Samantha, Zoe ve onlar gibilerin hakları

Samantha, Spike Jonze’nin 2013 yılında çektiği Türkçe’ye Aşk olarak aktarılan “Her filminin görünmez ana karakteri. Bir tür Siri, yani aslında bir uygulama, filmin görünür karakteri Theodor’un (Joaquin Phoenix) aşık olduğu bir yapay zeka. Öğrenebiliyor, duygulanabiliyor ve duygulandırabiliyor. İnsandan tek eksiği fiziki varlığı. Onu da yerine başka kadınları ikame ederek gidermeye çalışıyor. Oscar da dahil pek çok ödüle layık görülen filmde Theodor, Samatha ile olan ilişkisinde mutlu. Onu mutsuz eden tek şey Samatha’nın başkalarıyla da aynı türden ilişkiye girmesi, yüzlerce insana daha aşık olması.

Zoe ise Drake Doremus’un çektiği aynı adlı filmin kahramanı. Samatha gibi o da bir yapay zeka ürünü, kendi kendine ve deneyimlerinden öğrenebiliyor. Duyguları var, empati yapabiliyor, sevip aşık olabiliyor. Kendisine aşık olunmasını sağlayabiliyor. Her iki filmin de ortak özelliği eşlerinden ayrılmış olan insanların sevgiyi ve yakınlığı yapay zeka ürünlerinde bulmaları. Ancak Zoe, Samantha’dan biraz farklı. Çünkü fiziki kimliği, mevcudiyeti var. Filmde güzel bir kadın, Lea Seydoux tarafından canlandırılıyor. Zoe, makine ama tıpkı insan gibi bir makine. Samatha ise sadece bir program.

***

Fakat her ikisi de bize benziyor. Şimdilik sadece birer film kahramanı olsalar da gelecekte gerçekleşme olasılıkları çok güçlü olan “kişilikler”. Duygusuz prototiplerini telefonlarımızda, bilgisayarlarımıza gördüklerimiz. Askeri teknolojide ve hatta fabrikalarda uzunca bir süredir kullanılanların gelecekteki biçimleri. Bu zamana kadar onlara karşı kendimizi nasıl koruruz diye düşündüklerimiz. Dünyanın sonunu getirebileceklerine, kontrolden çıkmaları ya da kötü programlanmaları halinde sorunlar çıkartabileceklerine inandığımız yapay zekalı otonom robotlar.

Bize çok ütopik gelse de Stockholm Üniversitesi’nden genç bir araştırmacı/öğrenci Paul Conrad Samuelsson Philosophy Now’un son sayısında insanlığın karşısındaki en önemli etik meydan okumanın yapay zekaya karşı takınacağımız tutum olduğunu söylüyor. Gerçekten de duyguları olan bir makinanın ne olacağı, hangi haklardan yararlanacağı şimdiden düşünülmek zorunda. Samuelsson, oturduğu koltukta yapay zekanın kullanıldığı oyuna hükmeden küçük bir çocuğun duygularla ne kadar oynayabileceği, ne kadar acı çektirebileceğini sormuş. Geleceğin Zoe’larının, Samantha’larının daha genel haklarına değinmemiş.

Eğer insanı insan yapan şey bilinci, idraki, duyguları ve zekasıysa o zaman yapay zeka ürünü programların, özellikle de Zoe gibi “robotların” da bizler gibi hakları olması gerekmez mi? Başta yaşam hakkı olmak üzere onların da ifade özgürlüğünden ve diğer haklardan yararlanması beklenmez mi? Peki ya hata yaptıkları, suç işledikleri zaman ne olacak? Kim sorumlu tutulacak? Üretenler mi yoksa kendi kendine öğrenen, duyguları ve zekası olan robotlar mı? Ya da her ikisi de mi? O zaman sınırlar nerede başlayacak? Kadın bir robot kadın haklarından, mesela Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nden ya da CEDAW Sözleşmesi’nden yararlanacak mı?

Biliyorum, diyeceksiniz ki bunlar lüks sorular, biz henüz yargı reformu sürecini aşıp biyolojik olarak insan olan insanların haklarını tam olarak koruyamıyoruz. Haklısınız, Türkiye’nin çok sorunu var. Robotlardan önce hakları ihlal edilen insanları, hapisteki gazetecileri, imzacı akademisyenleri, sivil toplum temsilcilerini, iş insanlarını, demokrasimizdeki açıkları, dış politikamızdaki meydan okumaları, ekonomimizdeki dalgalanmaları, AB raporlarını ve daha pek çok şeyi düşünmemiz gerekiyor. Ama bugün Pazar, farklı bir şey düşünme, gündelik sorunlardan kaçabilme, biraz Stoacı olabilme hakkımızın olduğu bir gün. Üstelik de iki gün sonra Bayram.

Benim önerim vaktiniz ve keyfiniz olursa, tabii ki daha önce seyretmediyseniz bir yerlerden Zoe ve Her’ü bulup seyretmeniz, sonra da geleceğin “sentetik insanlarının” ne tür haklardan yararlanması gerektiği üstüne düşünmeniz. Bunu yaparken onlar karşısında bizim ne tür haklarımız olacağını, otonom silah sistemlerinin insancıl hukuk kurallarını ihlal edip etmeyeceğini, ihlal eden yapay zekalı otonom sistemlerin yargılanıp yargılanamayacağını, yani hukuken sorumlu tutulup tutulamayacağını da düşünmenizde, aslında insanlık olarak düşünmemizde yarar olabilir. İyi bir hafta sonu ve mutlu bir Bayram temennisiyle…

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum