Toplanma merkezi

Doğu Guta’da altı senedir Esed rejimi, İran ve Rusya’nın amansız saldırılarını yiğitçe göğüsleyen devrim savaşçıları, bölge neredeyse tamamen enkaza döndüğü halde tünelin ucunda hâlâ bir ışık zerresi dahî göremeyince, sivil ahalinin hatırı için bölgeden çekilmeye başladılar. İstikamet: Türkiye’nin kontrolündeki topraklar. Ama o ışık zerresini bir görselerdi var ya…

İdlib’deki devrim savaşçıları mevzilerinde durmaya devam etseler de şehri mümkün mertebe Rusya’nın hava bombardımanına uğratmamak ve Türkiye’nin Astana’da Rusya’ya verdiği sözü yere düşürmemek için üç adım ötedeki düşmanın tahriklerine dişlerini fena halde gıcırdatarak ve ‘Sanki Rusya sözünde duruyor!’ diye homurdanarak da olsa katlanıyorlar. Ah ulan ah, başı sonu belli bir er meydanında şöyle delikanlıca bir cenk olacaktı ki…

***

Devrim savaşçılarının doğrudan doğruya Esed rejimi, İran ve Rusya ile çarpıştığı cepheler tükendi tükeniyor.

Bırakın rejimle savaşılan cepheleri, rejim muhalifi kimliğiyle rahatça nefes alınabilecek sivil sahalar bile tükendi tükeniyor.

Bir nefes sıhhat için Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı topraklarına akıyor kalabalıklar.

İçlerinden silahlı olanlar, “Sırtımızı Türkiye’ye dayayıp buradan açılamaz mıyız gene Şam’a doğru?” diye sormadan edemiyorlar.

“Olmaz” tabii.

“E o zaman şuracıktaki Tel Rıfat’ı kurtaralım bari.”

Son denge raporlarına göre o da “olmaz”, iyi mi?

***

Suriye cephelerindeki altı senelik ihmallerini telafi etmek için son bir senedir olağanüstü bir çaba gösteren, Rusya ve ABD’nin Suriye üzerindeki karanlık hesaplarının orta yerinde aydınlık bir yol açmak için ince eleyip sık dokuyan Ankara, bu yolun daha en baştan kapatılması tehlikesini doğurabilecek eylemlerden uzak durulmasını, mesela bu aşamada Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinden Türkiye’nin konjonktürel müttefiki olan Rusya’nın himayesindeki bölgelere yönelik saldırıların olmamasını ÖSO’dan elbette isteyecektir.

Bunda yadırganacak bir şey yok.

Ankara’nın, Rusya nezdindeki prestijini kullanarak İdlib’i emniyete almaya çalıştığı bir dönemde, oradaki silahlı gruplardan ‘kontrollü’ hareket etmelerini beklemesi de tabiidir.

Ama ÖSO’nun varoluş sebebinin esasen Esed rejimini devirip bütün Suriye’yi özgürleştirmek olduğu asla unutulmamalı ve bu yöndeki -yüzde yüz tatmin edici olmasa bile makul sayılabilecek- anlaşma ihtimallerinin tükenmesi halinde devrim için -yeniden ve eskisine göre çok daha kuvvetli bir şekilde- seferber olması gerekeceği asla göz ardı edilmemeli.

***

Ankara, Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile teröristlerden kurtardığı -ve yeni operasyonlarla kurtarmaya hazırlandığı- topraklarda kurulacak olan düzenin Türkiye’ye itimat telkin etmesi ve bölge halkını rahatlatması ile yetinmemeli, o düzeni Suriye Devrimi için bir sıçrama tahtası olarak da tasarlamalı.

“IŞİD” veya Kaide bağlantılı gruplar ve iflah olmaz çapulcular hariç, bütün silahlı devrim grupları bu topraklarda Türkiye’nin yardımlarıyla derlenip toparlanabilmeli, alabildiğine güçlenebilmeli ve iç içe geçip muhkem bir Özgür Suriye Ordusu olarak yeni bir günün şafağına hazırlanabilmeli.

Tekrar: Makul bir anlaşma haberi gelir ve buna gerek kalmazsa ehlen ve sehlen.

YORUMLAR (44)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
44 Yorum