Film değil sanki laboratuvar çalışması

Film değil sanki laboratuvar çalışması

Birçok popüler dizide ve tiyatro oyununda yer alan Kadir Özdal, psikolojik rahatsızlıkların konu edildiği ‘Turnike’ isimli filmle izleyici karşısına çıkıyor. Yapımda Doktor Fikret rolünde oynayan Özdal “Bu bir laboratuvar çalışmasıydı. Dört hastayla bir odaya kapatılırsanız ne olur? Bunun psikolojik gerilimi nedir? Sizi hasta da edebilirler, onları hastalıktan çıkarıp başarıya da ulaşabilirsiniz” diyor.

IŞIL ÇALIŞKAN / İSTANBUL

Daha önce ‘Hanım’ın Çiftliği’, ‘Hatırla Sevgili’ ve ‘Melekleri Taşıyan Adam’ dahil birçok popüler yapımda yer alan Kadir Özdal, bu kez bir festival filmi olan ‘Turnike’ ile sinemaseverlerle buluşuyor. Tamamı tek mekânda geçen filmde bir psikiyatrist ile dört hastası arasında yaşananlar anlatılıyor. Şizofreni, panik atak, megalomani ve manik depresif gibi psikolojik rahatsızlıkların mercek altına alındığı filmde Özdal, Doktor Fikret rolünde. Serhan Süsler, Emre Akbaba, Fuat Onan ve Nurettin Emre’nin de rol aldığı filmi Ali Rıza Gökçen yönetti. Özdal’la ‘Turnike’yi konuştuk.

* “Turnike” kelimesinin anlamıyla filmin konusu arasında nasıl bir bağ var?

Belli psikolojik rahatsızlıkları olan insanların topluma kazandırılmasını konu aldığından başa dönmekle ilgili diyebiliriz. Ya da belli aşamaları geçmekle ilgili. Belli bir seviyeyi atlayıp, engeli geçip tekrar başa dönmeleri veya oradan çıkış yapamalarıyla ilgili bir durum söz konusu.

* Filmde canlandırdığınız Dr. Fikret nasıl bir karakter?

Filmin başlarında tereddütleri, endişeleri olan bir karakter. Sonra da hastalarına bir şeyler katıp onları topluma kazandırma konusunda kararlılığı olan ve onların o duruma gelmesine vesile olan bir yapıyla mücadele eden bir direniş sergiliyor. Filmde ana eksen Dr. Fikret üzerinden dönüyor.

17-10/22/dsc08797.JPG

* Senaryoyu ilk okuduğunuzda neler hissettiniz? Bu projeyi kabul etmenizde en büyük etken ne oldu?

Öncelikle alışılagelmişin dışında bir senaryo olması beni etkiledi. Ben oyunculuğa ‘gideyim, oynayayım, bir filmim olsun’ diye bakmıyorum. ‘Bunun üzerine ne koyabilirim?’ ya da ‘Bana nasıl katkı sağlar?’ diye düşünüyorum. Daha önce hiç bir psikoloğu bir psikiyatristi oynamamıştım. Orada başka bir sorumluluk vardı. Bu bir laboratuvar çalışmasıydı. Dört hastayla bir odaya kapatılırsanız ne olur? Bunun psikolojik gerilimi nedir? Film bunun altyapısını çok iyi veriyor. Sürprizler de oradan doğuyor. Dört hasta sizi hasta da edebilir, onları hastalıktan çıkarıp başarıya da ulaşabilirsiniz. Her oyuncu belli dönemlerde belli laboratuvarlara girip yeni keşifler yapmalı ve eksik yanlarını doldurmalı diye düşünüyorum. Bu da benim için öyleydi. Bana ekstra bir motivasyon ve kondisyon kazandırdı.

* Festival filmlerinin halk tarafından fazla ilgi görmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Popüler kültürden kaynaklanıyor. Sanat filmleri de genelde altyapısı olan çalışmalar. Sanat filmlerini tercih eden bir kesim var. Bu film de gişeyi hedefleyen bir yapım değil.

* Peki siz çok popüler filmleri mi yoksa bu tarz yapımları mı tercih ediyorsunuz?

Her mecrada oynamak istiyorum. Zaman zaman popüler filmlerde de rol aldım. Onların da ayrı bir tadı var. Genelde festival filmlerinde, bağımsız sinemada boy gösteren bir oyuncuyum. Biraz halkçı ve görsel olarak Anadolu insanı profilim var. Kendi kişisel tercihim de genelde kültür-sanat filmleri, bağımsız sinema. Tabii popüler yapımların içinde de çalışmaktan mutluluk duyduğum çalışmalar var.

* ‘Hatırla Sevgili’deki Harun sosyal medyada hala konuşuluyor. Bu kadar çok sevilmesini neye bağlıyorsunuz?

Bana çok fazla şey kattı. O biraz bendi. Biraz Anadolu insanıydı. O dönemi görmüş herkesin bir parçasıydı. Harun’la ilgili hala çok güzel dönüşler alıyorum. Onun aşkla ilgili bir meselesi vardı. Sevdiği kadını karşıt görüşte birine kaptırmıştı. Bu adam aynı zamanda çocukluk arkadaşı ve hemşerisiydi. Ona rağmen sıkmadan boğmadan sevgisinden vazgeçmedi. Harun kıymetli tabii ki.

* ‘Hatırla Sevgili’ gibi darbeleri konu alan birçok dizi, film projesi yapıldı. Böyle projelerin objektif olduğunu düşünüyor musunuz?

‘Hatırla Sevgili’nin yüzde yüz objektif verildiğini düşünüyorum. Çünkü danışman olarak da birçok kesimden insan vardı. Bu insanlar bizim setimizi ziyaret etti ve yazarlarımızla da görüştü. Yazarlarımız ve proje tasarımcımız da bunu aynen o şekilde nakletti. Ama dönem projelerinde bunun aksini görüyorum. Taraflı bir bakış açısı olduğu gözle görülüyor. Bence buna gerek yok. Günümüzde öyle bir politik eksen yok. Bu kadar ayrıştırıcı veya tukaka edici bir duruma dönüştürmeye gerek yok.

Tiyatronun her mecrasında görev alana ‘tiyatrocu’ denir

* Tiyatro oyunculuğu da yapıyorsunuz. Bazı oyuncular sadece dizilerde veya filmlerde yer alıyor. Tiyatrocu olabilmenin sizce kriteri nedir?

Bu bir beceri ve yetenek işi. Tiyatrocu olmak sadece oynamak değildir. Tiyatronun her mecrasında görev alan tiyatrocudur. Mesela ben 12 yaşında tiyatronun çay ocağını işletiyordum. Sonra bu işin eğitimini aldım, konservatuvar da okudum. Orada klasik dönem veya belli ekollere hizmet eden tiyatroları öğreniyorsun. Ama hobi veya meslek olarak oyunculuk yapıp da ekranda beyazperdede ‘Ben tiyatro eğitimi almadım. Tiyatroyu bilmem, sahneye çıkamam’ diyen birine de sen oyuncu değilsin demek doğru değil. Bunun çok iyi örnekleri var.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN