‘Ayrık otu’ şairi her açıdan anlatan 30 yazı

‘Ayrık otu’ şairi her açıdan anlatan 30 yazı

Cahit Zarifoğlu, İslâmî duyarlığa sahip şairler arasında dili kullanışı, imge kuruşu itibarıyla, tabiri caizse âdeta bir “ayrık otu” idi. Kanaatimce uçlarda seyr ü sefer eden, serazat, yalnız ve içe kapanık bir kişiliğe sahipti. Şiirleri, içinde bulunduğu “dindar çevre”nin poetik perspektifine de uymuyordu…

17-12/08/kitabin-ortasindan.png

Bu bakımdan içindeki şiirle, dışındaki çevre arasında zaman zaman bir uyuşmazlık olduğu kanaatindeyim. Şairle çevre arasındaki şiir/söylem uyuşmazlığı, muhtemelen onu da rahatsız etmiştir. Nitekim kendisiyle yapılan bir söyleşideki; “Ama biliyorum ki bu tarzda konuşmaya hakkım yok. Zira belirli yerlerde yazıyorum. O belirli yerlerin çok belirli bir yönleri ve amaçları vardır. Ve o amaç üzerindeki her şey belirgin olsun istiyorlar. Sloganlara kayalım, didaktik olalım ve söylev dili kullanalım istiyorlar herhalde.” (Konuşmalar, s. 31-32) cümleleri, buna dair birtakım ipuçları veriyor. Bu satırlardaki “belirli yerler”in, içinde bulunduğu edebî/sosyal çevre olduğu ve bu çevrenin onu genel poetik perspektife uymaya zorladığı, ama Zarifoğlu’nun o “perspektif” ve dil/söyleme uymadığı açık… Yine de, şairliğinin sonraki evresinde, çevrenin ve aktüalitenin etkisiyle daha açık şiirler yazdı; nitekim “Zamanla angaje oldum. Aktüalitenin zorlamaları, yönlendirmesi oldu. (…) On binlerce temiz Müslüman katlediliyor. (…) Kayıtsız kalamıyor ve bir şair olarak, görev duygusunun baskın olduğu şiirler yazıyorsunuz.” (Konuşmalar, s. 119) demesi bundandır. Ama “… başlangıçtaki şiir çizgi[sini] terket[medi]…” (Konuşmalar, s. 119). Hasılı, içinde bulunduğu çevrenin beklentilerine, anlayışına uygun bir şiir yazmadığından mıdır, nedendir,  “çevre”si, şiirini anlamakta ve yorumlamakta zorlanmıştır. Zarifoğlu’nun şiirleri -mizacından da kaynaklanıyor herhalde- bilinçaltının dalgalar hâlinde dışa vurması şeklinde tezahür ettiği için olsa gerek, açılması zor ve muhkem bir kapıdır. Bilinçaltında neler saklıydı, neden hep örtük, imgesel, soyut bir dili tercih etti? Bunlar, düşünülmesi gereken konular. Ama şurası bir gerçek, onun şiir kalesinin kapısı, hâlâ muhkem ve kapalı… Bunda kendisinin de “ketum” olmasının payı var, elbette.

17-12/08/cahitzarifoglu-kitapeki-copy.jpg

Cahit Zarifoğu’yla ilgili yazı ve kitapları, hep o muhkem kapının aralanması umuduyla okudum. “a. cahit Zarifoğlu acz kitabı”nı (Beyan Yayınları, Ekim 2017) da aynı hevesle aldım, satırların altını çize çize okudum. Editörlüğünü Osman Koca’nın yaptığı eserde, “Sunu” hariç, şairi çeşitli yönleriyle değerlendiren 30 yazı bulunuyor… “Sunu”da Osman Koca, kitabın hazırlanış amacını, Şair “Hakkında sahih, sağlam tutarlı bilgiler”i toplamak, onu “sanatsal putlara çevirme[den]...” tanımak, anmak ve anlatmak diyerek özetlemiş aslında. Şairin “İnsan olduğunu ak[ıl]dan çıkarmadan”, “sanatsal putlara” çevirmeden ifadelerinin altını çizdim. Önemli, çünkü şairi “ikonlaştırma” eğilimi oldukça tehlikeli biçimde kültür mahallemizi tehdit eder hâle geldi.

Evvelâ şunu başta belirteyim, Zarifoğlu’nu tanımak, tanıtmak, anlamak amacına matuf, bu vefa namesine saygı duymamak kabil değil! Bu sebeple tüm yazarlar saygıya lâyıktır, var olsunlar!.. Yazıların çoğu, Zarifoğlu’nun özel hayatına, mizacına, okul yıllarına, ebeveynine, evliliğine, arkadaşlarıyla ilişkilerine, kitaplarının basımına, “Mavera”daki çalışmalarına, dinî/tasavvufî yönüne dair geniş bilgiler içeriyor. Şüphesiz bu bilgilerin, onu tanıyanlarca verilmesi, ayrıca önemli. Bu çerçevede, kitaptaki yazıları ikiye ayırmak mümkün. İlk gruptaki Erdem Beyazıt, Alâeddin Özdenören, Akif İnan, Rasim Özdenören, Beşir Atalay, Nabi Avcı, Mustafa Şahin, Ersin Nazif Gürdoğan, Nurettin Durman, Şakir Diclehan, Vahdettin Kâzım Arvas, Hasan Aycın, Şakir Kurtulmuş, Fahrettin Gün ve Seyfettin Ünlü’nün yazıları, genelde anı niteliğinde, şairin hayatına dair gözlem ve tespitlerden oluşuyor. Bu tür yazılar, biyografi ve biyografi-eser irtibatı açısından önemli ama, doğrusunu söylemek gerekirse, Zarifoğlu’nun eserlerinin muhkem kapısını açmada yeterli değil.

17-12/08/big.jpg

ACZ KİTABI 
Beyan Yayıncılık
334 sayfa, 38 TL

İkinci gruptaki yazılar ise “eser” odaklı. Ben, Zarifoğlu’yla ilgili bir kitapta bu tür yazıların daha çok, daha oylumlu olmasını isterdim. Bu grupta, Ali Haydar Haksal, onun “Milli Gazete” yıllarını ve geniş olarak “Bir Değirmendir Bu Dünya” adlı kitabını değerlendirmiş,  Arif Ay,  şairce bir bakışla, kişiliğine ve poetik anlayışına dair kısa ve öz tespitler yapmış, Mustafa Özçelik çocuklara dair yazdığı eserler üzerinde durmuş. Bu bağlamda Mustafa Ruhi Şirin’in, Zarifoğlu’nun çocuk kitapları hakkındaki geniş yazısı ve tespitleri, Necip Tosun’un günlükleri, öyküleri, senaryo ve piyesleri, çocuk kitaplarına dair verdiği bilgiler ve “İns”teki öykülerin tahlili önem arz etmekte. Benim, kitapta, en çok Kadri Akkaya’nın yazısındaki şu satırlar dikkatimi çekti: “Yaşadığı yıllarda yeterince ve hakkıyla benimsenen bir şair değildi. (…) Eğer ‘karşıt mahallelerden’ gizli-açık kabul edilmemiş olsaydı, onun ‘anlaşılmaz’ sanılan şiiri önce kerhen tehammül, sonraları da acaba takdir edilir miydi ve hiç de tasvip etmeyeceği bir şekilde siyasetin acizliği neticesi kültürel hegomanyanın metoduyla son yıllarda ‘ikonlaştırma’ çabalarına girilir miydi? (…) Gidişin bir adım sonrası: Dünya şairini yerele bile değil, kendi mahallelesinin esiri olarak, dar bir mahalleye sıkıştırmak olacak.” (s. 223-224)

Bu satırlarla kendime bir refik buldum da sevindim ne yalan söyleyeyim!..  Bu dar köşede, Hüseyin Yorulmaz’ın, Zarifoğlu’nun gazeteciliğine, Cemal Şakar’ın şiir anlayışına, H. İbrahim Delice’nin “Gülücük”e, Özcan Ünlü’nün şiirlerinden hareketle kişilik çözümlemesine, Selvigül K. Şahin’in mektuplarına,  İlhan Kurt’un “Sütçü İmam”a, Osman Koca’nın öykülerine –bu yazı da geniş bir inceleme yazısıdır, ama Koca’nın ender de olsa bazı dil kullanımları kulak tırmalıyor; Ör. “Kezlerce ifade ettik” (s. 321), “…Meryem’i ansıtır” (s. 322), “Devinimsel vaka zinciri…” (s. 322) vb.-, Mehmet Özger’in romanlarına, İsmail Demirel’in “Mavera” odaklı olarak İslâm dünyasıyla irtibat kurma çabalarına, Ömer Hatunoğlu’nun “Yaşamak”a dair kaleme aldığı yazıları sadece zikredebiliyorum.

Üç gün boyunca kitap sayesinde Zarifoğlu’yla dolaştım.  Anılar iyi de, kapı daha aralanmadı, biraz daha yüklenelim bence o kapıyı aralamak için?..

“Yazdıkların şiir değilse kalsın

Cennetse sevdan çık dışarı” (C. Zarifoğlu)

Rahmetle…

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN