Görüşler

Akıllı makineler çağında sosyal ve idari bilimler eğitimi

Akıllı makineler çağında sosyal ve idari bilimler eğitimi

Işık Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serhat Koloğlugil “Akıllı makineler çağının önceki dijital/bilişim devriminden en önemli farkı makinelerin ‘öğrenebilme’ gibi daha soyut becerileri de ikame edebiliyor olmaları’ diyor.

Kısa bir süre önce YKS 2022 sonuçları açıklandı. Üniversite adayları kendileri için en doğru olduğunu düşündükleri bölüm ve üniversite tercihlerini yapacaklar. Öncelikle bu süreçte tüm üniversite adaylarına kolaylıklar dilerim. Hepsinin yolu açık olsun. Kariyer tercihlerini doğru yapmak ileride maddi ve manevi tatmin duygusu yüksek bir hayat yaşamak için önemli faktörlerden bir tanesi. Doğru bir kariyer planlamasının önemli unsurlarından bir tanesi de dünya trendlerini ve ekonominin genelini etkileyen teknolojik gelişmeleri takip edebilmek.

Bu tarz “genel-amaçlı teknolojilerin” ayırt edici özelliği sadece belli başlı sektörleri değil, tüm ekonomik faaliyetleri dönüştürücü bir rol oynamaları. 18. yy’.da buhar gücünün, 19. yy.’da ise elektriğin makinelere eklemlenmesi bunun insanlık tarihindeki en çarpıcı örneklerinden bir tanesini oluşturur. Doğurduğu sonuçlar açısından ilkine birinci endüstri devrimi, ikincisine de ikinci endüstri devrimi denmesinin sebebi de budur. Bu iki önemli teknolojik gelişmeyi 20 yy.’da bilişim devrimi (ya da literatürdeki ifadesiyle üçüncü endüstri devrimi) takip etti. Bilgisayarların ve iletişim teknolojilerinin kullanımı hem üretim faaliyetlerini hem de 20. yy. şirketlerinin organizasyonel yapılarını etkileyecekti. Dijital devrim, beyaz yaka ofis çalışanlarından beklenen temel becerileri de değiştirdi. Bilgisayar ve dijital teknolojilerin kullanımı 20. yy.’ın sonlarına doğru iş hayatının en temel unsurlarından biri haline geldi.

İlk iki endüstriyel devrimin en temel sonucu, insanın kas gücünü gerektiren işlerde makine gücünün kullanılmaya başlanmasıydı. (Mekanik bir hareket rutin hale geldikten sonra insan emeğini bir makineyle ikame edebilirsiniz). Bu dönüşümün üretkenlik üzerinde muazzam bir etkisi oldu. Bununla birlikte, mekanik manuel işlere olan talep azalırken beyaz yaka ofis hayatında gerekli olan daha analitik ve teknik becerilere olan talep de giderek arttı. 20. yy.’ın endüstriyel ekonomisinde şirketlerin finans, pazarlama ve insan kaynakları departmanları büyümeye başladı. Böylelikle üniversitelerin sosyal ve idari bilimler mezunları büyük oranda bu departmanlarda istihdam edilmeye başlandı. Teknik alanda ise, mavi yakalılar üretim sürecinde endüstriyel makinelerle çalışmayı öğrenirken, mühendislik kökenli beyaz yakalılar da bu sürecin verimlilik ve yenilik gibi daha çok teorik bilgi gerektiren kısımlarını üstlendiler.

Bu bağlam içerisinde, 20. yy.’daki dijital devrimin önemli bir sonucu teknolojinin sadece insanın rutin manuel emeğini değil, daha bilişsel becerilerini de ikame etmeye başlamasıydı. Bilgisayarlar insan beyninin yaptığı birçok hesaplama işini daha hızlı yapabiliyorlardı. Endüstri devriminin yarattığı “verimlilik, standartlaşma” gibi düşünce kalıpları fabrika dışındaki ofis hayatını da etkiliyor, şirketler 20. yy. ‘da tüm departmanlarını bu kalıplara göre organize ediyorlardı. Bu şekilde beyaz yaka ofis çalışanlarının da işleri standartlaşıp rutin hale geldikçe, bilgisayarların artan hesaplama kapasiteleri bu işlerin daha hızlı ve daha verimli bir şekilde yapılmasını sağlıyordu.

Bugün ise, bahsi geçen dijital devrimin devamı niteliğinde ama birçok açıdan kendine has özelliklerde barındırdığı için “dördüncü endüstri devrimi” denen bir süreçten konuşuyoruz. İçinden geçtiğimiz bu dönemi sanırım “akıllı makineler çağı” olarak adlandırabiliriz. Bu devrimin bir önceki dijital/bilişim devriminden en önemli farkı, makinelerin sadece hesaplama gibi alt-düzey bilişsel becerileri değil, “karar verme, tahmin etme, anlamlandırma, öğrenebilme” gibi daha soyut, daha üst-düzey becerileri de ikame edebiliyor olmaları. Yapay zekâ, makine öğrenmesi, büyük veri analitiği gibi kavramlar bu dördüncü endüstri devriminin temel alanlarını tanımlıyor.

Bu noktada biz eğitimciler ve öğrenciler için temel sorulardan bir tanesi, böyle bir dünyaya insanın kendisini nasıl hazırlaması gerektiği sorusu. Bu soru elbette tüm alanlar için çok önemli olmakla birlikte, ben bu yazıda süreci biraz daha sosyal ve idari bilimler açısından değerlendireceğim. Bunun için de yine literatürde kullanılan basit bir sınıflandırmaya değinmek istiyorum. Bugün ekonomide yer alan işleri bir taraftan “rutin ve rutin olmayan işler” diğer taraftan ise “manuel ve bilişsel işler” olarak ayırabiliriz. Örneğin, birinci ve ikinci endüstri devrimlerinde rutin manuel işler, dijital devrimde ise rutin alt-düzey bilişsel işler makineler tarafından devralındı. Bugün ise, dijital formda verinin toplanabildiği ve insan beyninin üst-düzey bilişsel yetilerine ihtiyaç duyulan her iş akıllı makineler tarafında yapılmaya başlandı. Bu işleri rutin üst-düzey bilişsel işler olarak tanımlayabiliriz: Örneğin, bir doktorun röntgen ya da MR filmlerinden hastalık teşhisi koyması, bir finansçının piyasaların 3 ay sonraki durumunu tahmin etmesi ya da bir pazarlamacının piyasadaki tüketici alışkanlıklarını anlamaya çalışması gibi.

Peki, yapay zekâ teknolojilerinin gelişmesi bu bahsettiğim mesleklerin ortadan kalkacağı anlamına mı geliyor? Yapay zekânın bazı işlerin insanlar tarafından yapılmasına büyük oranda son vereceğini düşünüyor ve bunu çok önemli bir gelişme olarak görüyorum. Örneğin, müşteri hizmetleri temsilciliği gibi. Fakat esas belirleyici olan dinamik büyük ihtimalle mevcut mesleklerin dönüşmesi ve yeni mesleki alanların ortaya çıkması olacak. Bu dönüşüm içerisinde de insandan beklenen yetkinlikler kümesinin değişmesini beklemeliyiz. Rutin üst-düzey bilişsel işler akıllı makineler tarafından daha iyi yapıldıkça, “insanın ilk defa karşılaştığı rutin olmayan durumları analiz edebilme becerisi, muhakeme becerisi, bilgi ve teknolojiyi kullanarak yeni problemleri çözebilme yetkinliği” giderek daha fazla değerli hale gelecektir. Kısacası, insan ve akıllı makineler arasındaki yeni iş bölümünde insan emeğinin yarattığı değer giderek daha fazla analiz yapabilme ve yaratıcı problem çözme yetkinliklerine dayanacaktır.

Buradan hareketle, bugün üniversitede okuyan sosyal ve idari bilimler öğrencilerine ve üniversite adaylarına şu tavsiyelerin verilebileceğini düşünüyorum:

1) Mevcut veriyi, bilgiyi ve teknolojiyi kullanarak yeni durum ve sorunları analiz edebilme yetkinliklerinizi geliştirin. Bunun en güzel yolu uygulayarak ve yaparak öğrenmektir. Örneğin, İşletme Bölümü’nde okuyorsanız ilgili alandaki bilgi birikiminizi arttırırken, bununla birlikte muhakkak bir Yönetim Simülasyonu dersi alın. Böyle dersler sizin ilk defa karşılaştığınız durumlar karşısında karar verme yetkinliklerinizi geliştirecektir.

2) Alanınız ne olursa olsun, büyük veri ve yapay zeka teknolojilerinin kendi alanınızdaki uygulamalarını takip edin. Bu teknolojileri kendi alanınızda yeni bir biçimde nasıl uygulayabileceğiniz üzerine düşünün. Üniversitedeki farklı alanlardan arkadaşlarınızla bu konuları tartıştığınız gruplar kurun. Örneğin, finans alanına ilgi duyan bir İktisat öğrencisiyseniz, yapay zeka teknolojilerinin FinTech alanında yarattığı dönüşümleri takip edin. Ya da insan davranışlarını anlamak isteyen bir Psikoloji öğrencisiyseniz, büyük verinin ve yapay zekâ teknolojilerinin davranış kalıplarının anlaşılmasında nasıl kullanılabileceği üzerine kafa yorun.

3) Temel düzeyde de olsa kodlama öğrenin. İlla bir program yazmak için değil, birincisi bugünü şekillendiren teknolojilerin arkasındaki dünyayla tanışmak için, ikincisi bu dünyada nelerin yapılabileceğini daha iyi değerlendirebilmek için.

4) Farklı teknolojik unsurları, bugünün sorunlarına çözüm bulmak için yeni şekillerde bir araya getirmenin yolları üzerine düşünün. Dijital dünyada yenilik üretme bir şeyi sıfırdan icat etmekten ziyade, mevcut teknolojileri daha önce yapılmamış bir şekilde bir araya getirmek üzerinden tanımlanıyor. (Pandemide kullanımı giderek artan Zoom platformu bunun en son ve en canlı örneklerinden). Böyle bir ekosistemde, ortaya konan her yenilik ve her yeni teknolojik gelişme olası yeni kombinasyonların sayısını arttıracaktır. Bu giderek büyüyen olasılıklar denizinde, sizin hayatta yapmak istediklerinizi gerçekleştirecek kombinasyonları bir araya getirmeye çalışın.

5) Eğer Sosyoloji veya diğer sosyal bilim alanlarında okuyorsanız, bugünün teknolojilerinin sosyal sorunların çözümünde nasıl kullanılabileceğine dair fikirler üretin. Bu sorunlar “çevre, fakirlik, eğitim” gibi daha genel nitelikli konuları kapsayabileceği gibi, daha lokal konularla da ilgili olabilir. Ürettiğiniz fikirlerin hayata geçirilmesinde inisiyatif alın, “sosyal girişimcilik” yetkinliklerinizi geliştirin.

6) Liderlik ve organizasyonel yetkinliklerinize yatırım yapın. Çünkü yeni teknolojiler efektif olarak dönüşüm sağlayabilmeleri için yeni organizasyonel yapılara ihtiyaç duyarlar. İnsan beyninin yaratıcı özelliklerine dayanan, kişilerin bir takımın parçası olarak çalıştıkları, yeni iletişim teknolojilerinin kullanıldığı bir çalışma ortamının 20. yy. endüstriyel ekonomiden miras kalan kurumsal yapılar içerisinde hayata geçmesi mümkün değildir. Bugünün teknolojilerini takip eden, anlayan ve benimseyen idari ve sosyal bilimler öğrencileri 21. yy. ‘da bu kurumsal dönüşüme liderlik eden yöneticiler olacaklardır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir