15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından eski astsubay Yakup Özcan, "Şükrü Seymen, yere yatırılan sivillere 'Cumhurbaşkanı nerede, nereye gitti?' diye sorunca görevin içeriğini anladım" dedi.
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın sanıkları arasında bulunan eski Muharebe Arama Kurtarma (MAK) ekibi üyesi Yakup Özcan, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'ndaki duruşmada, mahkeme heyetince dinlendi.
15 Temmuz'da eski binbaşı Taner Berber'in çağırması üzerine akşam yeniden mesaiye gittiklerini belirten Özcan, birliğe gidince hemen depolara yönlendirildiklerini söyledi. Depoda yaklaşık 25 kişilik malzeme hazırladıklarını anlatan Özcan, bu sırada gelen Berber'in, telefonlarını kapatarak toplattığını kaydetti.
Berber'in kendilerine, "Birazdan özel kuvvetler ekibi gelecek, bir terör operasyonu var. Biz sadece geri güvenliği alacağız." dediğini aktaran Özcan, daha sonra özel kuvvetler ekibiyle gelen eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in elinde, bir koy, birkaç yapı ve ormanlık alanın yer aldığı bir hava resmi gördüğünü söyledi.
"EMİRLERİ GENELKURMAY'DAN ALDIK"
Sönmezateş'in burada yaptığı konuşmada, "TSK yönetime el koydu. Sıkı yönetim ilan edildi. Emirleri Genelkurmay Başkanı'ndan alıyoruz." dediğini anlatan Özcan, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Helikopterlere bindik ve hava resminden farklı bir yere indik. 300-400 metre yürüdükten sonra Taner binbaşı bizim timin geride kalıp çevre güvenliği alacağını söyledi. 15 dakika kadar sonra diğer ekibin gittiği yönden silah sesleri ve bomba patlaması sesi geldi. Bir süre sonra yanımıza geldiklerinde yanlarında 3 sivil vardı. Şükrü Seymen, yere yatırılan sivillere 'Cumhurbaşkanı nerede, nereye gitti?' diye sorunca görevin içeriğini anladım. İçlerinden birisi Cumhurbaşkanı'nın bir saat önce İstanbul'a gittiğini söyledi. Bunun üzerine Şükrü Binbaşı, geri döneceğimiz emrini verdi."
Tek sıra halinde araziye çıktıklarını söyleyen Özcan, kendilerine ağırlık olacak mühimmat ve eşyaları bıraktıklarını dile getirdi.
"TESLİM OLMAK İSTEDİK"
Seymen'in, herkesin timiyle birlikte hareket etmesini söylemesi üzerine Serkan Elçi ve Ekrem Benli ile MAK ekibini bulmaya çalıştıklarını belirten Özcan, "Ekibimizi bulamayınca Serkan Elçi bizden ayrıldı. Ekrem ile ben bir arıcı barınağına girdik. Gelen motosikletli birisi barınaktan çıkmazsak polise haber vereceğini söyledi. Biz de teslim olmak istediğimiz için polisi aramasını istedik. Bölgeye yaklaşık 1 saat sonra jandarma ve polisler geldi, biz de onlara teslim olduk. Emniyette neler olduğunu kavramaya başladım." diye konuştu.
MAK'ın görevinin hayat kurtarmak olduğunu ve buna göre eğitim aldığına işaret eden Özcan, baskın gibi eğitimler almadıkları için bir suikastte MAK ekibinin kullanılmasının mümkün olmayacağını iddia etti.
Suçlamaları kabul etmeyen Özcan, FETÖ ile herhangi bir bağlantısı olmadığını savundu.
SANIK CANTAZ DİNLENDİ
Davanın sanıklarından özel kuvvetler ekibinden Mehmet Cantaz ise 15 Temmuz günü İsmail Yiğit'in kendisini aradığını, saat 18.00'de Yiğit'in aracıyla çıkarak Atatürk Havalimanı'ndaki askeri porta gittiklerini ifade etti.
Buradan helikopterle İzmir'e hareket ettiklerini ve Çiğli'ye indiklerinde MAK personeli tarafından karşılandıklarını kaydeden Cantaz, depoda teçhizatlarını kuşandıklarını belirtti.
Özel kuvvetlerin yaptığı operasyonların gizlilik gerektiren görevler olduğunu savunan Cantaz, bu nedenle herkesin bilmediğini, tüm görevlerin de gizlilik içerisinde yürütüldüğünü öne sürdü.
Çiğli'de kendilerini Gökhan Şahin Sönmezateş'in karşıladığını anlatan Cantaz, daha sonra teçhizatları kuşandıklarını, bu arada Sönmezateş'in yanlarına gelerek, "TSK yönetime el koydu. Sıkıyönetim ilan edildi. Bundan sonra emirleri Genelkurmay Başkanlığından alacağız." dediğini ancak görevin ne olduğunun söylenmediğini iddia etti.
Sıkıyönetim ilanı söylendikten sonra kendileri için olağanüstü bir durum olmadığını düşündüğünü, iletişim araçları yanında olmadığı için de ne olduğunu anlayamadıklarını anlatan Cantaz, "İlk duyduğumda kafamda bir darbe yapıldığı oluşmadı. Teçhizatları herkes kuşandıktan sonra Şükrü Seymen tarafından görev dağılımı yapıldı. Ben de makineli tüfekçi olarak belirlendim. Herkesin bir badisi olsun istendi. Benim badim ise Muammer Gözübüyüktü." dedi.
Helikopter başında Marmaris'te bir faaliyet icra edileceğini duyduğunu ifade eden Cantaz, "Birinin teslim alınacağını anladım ancak Cumhurbaşkanı olduğunu bilmiyordum. Helikoptere bindiğimde ise alınacak kişinin Cumhurbaşkanı olduğunu anlamıştım. Göreve gitmeme konusunda kafamda sorular oluştu ama kimseye söyleyemedim. Kimsenin söylediğini de duymadım. " diye konuştu.
HELİKOPTERDEN İNMEDİ
Marmaris'e geldiklerinde iniş esnasında helikopterde kalan son kişi olduğunu ve o an karar vererek helikopterden inmekten vazgeçtiğini iddia eden Cantaz, şunları söyledi:
"Kendi inisiyatifimle helikopterden inmedim. Helikopterde bulunan diğer makineli tüfekçi bana bir şey yapabilir diye de tedbirli halde bekledim. Helikopter, ekibi indirdikten sonra hemen havalandı ve bir süre deniz üstünde bekledi. Helikopterden aşağıya ateş edilmedi. Aşağıdan bir ateş de gelmedi. Bir süre sonra yakıt sıkıntısı nedeniyle helikopter bölgeden ayrılarak Imsık'a geldi. Burada helikopterden indim. Bu arada bir helikopter daha geldi. Emre itaat etmediğim için bana karşı bir şey yapabilir diye onlara gözükmemeye çalıştım. Helikoptere binerken aldığım makineli tüfeği de helikoptere bırakarak yanıma başka bir silah aldım."
Imsık'ta helikopterden indikten sonra gruptan ayrılarak ağaçlık bir bölgede beklediğini savunan Cantaz, bu arada bir başka helikopterin daha iniş yaptığını anlattı.
Tüm personelin gelen helikopterin yanına koştuğunu görünce kendisinin de geldiğini dile getiren Cantaz, şöyle devam etti:
"Helikopterde yaralı olduğu söylendi. Ortamda bir hareketlilik oluştu. Yaralı için oradaki bir personele ambulans ihtiyacımız olduğunu söyledim ama bana cevap vermedi. Helikopterin yanına döndüğümde personel binmişti ve bana da 'gel' dediler. Buradan kalkarak Çiğli'ye gittik. Yaralıyı indirdik ve ambulansa teslim ettik. Bizi Çiğli Ana Jet Üssü'nde güvenlik taburu teslim aldı. Kıyafetlerimizden de balistik örnekler alındı. Daha sonra polis ekiplerine teslim ettiler."
HELİKOPTERDEN İNME EMRİNE UYMADI
Helikopterden inip çatışmaya girmediği için teslim alındığının düşündüğünü savunan Cantaz, "Ancak başarısız darbe girişimi olduğunu, Marmaris'te de bu olayların yaşandığını ve bu nedenle alındığımızı öğrendim. Polislerin konuşmalarından da gittiğimiz görevin ülke çapında infial yaratmış bir olay olduğunu öğrendim." dedi.
Cantaz, helikopterde ikinci makineli tüfekçi olarak bulunduğunu ve aşağıya inmesi gerektiğine işaret ederek, kendi iradesiyle emri yerine getirmeyip helikopterden inmediğini söyledi.
Kimseye silah doğrultmadığını, ateş etmediğini ve çatışmaya girmediğini savunan Cantaz, Çiğli'de kıyafetlerinden ve kendilerinden balistik örnekleri alındığını, bunlar incelendiğinde ateş etmediğinin ortaya çıkacağını öne sürdü.
Sanık Cantaz da FETÖ ile bağlantısı olduğu iddialarını reddetti.
MUĞLA/AA