Görüşler

Aybar ve Luxemburg: Leninizm eleştirisi

Aybar ve Luxemburg: Leninizm eleştirisi

‘Şenlik Sanat ve Sabotaj’ kitabının yazarı Halil Turhanlı, “Aybar’ın Rosa Luxemburg’un düşüncelerinde ilgisini çeken onun demokrasi ile bütünleşmiş bir sosyalizmi savunması, Lenin’in katı merkeziyetçi parti anlayışını eleştirmiş olmasıydı” değerlendirmesinde bulunuyor.

Mehmet Ali Aybar karizmatik kimliğiyle, entelektüel birikimi ve derinliğiyle, Marksist ortodoksiden olabildiğine uzak duruşuyla sosyalist düşünce dünyamızda özgün ve özel bir yere sahipti. Eleştirel ve sorgulayıcı duruşundan hiç ödün vermedi. Sol içi tartışmalarda yalnız kalmayı göze alarak düşüncelerini kararlı ve istikrarlı tavırla açıkladı ve savundu. Her koşul altında demokrasi ile bütünleşmiş sosyalizmden yanaydı.

Marksist düşüncenin kendini yenileme ihtiyacı duyduğu bir dönemde, 1960’larda Aybar gençlik muhalefetine yakın durmasa da bu yenileme ihtiyacına karşılık verdi, Marksizmi eleştirel bir yaklaşımla gözden geçirdi. Ülkenin tarihsel koşullarını dikkate alarak Türkiye üzerine özgün bakış açısı geliştirdi; sosyalizmin evrensel ilkeleriyle yerel koşulları uzlaştırdı.

***

Aybar’ın TİP (Türkiye İşçi Partisi) başkanı olduğu yıllarda parti toplantılarında partililere, sosyalist gençlere Marx ve Lenin ile yetinmemelerini, Proudhon ve Rosa Luxemburg da okumalarını tavsiye ettiği biliniyor. Rosa Luxemburg o tarihlerde ortodoks sosyalistlerin okuma listesinde adı yazılı olmayan bir devrimciydi. Nitekim Aybar Luxemburg’un okunmasını tavsiye ettiğinde “bilimselliğinden şüphe duyulan” kitaplar önermekle eleştirilmişti. Oysa bu büyük devrimcinin mirasının önemini vurgulaması aslında dolaylı olarak tabulara, karşı çıkma, ortodoksluklara meydan okuma, kutsal ve dokunulmaz addolunanla yüzleşme çağrısıydı.

Aybar’ın Rosa Luxemburg’un düşüncelerinde ilgisini çeken onun demokrasi ile bütünleşmiş bir sosyalizmi savunması, Lenin’in katı merkeziyetçi parti anlayışını eleştirmiş olmasıydı. Nitekim önce 1977 yılında Cumhuriyet gazetesinde dizi olarak yayımlanan, daha sonra Neden Sosyalizm başlıklı kitabına aldığı Leninist parti anlayışının eleştirisinde Rosa Luxemburg başlıca esin kaynağıydı. Luxemburg parti ve devlet bütünleşmesine ciddi itirazlar yükseltmiş, bundan Lenin’in sorumlu olduğunu açıkça ifade etmişti. Söz konusu yazı dizisinde onun eleştirileri Aybar’a yol gösterici olmuştu. Ancak şunun da altını çizmeliyim: İkisinin düşüncelerindeki büyük farklılıkları gözardı etmiyorum. Farklılıkların başında iktidar stratejisi geliyor. Luxemburg iktidarın ayaklanmayla ele geçirilmesinden yanaydı. Nitekim bunu denedi ve başaramadı. Sosyalizme parlamenter yoldan barışçıl geçişi savunan Aybar ile aralarında bu açıdan bir yakınlıktan söz etmek mümkün değil. Ayrıca Aybar ısrarla ulusal özelliklerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyordu.

***

Rosa Luxemburg 1918’de hapishane hücresinde yazdığı ve katledilmesinden üç yıl sonra yayımlanan Rus Devrimi başlıklı tamamlanmamış kitapçıkta Lenin’e can alıcı konularda önemli ve ciddi eleştiriler yöneltmiş, özellikle katı disiplinli ve merkeziyetçi parti örgütlenmesini hedef almıştı. Böyle bir örgütlenme içinde merkez komite partinin beyni sayılıyor, herkes adına o düşünüyor, düşündüklerini de buyruk olarak tepeden dayatıyordu. Karar veren tek otorite oydu. Parti çelik çekirdek sayılan merkez komitenin tepeden inme buyruklarıyla yönetiliyor, kimsenin itiraz etme hakkı ve şansı bulunmuyordu. Lenin bu tarz örgütlenmeyi Çarlık Rusyası’ndaki koşullarla gerekçelendirmişti. Ona göre işçi sınıfının dağınıklığına son vermek, Çarlık polisinden korunmak ve etkili mücadele edebilmek için sıkı disiplin ve merkeziyetçilik kaçınılmazdı. Rosa Luxemburg ise bu gerekçeler ilk bakışta makul görünse de sonuçta Lenin’in merkeziyetçi örgütlenmeyi fetişleştirdiğini ileri sürüyordu. Spartakist devrimci ayrıca işçi sınıfına profesyonel devrimciler tarafından “dışarıdan bilinç götürme “anlayışına da itiraz ediyordu.

***

Rosa Luxemburg’a göre canlı bir kamusal hayat sosyalist toplumun özelliklerinden biri olmalıydı. Bunun için de öncelikle toplum boyun eğme alışkanlığımdan kurtulmuş, sorgulayan ve inisiyatif alan bireylerden oluşmasıydı; canlı kamusal hayat ancak bu niteliklere sahip bireylerden oluşan bir toplumda mümkündü. İnisiyatif alan ve tartışan bireylerin bulunmadığı, genel seçimlerin, sınırsız basın, toplanma ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir toplumda kamusal hayattan da söz edilemezdi. Rosa Luxemburg’un deyişiyle “bu ortamda bürokrasi tek aktif varlık haline gelir”di. Gerçekten, bu koşullar altında ortaya çıkacak olan otoriter, bürokratik sosyalizmdir. Bunun özgürleştirici bir model olduğu elbette söylenemez. Sovyetler Birliği’nde devrimden hemen sonra ortaya çıkan ve 1989’a değin değişik evrelerden geçen gelişme tam da buydu.

Aybar’ın “güler yüzlü sosyalizm” anlayışı onun Marksist hümanizme olan yakınlığına, hatta bu eğilimle bağlarına işaret eder. “Güler yüzlü sosyalizm” sözünü özellikle Prag Baharı’ndan sonra sıklıkla telaffuz etmesi rastlantı değildir; çünkü Çekoslovakya’daki demokratikleşme girişiminin teorik temelinde Marksist hümanizm bulunuyordu.

***

Varşova Paktı ordularının Çekoslovakya’yı işgal ederek Dubçek yönetimini devirmeleri 1968’in en dramatik olayıdır. Çek işgali Stalin sonrasında yumuşama politikalarına geçildiği iddialarının gerçek olmadığını ortaya koyuyordu. Kruşçev Yirminci Kongre’de Stalinci geçmişten kopuşu sağlayacak politika değişikliği kararını duyurmuş; ancak o günden sonra Polonya, Macaristan’da reform talepleri şiddet yoluyla bastırılmıştı. Şimdi aynı tepki Çekoslovakya’daki demokratikleşme girişimlerine gösteriliyor, Sovyet tankları Çek halkının üzeine yürüyordu. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ilişkilerinde yumuşamanın sadece sözde olduğu gün ışığına çıkıyordu.

İşgal uluslararası sosyalist dünyada çok tartışıldı, çok farklı tepkilere ve sonuç olarak da bölünmelere yol açtı. Türkiye’deki sosyalist harekette, özellikle de TİP içinde yansımasını bulmuş, partide ciddi bir görüş ayrılığı ve bölünme yaratmıştı. Aybar, SSCB’nin müdahalesine kararlılıkla karşı çıkmış, Marksist hümanizm ile sıkı bağlantılı bulunan “hürriyetçi ve güler yüzlü sosyalizm” anlayışını o dönemde sık sık dile getirmişti. Onun düşünceleri esasen Prag Baharı’nın teorik kökleriyle örtüşüyordu. Teorik olarak geliştirilmemiş olsa da Marksist hümanizmin tonlarını taşıyan “güler yüzlü sosyalizm” anlayışı onun Doğu Avrupa’daki muhalefeti, demokratikleşme girişimlerini yakından izlemiş, Prag Baharı’nın arka planını kuvvetle kavramış olduğunu gösterir.

***

Marksist hümanizm Marx’ın 1844 El Yazmaları’nın 1932’de yayımlanmasından sonra başlayan tartışmalarla farklı bir eğilim olarak doğmuş, özellikle de Sovyet Marksizmi’ne bir tepki ve alternatif olarak gelişmişti. Karel Kosik Çekoslavakya’da bu eğilimin temsilcisi olarak öne çıkıyor; Prag Baharı’nın teorik zeminini onun düşünceleri oluşturuyordu.

Marksist hümanizm Marx’ın Hegel idealizminin etkisi altına olduğu, Althusser’in deyişiyle “epistemolojik kopma”yı henüz gerçekleştiremediği gençlik yazılarından, özellikle de 1844 El Yazmaları’ndan doğmuştur. Genç Marx’ın bu notları ilk kez 1932’de yayımlandıktan sonra hayli ilgi gördü ve tartışıldı. Doğu Avrupa’daki muhalifler, Batı’da Marksizm içinde yeni bir arayış içinde olanlar 1844 El Yazmaları’nda hümanist bir öz buldular; özellikle 1960’larda Yeni Sol Sovyet Marksizminin otoriterliği, dogmatikliği karşısında bu hümanist eğilime bağlandı. Aybar’ın “hürriyetçi ve güler yüzlü sosyalizm” anlayışı Sovyet Marksizmine olabildiğine uzak, hümanist eğilime hayli yakındır. Gelgelelim, bu anlayışı teorik bir derinlik kazandırmamıştır. Oysa Marksist hümanizme teorik katkı sunabilirdi, bunu yapabilecek birikime sahipti.

Marksist hümanizmin odağında birey ve onun diğer insanlara yabancılaşması, onlardan kopması meselesi vardı. 1956’da Yirminci Kongre’den sonra Doğu Avrupa’da Marx’ın düşüncesindeki birey ve yabancılaşma konusu yeniden ele alındı; Marx’ın yazılarındaki insani öz açığa çıkarılmaya çalışıldı. Komünist partisi merkez komite üyesi olan, yıllarca ortodoks Marksizmi savunan Polonyalı düşünür Adam Schaff dahi Marx’ı yeniden değerlendirdi, Marksist hümanizme yöneldi.

***

Marksist hümanizm Doğu Avrupa’da demokrasi taleplerine temel oluştururken devleti yöneten parti bürokrasisinin de tepkisini çekiyordu; ama Marksist hümanizme tepki sadece SSCB ve Doğu Bloku’nda devlet adına söz alan ve resmi Marksizmi savunan ideologlardan gelmedi. Söz konusu eğilim Batıda da eleştiri aldı; bu eleştirilerden bazılarının, özellikle de Louis Althusser’inkinin teorik düzeyi hayli yüksekti. O Marksizmi “teorik bir anti-hümanizm” olarak niteliyordu.

Althusser, Marx’ın düşünsel gelişimini ele alırken 1844 El Yazmaları’nın ait olduğu gençlik dönemi ile politik iktisatla ilgilendiği, Kapital‘i yazdığı olgunluk dönemini kesin çizgilerle birbirinden ayırıyordu. Erken dönem yazılarında Hegel idealizminin izlerini buluyor; 1845’de Friedrich Engels ile birlikte kaleme aldıkları Alman İdeolojisi‘ni olgunluk döneminin başlangıcını sayıyordu. Buna göre Marx Alman İdeolojisi‘nden itibaren idealist felsefenin kalıntısı olan hümanizmi geride bırakmış; radikal bir teorik ve politik dönüşüm gerçekleştirmiş, ideolojiden bilime geçmiştir. Barış Ünlü’nün de hatırlattığı üzere, Aybar, Althusser’in Marksizmi “anti-hümanizm” olarak nitelemesine, onun gençlik yazılarıyla “bilimsel” yazılarını arasında kesin bir çizgi çekmesine karşı çıkar. Dahası bu görüşlerin bir bakıma bürokratik sosyalizmi meşrulaştırıcı bir rol oynadığı kanısındadır (2022: 286)

KAYNAKLAR:

Atılgan, Gökhan ( 2019 ), “ Konulmayan Virgülleriyle Anlamlanan Yapıt: Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm “ , Mühürler, Yordam Kitap
Aybar, Mehmet Ali (2011 ), Neden Sosyalizm? İletişim
Zafer (2005 ), Türkiyeli Bir Sosyalist: Mehmet Ali Aybar, Belge Yayınları
Luxemburg, Rosa (2021 ),Devrimin Güncelliği & Lenin’le Tartışmalar & Örgütlenme ve Demokrasi, çev. T.Tayanç, Dipnot Yayınları
Ünlü, Barış, ( 2022 ) , Bir Siyasi Düşünür Olarak Mehmet Ali Aybar, İletişim Yayınları

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir