk nedeniyle her devrimci parti sonunda bir terör örgütüne dönüşür.

Girard, New York’da İkiz Kuleler’e yapılan terör saldırılarından sonra mimesis kuramını terör eylemlerine, uluslararası gerilim ve savaşlara da uyguladı, bu olayları da mimesis temelinde açıklamaya çalıştı. Bu konulardaki düşüncelerini filozof Benoit Chantre’nin kendisiyle yaptığı ve 2007 yılında ‘Sonuna Kadar Savaş’ başlığıyla yayımlanan nehir söyleşisinde dile getirdi. Mimesis kuramını küresel şiddete uygularken büyük ölçüde Prusyalı asker Carl von Clausewitz’in savaş hakkında geliştirdiği düşüncelerden de yararlandı; daha doğrusu Clausewitz’in tezlerinde mimesisin ipuçlarını okudu.

Prusya askeri sistemi içinde yetişen, fakat Napolyon ordularındaki örgütlenme ve savaş anlayışından etkilenen, harp akademilerinde yıllarca ders veren Clausewitz’in savaşın felsefe ve siyasetle bağlantısını kurarak kaleme aldığı yazılar ölümünden sonra karısı tarafından derlenerek Savaş Üzerine başlığıyla yayımlanmıştı. Girard günümüzün uluslararası ilişkilerini mimesis kuramıyla açıklamaya çalışırken bu kitaptan yararlanmıştı. Daha doğrusu, Clausewitz’i mimesis kuramının ışığında okumuş, onun savaş hakkındaki düşüncelerinde mimetik şiddet anlayışının ipuçlarını bulmuştu.

Napolyon ordularının örgütlenişinde, savaşmadaki başarılarında, onlardaki adanmışlık duygusunda Cumhuriyetçiliğin izlerini gören Clausewitz savaşın karşı tarafın direnci kırılıncaya kadar sürdürülmesi gerektiği düşüncesini savunuyor, bunun yeni savaş anlayışının özünü oluşturduğunu ileri sürüyordu. Yeni savaş anlayışına göre çok kuvvetli bir savaşma iradesine sahip olan taraflar karşılıklı olarak birbirlerinin iradesini ezmeye, yok etmeye çalışır, bunu başarabilmek için de yine karşılıklı olarak kan dökmekten hiç çekinmeden şiddeti yoğunlaştırırlar. İşte Clausewitz burada mimetik bir şiddettin varlığının altını çiziyordu. Savaşan tarafların iradelerini yok etmek amacıyla fiziksel kuvvetlerini sonuna değin kullanmaları, şiddeti karşılıklı olarak yoğunlaştırmaları ve hepsinden önemlisi bunu birbirlerini taklit ederek yapmaları. Clausewitz’in yeni savaş anlayışıyla ilgili olarak söyledikleri gerçekten Girard’ın mimesis kuramında altını çizdikleriyle örtüşüyor, Prusyalı general aslında adını anmadan mimetik şiddetten söz ediyordu.

Girard, 9/11 sonrası dünyanın mahşeri bir geleceğe doğru hızla ilerlediğini dile getiriyordu. Burada dikkat çekici olan küresel ilişkilere mimesis kuramını uygulayan Girard’ın Huttington’ın tam aksi bir sonuca ulaşmasıdır. Medeniyetler çatışması yerine bütün kültürel farklılıkların mimesis sonucunda silindiği ve çatışmayı da karşıtlıkların, radikal farklıkların değil; tam aksine mimetik rekabet yoluyla farklılıkların silinmesinin, küresel düzeyde baş gösteren mimetik krizin doğurduğunu ileri sürmesidir. Girard’a göre küreselleşme çağında Batılı olmayan toplumlarda rekabetçi bir ruh haliyle Batılıları taklit ettiler, sonuçta bütün toplumlar ve kültürleri arasındaki farklar silindi. Mimesis küresel düzeyde işledi.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir