Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yaveri darbeyi itiraf etti - Son dakika haberleri

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yaveri darbeyi itiraf etti - Son dakika haberleri

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri Piyade Yarbay Levent Türkkan, savcılık ifadesinde paralel yapı üyesi olduğunu ve darbeyi itiraf etti.

Darbe girişiminde görev alan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın emir subayı Levent Türkkan, Akar'ın genelkurmay karargahında rehin alındığı anları anlattı. Pişman olduğunu belirten Türkkan, karargahtaki darbecilerin isimlerini de tek tek sıraladı.

Milliyet'in haberine göre, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın emir subayı Levent Türkkan, darbe girişiminin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarına ifade verdi. Türkkan'ın, sorgulama tutanağında yer alan bazı ifadeleri şöyle:

BEN PARALEL YAPI ÜYESİYİM

Bu cemaate yıllarca gönüllü olarak hizmet ettim. Bu güne kadar cemaatte olduğum abilerime itaat ettim, onlar tarafından verilen emirlere bu güne kadar harfiyen riayet ettim. En son bu tarih itibariyle irtibat halinde olduğum abilerim Murat, Selahattin ve Adil kod adlı şahıslardır. Bunlardan Murat'ın evini biliyorum. Konya Yolu civarındadır. Gösterebilirim, diğerlerinin ve tamamının ne iş yaptıklarını, ayrıca adres ve açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. Bu abilerle Murat'ın evinde ayda bir ya da iki ayda bir rutin görüşmelerimi yapıyordum. Ben bu güne kadar Fethullah Gülen Cemaatinin vatan haini olduğuna hiçbir zaman inanmamıştım. Sadece onların Allah rızası için çalıştıklarını düşünüyordum. Ancak darbe teşebüüs ve sonrasında ne olduklarını anladım. Bu yapı ve bu yapıya mensup olanlar için "vatan haini" tabiri az gelir. Artık biliyorum ki bu yapı mensupları "cani ruhlu" kişilerdir. Fethullah Gülen'i bizzat hiç görmedim. Ancak söylediklerim aynen onun için de geçerlidir.

ÇALINTI SORULARLA ASKERİ LİSEYİ KAZANDIM

1989'da Işıklar Askeri Lisesi sınavlarına girdim. Sınavdan önceki gece soruları getirip verdiler. Ve liseyi kazandım. Genelkurmay'da emir subaylığı görevine getirildikten sonra cemaat adına verilen görevleri yerine getirmeye başladım.

FAKİR AİLENİN ÇOCUĞUYUM

-Ben fakir bir ailenin çocuğuyum. Bursa Karacabey Arız Köyündenim. Öz be öz Türk'üm. Köklerimiz ta Osmanlıya dayanır. Babam çok fakir bir çiftçiydi. Tarlamız bağımız bahçemiz yoktu. Babam yevmiye karşılığı çalışırdı. 5 kardeşiz. Tek erkek benim ve en küçükte benim. Fethullah Gülen Cemaati ile ilk defa ortaokul döneminde tanışmıştım. Aradan zaman geçtiği için tam tarihini şimdi veremem. O tarihlerde Bursa Cumhuriyet Lisesi Ortaokul kısmında okuyordum. İyi ve geleceği parlak bir öğrenciydim. Okulda matematikten 9 almışlığım yoktur. Ortaokulda cemaatin abileriyle tanışmıştım. O tarihte Serdar, Musa Kod adlı üniversite öğrencisi abiler vardı. Ben lisenin resmi pansiyonunda kalıyordum. Bu abiler pansiyona gidip geliyorlardı. Ben ve benim gibi namaz kıldırıyorlardı. Sonra beni kendi cemaat evlerine götürmeye başladılar. Ben 5 yaşından beri Subay olmayı hayal ediyordum. Ailemde beni bu şekilde kanalize ediyordu. Benim bu idealim cemaatin ekmeğine tuz biber oldu. Benim Subay olmama çok memnun oldular. 1989 yılında Işıklar Askeri Lisesinin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim. Cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları getirip verdiler. Soruları Serdar abi getirmişti. Elinde bilgisayar çıktısı şeklinde sorular vardı. Şıkların üzerine cevaplar işaretlenmişti.

İMAYLA NAMAZ

-Abilerim bana deşifre olmamak için Askeri lisede tuvalette abdest almayı ve ima ile namaz kılmayı öğretmişlerdi. İmayla namaz istediğimiz yerde kılıyorduk. Namazı zihnen düşünüp dularımı içimden okuyordum.

-Darbe girişimi olayına kadar Fethullah Gülen cemaati benim için Allah rızasını gözeten, beni bu asırda düzgün bir kişi olarak yetiştiren görünümdeydi. Cemaat sonuçta bir abiler silsilesi olduğu için Fethullah Gülen nazarımda en büyük abiydi. Benim nezdimde Fethullah Gülen ilahi bir kimliği yok.

ÖZEL PAŞAYI DİNLİYORDUK

Ben Genelkurmay'da emir subayı görevine başladıktan sonra cemaat yapılanması adına bana verilken örgütsel görevleri de yerine getirmeye başladım. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa'yı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar "radyo" diye tabir edilen dinleme cihazını her gün odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. Kafası yuvarlak tek pili vardı. Pili bir gün dayanıyordu. 10-15 saat ses kaydı alabilecek kapasitesi vardı. Murat abiden önceki ismini hatırlayamadığım Türk Telekom'da çalışan abi cihazı bana verdi. Cihazı evinde vermişti. Evi İncek tarafında Alacaatlı'daydı. Gitsem evini bulabilirim, ancak dediğim gibi tayini çıktığı için İstanbul'a taşındı. Bana sadece 'bilgi amaçlı dinleyeceğiniz birşey olmayacak sonuçta' dedi. Ben de sorgulamadım cihazı aldım. Paşanın her gün sesini kaydettim. 2-3 cihaz vardı. Haftada bir dolan cihazı cemaatteki abime götürüp veriyordum, boş olanları alıyordum. Ben hiçbir zaman kaydettiğim sesleri kendim dinlemedim. Nitekim benim o cihazları bağlayıp dinleyecek teçhizatımda yoktu. Arada sırada Genelkurmay Başkanının odasında dinleme cihazı taraması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramaların ne zaman yapılacağını önceden bildiğim için cihazı koymuyordum. Dinleme konusuyla ilgili herhangi bir olmusuzluk yaşamadım. Bana verilen görevi harfiyen yaptım.

GÖREVİ İKİNCİ BAŞKANI ETKİSİZ HALE GETİRMEKTİ

Necdet Özel Paşa döneminde iki yıl Hulusi Akar Paşa, iki yılda Yaşar Güler Paşa Genelkurmay 2. Başkanlığı görevini yürütmüşlerdi. Her ikisinin de emir Subayı arkadaşım olan Binbası Mehmet Akkurt'tu. Mehmet Akkurt'ta Fethullah Gülen Cemaatinin bir mensubudur. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. O da isimlerini belirtiğim Genelkurmay 2. Başkanlarının odasına dinleme cihazı yerleştiriyordu. Onun cemaat abisinin kim olduğunu bilmiyorum. Şu anda Mehmet Akkurt'un nerde olduğunu, gözaltında olup olmadığını bilmiyorum, darbeye teşebbüs günü onun görevi Genelkurmay 2. Başkanını etkisiz hale getirmekti. Tahminen Silahlı Kuvvetlerde ne olup bittiğini dinlemek için cemaat bu paşaları dinliyordu. Bize söylenen Yaşar Paşa Cemaatçi değildi, fakat Hulusi Paşa için cemaati seven, sempatizan, zarar vermeyen kişi diyorlardı.

-Ben Genelkurmay Başkanı değiştiğinde Hulusi Akar'ın emir subayı olduğumda ses kayıt işini bıraktım. Murat abi bana emir subayı olduktan sonra 'dinleme cihazını sen bırakamnayacaksın' dedi. Birkaç ay sonra öğrendim ki aynı işi Serhat Pahsa ve soyadını bilmedğim Şener isimli Başçavuşlara yaptırmışlar. Serhat ve Şener Başçavuşların ikisi de Hulusi Akar Paşa'nın emir astsubaylarıydı.

KARARGAHTAKİ CEMAATÇİLER

Kesin cemaatçi olduklarını bildiğim Binbaşı Mehmet Akkurt, Başçavuşlar Serhat ve Şener, Yüzbaşı Serdar Tekin, Konut Astsubayı Başçavuş Veysel Tokmak, korumalardan Başçavuş Ömer Gürsel Çetin, Abdullah Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, diğer özel kalem müdürü Hüseyin Hakan Öcal, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Cumhurbaşkanı Başyaveri Albay Ali Yazıcı, Cumhurbaşkanı muhafız alayı alay konutanı Muhsin Kutsi Barış, Genelkurmay 2. Başkanı eski koruması yüzbaşı Aburrahim Aksoy, 2. Başkan özel kalem müdürü Yarbay Bünyamin Tuner, onun yardmıcısı Binbaşı Recep, Personel Başkanlığı'nda General/Amiral Şube Müdürü Albay Cemil, J2 Korgeneral Mustafa Özsoy, J5 Korgeneral Salih Ulusoy, Albay Muharrem Köse, personel dairesinde görevli Tuğgeneral Mehmet Partigöç adli kişilerdir. Bunlar benim tahmnime göre yüzde 99 cemaatçidir. Askerin içinden birini diğerine abi olarak görevlendirmiyorlardı. Abilik bizim gözümüzde cemaatte bir üst görev değil, daha bilgili, kitap okuyan, dini bilgileri çok olan kişilerdir. Aynı zamanda görev verdiğini de gözardı etmemek gerekir. Örneğin ben abilerin bana verdiği Paşaları dşinleme görevini getirirken TSK'DA CEMAAT YAPILANMASI YÖNÜNDEN BİR hiyararşi bulunmamaktadır. Cemaatçiler normal rütbelerine göre askeri emir komuta zinririne tabidirler. Herkes abisine bağlıdır. Ben askerin içinden abi hiç görmedim, duymadım.

DARBE 03.00'TE YAPILACAKTI

-Ben darbe yapılacağını 14/07/2016 Perşembe günü saat 10.00-11.00 sıralarında öğrendim. Genelkurmay Başkanı Danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan bana darbe planladıklarını, Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, genelkurmay başkanı, kuvvet konutanları ve orgenarallerin tek tek alınacağını, sessiz sedasız işin biteceğini, bu işin 15/07/2016'yı 16/07/2016 bağlayan gece 03.00'da yapılacağını söyledi. Beni sigara içmek için dışarı çağırdı. Sadece ikimiz varken bana bu bilgiyi verdi. Ayrıca bana darbenin yapılacağı gün görevimin Hulusi Akar Paşa'yı etkisiz hale getirip işi kolaylaştırmak olduğunu söyledi. Yine söylediğine göre Hulusi Akar Paşa'yı etkisiz hale getirdikten sonra Özel Kuvvetler gidip alacaktı.

KENAN EVREN OLACAK MISIN?

15/07/2016 Cuma günü öğleden sonra Allbay Orhan Yıkılkan beni de aldı. Birlikte Tümgenerel Mehmet Dişli'nin odasına gittik. Yukarıda belirtiğim gibi o da cemaatçidir. Mehmet Dişli Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanıdır. Odada sadece üçümüz vardık. Girer girmez darbeye ilişkin mevzuyu konuşmaya başladık. Tümgeneral Mehmet Dişli darbe teşebbüsü başladığında ilk önce Hulusi Akar Paşa'nın odasına kendisinin tek başına gireceğini, ona darbeyi tebliğ edeceğini, onun kabul etmesi halinde darbe faaliyetinin başına geçirileceğini bize söyledi. Bunu söylerken bize 'Genelkurmay Başkanına Kenan Evren olacak mısın, olmayacak mısın diye soracağım' şeklinde beyanda bulundu. Ayrıca Genelkurmay Başkanına darbeyi tebliğ ederken kendisini sevdiğimizi, saydığımızı, kabul etmesi halinde darbenin başına geçireceklerini söyleyeceğini bize bildiridi. Elinde bir not kağıdı vardı. Oraya Generlkurmay Başkanına söylediklerini tek tek yazmıştı. Söylediğine göre Hulusi Akar darbe faaliyetinin başına geçmeyi kabul ederse Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Akın Öztürk olacaktı. Gece yarısı 03.00'da faaliyet başlayacağı için 02.30'da Genelkurmay Başkanının konutunda buluşacağımızı kararlaştırdık. Aramızdaki konuşmalara göre Hulusi Akar Paşa teklifi kabul etmezse onu ben ve ekibi etkisiz hale getirecektik. Bu konuda eski Özel kalem müdürü Albay Ramazan Gözel ve yeni özel kalem müdürü Yarbay Hakan Öcal'ın bana yardım edeceğini söylediler.

ÖZEL KUVVETLERDEN 20 ASKER GELDİ

-15/07/2016 Cuma günü saat 20.00-21.00 arasında Genelkurmay Başkanı makamındaydı. Doğal olarak ben de oradaydım. Olaylar çok hızlı gelişti. En son MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la görüştü. 1 saatten fazla görüştü. Hakan Bey görüşmeden olağanüsütü bir buluşma hissetmedim. Hakan Fidan makamından ayrıldıktan çok kısa süre sonra özel kuvvetlerden 20 civarında tam teçhizatlı asker karargaha girdi. Orhan Yıkılkan'da oradaydı. Tümgeneral Mehmet Dişli'de oradaydı. Tümgeneral Mehmet Dişli ekstra bir durum yoksa konutanın kapısını çalıp içeri girerler. Dişli Paşa içeride 5 dakika civarında kaldı, aralarında ne konuştuklarını duymadık. Dışarı çıktığı an "ortada girin" dedi. İçeriye ben, yüzbaşı Serdar Tekin, başçavuş Abdullah , özel kalem müdürü Albay Ramazan Gözen, Orhan Yıkılkan birlikte girdik. Dişli Paşa oradaydı. Hulusi Akar Paşa, Dişli Paşa bizlere hitaben "yanlış yapıyorsunuz" bu böyle olmaz dedi. Benim elimde tabanca vardı. Benim tabancam değildi. Şu anda kime ait tabanca olduğunu da hatırlamıyorum. Tabancayı... olurken oraya bir yere bıraktım. Hulusi Paşa makamının yanındaki masada sandalyede oturuyordu. Tabanca elimdeyken Hulusi Paşa'ya "komutanım sizi koltuklara alalım" dedim. o da herkes içeri girince kendisi panik yaptı, bana su getirin dedi. Serdar yüzbaşı su getirdi. Su alıp içti. Ben abdest alıp namaz kılıp üzerimi değiştireceğim dedi.

AKAR'IN REHİN ALINMA ANI

Arka taraftaki ... odasına Serdar Yüzbaşı ve Abdullah Başçavuşla birlikte girdiler. Orada üzerini değiştirdi, namazını kıldı. Kıldığı namaz vakit namazıydı. Ne namazımıydı açıkçası bilmiyorum. Arada bir kendisi bizlere hitaben "yanlış yapıyorsunuz" diyordu. Ben Hulusi Akar Paşa'ya komutanım yıllardır yanınızdayım, hiç sizi üzdüm mü, size hainlik yaptım mı, lütfen dediklerimiiz yapın hiçbir sorun çıkmayacak dediğimi hatırlıyorum. Karşılığında ne cevap verdiğini hatırlamıyorum. Namazı bittikten sonra montunu giydi. Özel Kuvvetlerden gelen görevliler koluna girip alıp götürdüler. Çıkışa kadar bizden kimse refakat etmedi. Ancak koruma Abdullah Erdoğan refakat etmiş olabilir. Hatta bindirildiği helikoptere o da binmiş olabilir. Bana Dişli Paşa ve Albay Orhan sen gelmeyeceksin dediler. Ben orada kaldım . Komutanın şahsi malzemelerini topladık. Çantasına yerleştirdik, çantasını oraya koyduk. Ben o gece hep o makamdaydım. Herhangi bir gelen giden olmadı. Yanımda Serdar Yüzbaşı ve Başçavuşlar Serhat ve Şener vardılar. Birlikte oturduk. Olayları TV'den izledik. Birşey konuşmadık, öylece izledik. Komutanı gördükten sonra Dişli paşa beni telefonla aradı. Komutanın eşini aramamam konusunda isteği olduğunu söyledi. Ben de bunun üzerine hanımefendiyi askeri hattan aradım. Komutanımızı iyi, hiçbir problem yok gibi rahatlatmak adına birşeyler söyledim. Konuşurken ağlıyordu. Ben o gece makama kimse gelmedi dedim ama Albay Orhan Yıkılkan özel kalem müdür odasındaydı. Onun yanına girip çıkanın haddi hesabı yoktu. Burada bir darbe faaliyetini kısmen organize ediliyordu. Ancak ilerleyen zamanalarda konuşulanlardan televizyondaki haberlerden esas faaliyetin Akıncılar Üssünde organize edildiğini anladım.

PİŞMAN OLDUM

Zaman zaman silahlar ateşleniyordu. Zaten F-16'lar alçak uçuş yapıyordu. Meclisin bombalandığını televizyondan öğrendik.Bombaların patladığını, sivil halkın zarar gördüğünü ilerleyen zamanlarda öğrendikçe ben pişman olmaya başladım. Yapılanlar katliam gibiydi. Benim Allah rızası için çalıştığını düşündüğüm cemaatin girişimiyle bunlar yapılıyordu. Sabaha karşı saat 09.00 sıralarında karagahtaki koridor darbeye iştirak edenlerle dolup taştı. Herkes aralarında başarısız olduk,v teslim oluyoruz diye konuşuyorlardı. Tuğgeneral Mehmet Partigöç olayı yönlendiriyordu. Teslim olmak için askeri savcı ve merkez komutanlığından personel istedi. Özel kuvvetler komutanı Zekai Aksakallı Paşa'yı cep telefonumdan aradım. Makama gelip gittiği için tanıyordum. Ona komutanım gelin makamı size teslim edeyim dedim. O da kabul etmedi, sen de diğerleriyle birlikte teslim ol dedi. Bunun üzerine Serdar Yüzbaşıyla birlikte kapınının önüne çıktık. TSK'nın özel kuvvetlerine teslim olduk. Onlarda bizi polise teslim etti. Polisler de bizi alıp Başkent Spor Salonu'na götürdüler. Teslim olurken herhangi bir şekilde direnmedim.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN