ERKUT TEZERDİ
ABD’li romancı Robert Ludlum’ın kaleme aldığı ‘Bourne’ serisine adını veren Jason Bourne, bir nevi İngiliz James Bond ile ‘Görevimiz Tehlike’nin MI6 ajanı Ethan Hunt karışımı. Fakat her ikisinden de çok daha iyi dövüştüğü kesin. Bir de üstüne hafızası olmadığından kendisini kontrol sorunları yaşıyor. Bu da onu diğerlerine göre daha tehlikeli yapıyor.
HİÇ PEŞİNİ BIRAKMADI
Katıldığı bir CIA programı sonrası hafızasını kaybederek ölüm makinesine dönüşen ‘Jason Bourne’un beyazperdedeki ilk macerası 2002’de ‘Geçmişi Olmayan Adam’la başlamıştı. Kendisinin dahil olduğu dört, toplamda beş film çekildi. Aradan da 14 yıl geçmesine rağmen bu geçmiş yine kayıp, yine kayıp! Baktın olmuyor, insan işin peşini bırakır, değil mi? Ama Bourne kararlı. Önemli olan istikrar düşüncesinden hareketle yapılan ‘Jason Bourne’un senaryosu da böyle zoraki. Her şey bilgisayar korsanı Nicky adındaki bir kadının CIA’in data base’ini hack’lemesiyle başlıyor. Ardından da tüm gizli dosyalar, arşivler etrafa saçılıyor. Tabii bunların arasında üzerinin örtüldüğü Bourne’un saklı geçmişi de var.
‘Mandıra Filozofu’ gibi hayattan elini eteğini çekmiş bir halde yaşayan sosyopat Jason Bourne, Yunanistan’da sokak dövüşlerine katılıyor. Hırsını, libidosunu bu alanda değerlendiriyor. Rakiplerini tek yumrukta nakavt ederek para kazanıyor. Ne kadar öfkeli olduğunu siz düşünün. Derken CIA’in dosyalarını bir flash bellekte elinde tutan Nicky çıkıp yanına geliyor. “Bak” diyor, “Elimde seninle ilgili falanca dosyalar var, ne dersin?” Bourne, cevap veriyor: “Görüyorum, öyleyse varım.” Bu, aksiyonun başladığı anlar demek. Fakat her şeyden haberi olan CIA peşlerine düşüyor.
TARİHİ KAÇIŞ SAHNESİ
Kovalamaca anları doruğa ulaşıyor. Atina’da, göstericiler ile polisler çatışırken, bu eksende yaşanan motosikletli kaçış sahnesiyle hareketli kamera kullanımı film tarihine damga vuracak türden. Bunun üzerine CIA, Asset adındaki tetikçi ajanını görevlendiriyor. Ancak güzeller güzeli Nicky’nin ani ölümüyle yeniden acıların çocuğu imajı çizen Bourne, bu defa CIA’in tamamına savaş ilan ediyor: Bourne, yıllar önce yaşanan ve yarım yamalak hatırladığı Beyrut’taki patlamanın gizemini çözmeye çalışıyor. Diğer yandan da CIA ile savaşıyor.
MATT DAMON BU DEFA AĞLAMIYOR
Karizmatik olmak adına hep suskun kalan Bourne’un ağzından iki çift cümle dökülmüyor. Ekranda kazulet gibi dikiliyor ve sürekli birilerini yumrukluyor. Biri de demiyor ki “Kardeş, dur, gel otur şuraya hele biraz konuşalım.” Yani bileyim, yıl olmuş 2016 hala maço imajın pirim kazanması anlamsız geliyor. Bakın James Bond değişti. Ethan Hunt değişti. Artık ekstrem sporlara yönelen eğlenceli ajanlar türedi. Ama her şeye rağmen Matt Damon bu rolde hiç de sırıtmıyor. Sadece biraz süsleme yapılabilirmiş. Neyse en azından Japon kız çocukları gibi ağlamıyor. ‘Er Ryan’ı Kurtarmak’, ‘Can Dostum’, ‘Marslı’ bakın bu filmlerde hep ağladı. Oynadığı rolden çok gözyaşları akılda kaldı. ‘Bourne’da ise yumrukları hatırlanacak.
EN ÇOK İZLENENLER
Buz Devri 5
Tarzan Efsanesi
Işıklar Sönünce
Sihirbazlar Çetesi 2
Üç Harfliler 3
Doraemon: Taş Devri Macerası
Senden Önce Ben
Ninja Kaplumbağalar
Arınma Gecesi 3
Simülasyon
* En çok izlenenler ‘Boxofficeturkiye’ listesinden derlenmiştir ve 22-24 Temmuz günlerini kapsar.
SİNEMADA BU HAFTA
Eleştirmenler eleştirdi
Kerem Akça: Çok taze değil
Jason Bourne: Esas üçleme kadar ‘taze’ durmasa da son 20 yılda izlediğimiz çoğu Bond filminin üzerinde, soluksuz izlenen bir ajan aksiyonu... 10/6
Ali Ulvi Uyanık: Eğlenceli bir film
Hayalet Avcıları: Söz konusu New York ve paranormal hadiseler olduğunda, kadınların da pekala müdahale edebileceklerini çok eğlendirerek öykülüyor. 10/6
Pınar Karahan: Doyurucu ve tutarlı
Jason Bourne: Matt Damon her zaman olduğu gibi karizmasını konuşturuyor. Aksiyon açısından da doyurucu bir yapım. Tutarlı anlatımı var.
