Kendimi tekrarlamak yazmamaktan daha korkutucu

Kendimi tekrarlamak yazmamaktan daha korkutucu

Nazan Bekiroğlu, yazarlığının 20’nci yılında ‘bir cümle kitabı’ yayımladı: ‘Yerli Yersiz Cümleler’. Defterlerde, dosyalarda birikmiş satırlardan kurtulmak için bu kitabı kaleme almış. Artık yazmamaktan daha çok, susmaktan ve kendini tekrarlamaktan korktuğunu belirten Bekiroğlu, 19’uncu asır İstanbul’unda geçen bir aşk romanı yazmak istediğini de söylüyor.

MELEK GEDİK / [email protected]

Nazan Bekiroğlu, bu yıl yazarlığının 20’nci senesini kutluyor. ‘Nun Masalları’yla başlayan yolculuğuna ‘Nar Ağacı’, ‘La’, ‘Mimoza Sürgünü’ ve ‘Mücella’ gibi beğenilen eserleri ekleyen Bekiroğlu, şimdi de son kitabı ‘Yerli Yersiz Cümleler’ ile okuyucuyla buluştu. Deneme, öykü ve roman türünde yazdığı kitaplarla edebiyata yeni bir soluk getiren Bekiroğlu, ‘Yerli Yersiz Cümleler’de hiç yayımlamadığı cümlelerle yayımlanıp iz bırakan cümlelerini bir araya getirdi. Kitabında yazma sanatından hayat telaşına, ölümden yeni başlangıçlara kadar pek çok konu hakkında düşüncelerini aktaran Bekiroğlu ile son kitabını konuştuk.

‘Yerli Yersiz Cümleler’de hiç yayımlanmayan cümlelerinizle yayımlanmış fakat iz bırakan cümleleriniz bir arada. Böyle bir kitap yapma fikri nasıl oluştu?

Niyetim aslında defterlerde, dosyalarda birikmiş fakat hiçbir yerde kullanamadığım yani bir bütünün parçası olamamış cümlelerden kurtulmaktı. Zihnimin onlarla meşgul olmasından, yeni bir şey yazarken o dosyaları açıp bakmaktan kurtulmak istedim, bir tür temiz sayfa açmak, yeni bir başlangıç yapmak. Bunun yolu da onları ya yayımlamaktı ya da yakmak veya ‘delete’ tuşuna basmak. Ben kıyamadım, yayımlamayı tercih ettim. Fakat cümleye bir kez bulaşınca dağınık gibi görünen cümlelerin gruplandığını, bir senaryo oluşturduğunu fark ettim ve bu kez o üst metnin tamamını merak ettim. O zaman iş büyüdü, kitaplarda yer alan cümlelere de el attım. İki roman arasında bir soluk olacağını zannettiğim cümle kitabı, başlı başına yorucu bir çalışmaya dönüştü. Ama istediğim az çok gerçekleşti, cümlelerden kurtuldum. Geriye yine çok kaldı ama onlara artık dönüp bakmam.

“Bilim de sanat da bir terkiptir. Terkip: Dağınık unsurlardan tutarlı bir bütün çıkarma gücü” diyorsunuz. Kitapta bu cümleleri okuyunca işte bu sözler ‘Yerli Yersiz Cümleler’i anlatıyor dedim. Siz ne dersiniz?

Haklısınız, ‘üst metin’ tam olarak bunu işaret ediyor. Bir bakıma kendi zihin haritamı çıkardım, kendi ısrarlı temalarımı tasnif ettim. Dahası bu ısrarların zamandan zamana nasıl değiştiğini de gözlemledim. Şaşırdığım zamanlar da oldu beklediğimi bulduklarım da.

Bu sene yazarlık serüveninizin 20’nci yılını doldurdunuz ve bu süreye tam 16 kitap sığdırdınız. Biraz klasik ama en çok merak edilen konulardan biridir; hangi kitabınızın ya da kahramanınızın yeri ayrıdır? Bu zamana kadar yazmak istediğiniz ya da yazamadığınız bir karakter var mıydı?

‘Nar Ağacı’, ‘Lâ’ ve ‘Mimoza Sürgünü’nden, bütün kitaplarımı ‘Yerli Yersiz Cümleler’ vesilesiyle yayımlandıklarından sonra ilk kez okuduğumda memnun kaldım. Güvendiğim fakat hayal kırıklığına uğradığım kitaplarım da oldu. Kendi kitaplarınızı okumazsanız böyle şaşırıveriyorsunuz yıllar sonra. Kahramanlardan ise zaten biliyordum, ‘Nar Ağacı’ndaki İsmail. Romanda gerçek hayattaki ismini taşıyan tek kahraman olarak gerçek ve kurmaca arasındaki o koridorda sanatçıların çok iyi bildiği o eşsiz karmaşayla benim gözlerimi kör etti kalbimi de doğradı, hem bir kahraman hem annemin büyük dayısı olarak. Neticede bir gün roman kahramanlarıyla karşılaşacağına ve onlarla arasında ‘kim kimden razı, kim kimden müşteki?’ davasının görüleceğine ciddi ciddi inanan biri olarak, İsmail’le karşılaşacağım o zamansızlık zamanında yapacağım tek şey başımı onun omzuna bırakarak ağlamak olsun. Yazmak isteyip yazamadığım bir kahraman şimdilik yok ama yazmak istediğim bir hikâye var. 19’uncu asır İstanbul’unda geçen, bir yanı savaşlara bakan pür-aşk bir roman yazmak istiyorum. Ama kahramanları kim bunu şimdilik bilmiyorum.

“Yazarlık bir yetenektir ama o yetenek, işlemeden açığa çıkmaz. O yeteneğin işlenmesi de çoğu kez kalem ve kağıdın dışındaki bir dünyada gerçekleşir.” Kağıt ve kalem dışındaki bahsettiğiniz dünya neresi?

Yaşamaya, görmeye ve hissetmeye dair bir dünya, var olmaya, varım diyebilmeye dair. Ruhun örs üzerindeki demir gibi dövüle dövüle kıvama gelmesi için ne kadar çok acı çekmek gerek. Bu da eğer yetenek varsa yazmayı terbiye eder.

Kitabınızda yazıya, yazmaya ya da yazarlık sürecine dair düştüğünüz notlar, kaleme düşkün okuyucular için aslında bir rehber niteliği taşıyor. Mürekkebi olan fakat kalemi akmayanlar için tavsiyeleriniz neler?

Çok okumanın yazmak için şart olduğuna inanıyorum. Az okuyup çok yazmak acemi heveskârların işidir. Seyahatin sanatı beslediğine hep inandım. Hayatın ortasına da düşmek gerek. Mürekkep varsa akacaktır. İçte biriken ırmak uygun ortamı bulduğunda mutlaka açığa çıkar. Yoksa da zorlamanın gereği yok.

“Kelime keser, acıtır, öldürür insanı. Kelimelerden öleceğimi zannettiğim zamanlarım var benim.”, “Hayatı kelimelerle hükmeden biriydim ben” siz bu satırları yazarken, ben de bir okuyucu olarak sizi hep şöyle tanımladım: “Kelimelerle dans eden kadın: Nazan Bekiroğlu...” Dünyası kelimeler olan biri olarak yazmamaktan hiç korktunuz mu?

Bir zamanlar cüretkârca ‘Söyleyecek sözüm bittiğinde giderim’ demiştim. Bu cümle şimdi bana ağır geliyor. Çünkü dünyam, hayata tahammül gücüm, yaşama biçimim çok fazla kelimelerden ibaret. Üstelik konuşmayı hiç sevmeyen, kendisini ziyarete gelen okuyucularını sohbet adına sanırım hayal kırıklığına uğratan biriyim. Kelimelerim sözün değil yazının kelimeleri. Bu yüzden, yazamamaktan artık korkuyorum. Ama daha çok korktuğum bir şey var, o da susmamak adına kendini tekrarlayıp durmak, çok kötü şeyler yazmak ve bunu fark etmemek. Şimdi içim acıdı. Zor soru sordunuz.

‘Nun Masalları’ndan ‘Yerli Yersiz Cümleler’e kadar geçen sürede Türkiye’nin en çok okunan yazarlarından biri oldunuz. Çok satmak ya da geniş kitlelere açılmak kaleminizi hiç etkiledi mi?

Hayır etkilemedi. Geniş kitleleri hesaba katarak yazmak samimiyetsizlik demektir ve daha başlangıçta kaybetmek anlamına gelir. Bir başka ifadeyle risk almadan yazı yazılmaz. Dahası bu soru daha açık olarak ‘Korkmadınız mı?’ şeklinde de soruluyor ve ben yine ‘Hayır’ diyorum. Fakat şimdilerde bu ısrarlı soru karşısında ‘korkmam gerek galiba’ diye düşünmeden de edemiyorum.

Edebiyat çalışmaları yapan bir akademisyen olmanız kitap yazma sürecinizi nasıl etkiliyor? Bir kitabı yayımlatmadan önce öğrencilerinize küçük de olsa tüyolar verir misiniz?

Edebiyat akademisyeni olmanın yazma adına hep faydasını gördüm. İşin tekniğini, tarihçesini, teorisini bilmek azımsanır nimet değil tek başına yeterli olmasa da. Bütün iyi yazarlar da edebiyat eğitimi almamış olsalar bile bunları bilirler. Ancak pratik anlamda akademik süreç kıskançtır. Doktoraya, doçentliğe hazırlanırken zamanı bölemiyorsunuz. Değil mi ki ben ilk kitabını 40 yaşında, doçentlikten sonra yayımlamış biriyim. En yorucu akademik çalışmam olan Şair Nigâr Hanım’ın hummaları arasında ‘Nigâr Hanım, Sevgili’ bir roman değil ancak bir hikâye olarak yer bulabilmişti takvimimde. Şimdi sizinle konuşurken, hikâyeden romana geçen biri oluşumun sebeplerinden birini de -tamamen benimle sınırlı olmak kaydıyla- akademik çalışmaların yoğunluğunun zaman açısından romana izin vermeyişi olarak yorumlayabilir miyim acaba diye düşünüyorum. Ve bunu ilk kez düşünüyorum. Roman yazma sürecinde öğrencilerime ipuçları verir miyim? Onlar fark etmez, adını koymam ama üzerinde ısrar ettiğim meseleler, dilimin daha açıldığı konular içimdekini sızdırır. Üzerinde çalıştığım şey tamam diyebileceğim bir noktaya gelmişse, gemi limana neredeyse girmişse evet ne olduğunu daha önce bilirler. Bazen de onlardan bana doğru bir rüzgâr eser. Lâ’nın isminin alt başlığını bir öğrencimin teori dersinde ‘sonsuzluk eki’ diye mırıldanışı üzerine koyduğumu ‘Yerli Yersiz Cümleler’in bir yerinde zikretmiştim.

Kitabınızda okul ve öğrencilere dair de notlar var. Buradaki anekdotlar biraz can sıkıcı. Çünkü öğrencilerin arasında Orhan Veli’nin yaşadığını sanan da var Tanpınar’ın eserlerini bilmeyenler de. Gençlerin edebiyata olan bakış açılarını nasıl yorumluyorsunuz?

Evet, o cümleler bir şikâyetin hikâyesi zaten, Orhan Veli’nin yaşadığını sanan öğrencinin edebiyat ya da Türkçe bölümünde olmayışı bu şikâyeti hiç azaltmıyor. Benim hayalimde mühendislik öğrencisinin de mısralar okuduğu bir üniversite var. Toplumsal olarak topyekûn kalkınmak adına özlemlerimden birisi de bu ve bu konuda hiç yanılmadığımdan eminim. Pozitif ve beşeri bilimler bir pergelin iki ayağı gibi birbirine bağlanmadıkça ideal toplum yaratılamaz.

Rus ruhu evrensel ruhun bir parçası

Kitabınızda “Rus romanı. Her sene nükseden bir hastalık bende” ifadelerini kullanıyorsunuz. Rus edebiyatına bu denli ilginiz nereden kaynaklanıyor?

Toplumsal olarak benzer tarihi ve coğrafi koordinatların üzerinde duruyoruz. Diğer yandan ben Rus edebiyatına, müziğine, mimarisine vs. büyük ölçüde 19’uncu asır üzerinden bağlandım. En gerçekçi yapıtlarında bile romantizmini koruyan o damardan. Geçenlerde Mihail Şişkin’in ‘Mektupların Romanı’nı okudum. Şişkin, modern Rus edebiyatının yaşayan en önemli yazarlarından biri ve dünya çapında bir isim. Roman güzel mi? Evet güzeldi, tekniği de iyiydi. Ama Rus mu? Buna o kadar kolay evet diyemedim. Dostoyevski, Tolstoy, Çehov, Gogol ve bütün o diğerleri… Onların eserlerinde isimleri, terimleri değiştirip başka bir dilde uyarlasanız bile bunun Rus olduğunu kolayca anlarsınız. Onlarda çilesi, merhameti, vahşeti, veremden ciğerleri sökülürken bile izbelerde Kant tartışan, devrim planları yapan kahramanları ile Rus ruhunun evrensel ruhun bir parçası olduğunu fark edersiniz. Ve bunun bende belki bütün sebeplerini henüz fark edemediğim yoğun bir karşılığı var.

18-01/15/select.jpg

Yerli Yersiz Cümleler

Nazan Bekiroğlu

Timaş Yayınları

464 sayfa / 35 TL

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN