Görüşler

Bir Tatyana Okunevskaya vardı...

Bir Tatyana Okunevskaya vardı...

Kültür Tarihi Araştırmacısı Taner Ay "Sinema ve tiyatro oyuncusu Tatyana Okunevskaya'nın başına gelenler Stalinizm yapbozunun 'kullan ve sustur' parçası olmuştur" diyor.

Bizler "Soğuk Savaş" çocuklarıydık ama sadece sağcılarımız değil, solcularımız da Stalin ve GULAG fıkralarını çok severdi. Alexander Drozdzynski'nin Stalin ve GULAG fıkralarını derlediği "Der politische Witz im Ostblock" isimli eseriniyse, Almanca bilen arkadaşlarımızın kitaplıklarında bulmamız mümkündü (Droste, 1974). Kitabı 1978 yılında ben de getirtmiş, bazı bölümlerini bir arkadaşıma çevirtmiştim.

Drozdzynski'nin kitabındaki fıkralardan biri Stalinizmin "hukuk" sistemini pek güzel açıklıyordu. Daha önce de bir yazıma alıntıladığım için, anımsayanlar olacaktır. Fıkra, Sibirya'daki bir çalışma kampındaki üç mahkûmun niçin hapse atıldıklarına ilişkin sohbetlerine ilişkindi. Mahkûmlardan birincisi, "Beni hapse attılar, çünkü fabrikaya hep beş dakika geç geliyordum. Sabotaj yapacağımdan şüphelendiler," der. İkincisi ise, "Ben fabrikaya hep beş dakika erken geliyordum. Ajan olduğumdan şüphelendiler," açıklamasını yapar. Söyledikleri gerekçeler karşısında susan üçüncüye, "Peki ya, sen?" diye sorarlar. Adam utana sıkıla, "Ben fabrikaya hep vaktinde geliyordum, zamanı doğru gösteren bir saatim olduğu için hapse atıldım," yanıtını verir. Aslında, sadece bu fıkra bile, Robert Conquest'in bizde 190 sayfaya kadar kısaltılan "Büyük Tedhiş" isimli eserini çok güzel bir şekilde özetliyordu (Durum Yayınları, 1969). Bazıları, Berlin'deki yargıçlar Moskova'da yok muydu diye sorabilir. Maalesef, yoktu. Çünkü, Moskova'daki mahkemelerin heyeti, Berlin'deki partili yargıçların aksine NKVD görevlilerinden oluşuyordu ve onlar işlerinin doğası gereği birer "yargıç" olarak değil de, önlerine konan listeye göre hüküm veren birer "işkenceci polis" olarak çalışıyorlardı (Büyük Tedhiş, s.46 ve 98, 1969).

Stalinizm denen polis rejiminde herkes potansiyel suçlu olarak kabul edildiğinden, Orlando Figes'in de belirttiği gibi, ihbarcılık, "insanları medenileştiren bir erdem" olarak tanımlanıp, Sovyet vatandaşları, komşularını, arkadaşlarını ve akrabalarını polise ihbar etmeye özendirilmişti (Karanlıkta Fısıldaşanlar, s.76, 2011). İhbarın en önemli kaynaklarından biri de çocuklardı. Çünkü, onlar, muhbirlik yapmazlarsa, "Öncü" veya " Komsomol" olamayacaklarını, öğretmenleri ve sınıf arkadaşları tarafından sevilmeyeceklerini biliyorlardı. Bu nedenle pek çoğunun anne ve babalarını bile polise ihbar ettikleri kayıtlara geçmiştir. Bizlere tuhaf gelebilir ama, devrim sonrasında doğanlar "Мурзилка» isimli resimli çocuk dergisinin kapağındaki “Anne! Baba! Sizin iktidarınızı devireceğiz!” sloganıyla büyüdükleri için, onların anne babalarını çalışma kamplarına veya idama göndermeleri ayıp sayılmıyordu.

SSCB'nde, “insanları medenileştiren bir erdem olan ihbar müessesesi”, bilhassa ayrıcalıklı devlet görevlileri arasında “kullan ve sustur” geleneği de de yaratmıştı. Devlet görevlilerinin bir süre sonra önceden tasarlanmış asılsız ihbarlar ile nasıl ortadan kaldırıldıkları biliniyor ama, güzel Rus kızlarının ve kadınlarının sapkın devlet görevlileri tarafından kullanılıp susturulmaları konusundaki suskunluğun günümüzde bile sürmesiyse hayli manidardır: Stalin'in, sapkın eğilimleri olanları NKVD ve diğer kurumlarda istihdam etmesi, tamamiyle bilinçli bir tercihti. Bu suretle onların yatak düşkünlüklerini önce pornolaştırıp kayıt altına aldırtıyor, sonra da elindeki pornografik belgelerle onlara her istediğini yaptırabiliyordu. Örneğin, NKVD şefi Beriya, ölümüne kadar çok sayıda kıza ve kadına tecavüz etmişti. Onun bilinen ilk kurbanlarından biri de 15 yaşındaki Nina Gegechkori'ydi. Nina, sonradan sadece Beriya'nın karısı olmamıştır, ayrıca, Larisa N. Vasileva'nın iki ciltlik eserinde sık sık dile getirildiği gibi, kocasının tecavüzlerinden pek çoğunun da tanığı olmuştur (Kremlin Kadınları, C.II, 2016). O yıllarda Beriya'nın adamlarının sokak sokak dolaşıp, patronlarının şehvetine uygun kızları kaçırdıklarını her Moskovalının dilindeydi. Bir tutanağa Beriya'nın 760 kadına tecavüz ettiği geçmiştir. Stalin'in ise onun hakkında biri 39, diğeri de 79 isimden oluşan iki ayrı liste hazırlattığı belgelidir. Bir de toplamda 62 kadının isminin yer aldığı dokuz farklı liste bulunuyordu. Yelena Prudnikova, Beriya'yı bir seks manyağı gibi gösterme fikrinin ilk olarak 1953 yılının Haziran ayında Merkez Komitesi'nde dile getirildiğini ve bu listelerin başkalarının da seks manyaklığı ile suçlandıkları listelerle isim isim aynı olduğunu iddia ediyor ama, ortada tecavüz mağduru kadınların tanıklıkları bulunuyor (Abstrakt, 3 Haziran 2019). NKVD kaynaklı SSCB resmi belgelerine ben de hiç itibar etmiyorum, nedeniyse bunların hemen hepsinin işkence ve şantaj sonucunda düzenlenmiş olmalarıdır. Bununla birlikte, Beriya için hazırlanan ve 760 isimden oluşan listenin hayli eksik olduğu kanısındayım. Çünkü, Beriya'nın yaşları küçük kurbanlarından pek çoğunun tecavüze uğramalarından sonra ortadan kaldırıldıkları, onlardan bir daha da haber alınamadığı biliniyor (Kremlin Kadınları, C.II, s.45, 2016).

Beriya'nın, 12 ile 16 yaş arasındaki hafif tombul köylü kızlarından, lise öğrencisi olan atlet ve yüzücü kızlardan ve Kafkasya topraklarının kızıl saçlı Svanetilili kızlarından pek hoşlandığı biliniyor. Ama, olgun kadınlar arasından da, balerinlere, opera, sinema ve tiyatro sanatçılarına ayrı bir düşkünlüğü vardı. Kurbanlarına karşı, kızlar veya kadınlar onun kirli emeline karşı direnene kadar, bir centilmen rolünü oynadığı defalarca dile getirilmiştir. Kurbanlarının kendisine karşı koyabileceğini hissettiğindeyse, onları ilaçlı şarapla uyutup öyle tecavüz ettiğinin tanıkları bulunuyor. Marx'ın ve Engels'in komünizm tasavvuruyla en ufak bir ilgisinin bulunmadığı Stalinizm, sadece bir polis rejimi değil, aynı zamanda kadını aparatçikler için nesneleştirip pornolaştıran “kadın düşmanı” bir rejim karakterini de taşıyordu. Bu konuyu merak edenlere, kolaylıkla bulabilecekleri, Larisa N. Vasileva'nın iki ciltlik Kremlin Kadınları'nı (Eton Yayıncılık, 2016), Michael Pearson'un Aşk ve Devrim'ini (Karşı Yayınları, 2010), Simon Sebag Montefiore'nin Stalin'ini (İthaki Yayınları, 2013) ve Orlando Figes'in Karanlıkta Fısıldaşanlar'ını (Yapı Kredi Yayınları, 2011) okumalarını öneririm.

Beriya'nın tecavüz ettiği olgun kadınlardan biri de sinema ve tiyatro oyuncusu Tatyana Okunevskaya'ydı: Savaş sonrasıdır. Kendisinden Stalin'e özel bir konser vermesi istenmiştir. Onu almaya Beriya gelir. Tatyana'ya konser için Stalin'in katıldığı toplantının bitmesini bekleyeceklerini söyleyerek, evli kadını, Sadovoye Koltso'nun köşesindeki dairesine getirir. O geceden Tatyana'nın aklında, en fazla, üzeri insanın aklına gelebilecek her türlü yiyecekle dolu olan hazırlanmış bir masa kalmıştır. Tatyana, konserden önce yemek yemediğini, içki ise hiç içmediğini söyler. Tatyana masa başında, sahne kıyafetiyle, yemeden ve içmeden otururken, Beriya, masadakileri hiç çatal bıçak kullanmadan ve ağzını şapırdatarak midesine indirir. Beriya'nın “centilmen” rolü buraya kadardır. Mareşal Tito'nun pek hoşlandığı aktrist Tatyana'nın rızasıyla kendisiyle olmayacağını anlamıştır. Masadan kalkıp ortadan kaybolur. Ancak saat 03.00 gibi odaya yeniden dönüp, Tatyana'ya, Stalin yorgun olduğundan konserin ertelendiğini söyler.

“Ayağa kalktım, eve gitmek istiyordum. O ise bana artık içki içebileceğimi söyledi. Eğer bu kadehi içmezsem beni bir yere bırakmayacağını belirtti. Durdum ve içtim. Bana belimden sarıldı ve beni kapıya doğru, ama girdiğimiz kapıya değil de, başka bir kapıya doğru çekti. İğrenç bir biçimde kulağıma saatin geç olduğunu, biraz dinlenmek gerektiğini, beni sonra evime götüreceğini fısıldadı. Hepsi bu, sonrası uçurum... Kendime geldiğimde sessizlik hakimdi. Etrafta kimseler yoktu. Sonra kapı yavaşça açıldı. İçeri bir kadın girdi, konuşmadan banyo kapısını açtı, beni gece kaldığım odaya soktu. Uzaktan, bu defa da kahvaltı için hazırlanmış masanın farkına vardım. Saat 10.00'u gösteriyordu. O saatte provada olmam gerekiyordu. Hemen oradan çıktım. Apartmanın kapısında bekleyen arabaya bindim, eve geldim, her kim ararsa arasın beni telefona çağırmamalarını rica ettim. Tecavüze uğramıştım. Artık hiçbir şey hissettmiyordum,” (Kremlin Kadınları, C.II, s.152, 2016).
O yıllarda pek çok sanatçı, Kremlin'in patronlarıyla, partili yazarlarla ve diplomatlarla aşk yaşadığından, kimin kiminle olduğu ve kimin kime tecavüz ettiği dillerdeydi. Bu yüzden, Tatyana, başkalarından duymadan önce, başından geçenleri döneminin en şöhretli “Stalinist” romancılarından biri olan kocası Boris Gorbatov'a anlatmaya karar verir. Ama, Tatyana'nın anlattıkları karşısında Boris bir tepki vermez, sadece evin içinde dolanıp durur. Bunun üzerine, Tatyana, asıl teskin edilmesi gerekenin kendisi değil de, kocası Boris'in olduğunu düşünür. Kısa sürede Tatyana'nın sırrı Moskova'da duyulmuştur. Başta Devlet Güvenlik Bakanı Viktor Abakumov olmak üzere pek çok aparatçik Tatyana'ya askıntı olmaya başlar. Onlardan Abakumov'u feci tersler. Ancak, kısa bir süre sonra, ateşler içinde yatarken, Begovaya Caddesi'ndeki evleri kuşatılır. Kocası Boris, deri ceketli polisler karısı Tatyana için kapıyı çalarken, evden çıkıp uzaklaşır. Tatyana ise sadece kocasının ardından bakakalmıştır. Ne aylar boyunca gördüğü işkenceler, ne de Stepnoy Kamp Müdürlüğü 4 No'lu Özel Kamp'ta geçirdiği yıllar, Tatyana'yı, kocasının korkaklığı ve ihaneti kadar derinden etkilemeyecektir. Başına gelenlerin Stalinizm yapbozunun “kullan ve sustur” parçası olduğunuysa Lefortovskaya'da kavrar. Hemen ismi filmlerinin tanıtım yazılarından silinir, sinema ansiklopedilerden çıkarılır. Bazı filmlerde sadece görüntüleri kalır. Yıllar sonra Cezkazgan'dan döndüğündeyse kendisini anımsayan biriyle karşılaşmayacaktır.

Eskiler Tatyana Okunevskaya ismini elbette biliyorlardı ama, Cezkazgan'dan gelen kadının o olduğuna inanmıyorlardı.

Tatyana'nın tutuklanması Abakumov'un işiymiş gibi görünüyor ama, bundan Stalin'in ve Beriya'nın haberdar olmamaları mümkün değildi. Tutuklanması için her zaman olduğu gibi yine bir ihbar gerekçe gösterilmiştir. Sözde, bir ziyafette Sibirya'daki mahkûmların şerefine kadeh kaldırmıştır. Önce Viktor Abakumov'un sorgusundan geçer. Abakumov ona, “Herkesin hayran olduğu ulaşılmaz ve güzel bir kontes gibisiniz ama, işte şimdi ben sizi tutukladım!”der. Ardından, sefih bir kadın olduğu, sefahat alemlerinde çıplak vaziyette masaların üzerinde dans ettiği ve erkeklerin çıplak bedeni üzerinde iskambil oynadıkları söylenip durur. Abakumov'un merak ettiği bir husus da, kendisine yüz vermeyen kadının Belgrad'da Mareşal Tito ile birlikte olup olmadığıdır. Stalin nasıl çalışma arkadaşlarının yaşamlarını pornolaştırdıysa, Abakumov da Tatyana'nın yaşamını pornolaştırmak niyetindedir. Tatyana bunun farkına varınca Abakumov'un sorularına “küstahça yanıtlar” verir. Sonunda, “Sovyet karşıtı bir ruh hâli içinde” olduğuna ilişkin komik bir tutanak düzenlenip, Lefortovskaya'ya gönderilir. Orada çırıl çıplak soyulup, bir hücreye atılır. Günler sonra, bedeni pislik içindeyken, Sokolov'un huzuruna çıkarılır. Ne Sokolov'un ne de işkencecilerinin ona kocasını hiç sormamaları dikkatini çeker, büyük romancının da karısı hiç arayıp sormadığını orada öğrenir. Aylar süren işkencelerden sonra Sovyet Ceza Kanunu'nun 58'inci maddesinden mahkûm olup, 4 No'lu Özel Kamp'a gönderilir. Ancak 1954 yılında, Stalin'in ve Beriya'nın ölümlerinden sonra, serbest kalıp, Moskova'ya geri dönebilecektir. Henüz kırkında olmasına rağmen, 4 No'lu Özel Kamp'ta geçen yıllar, onu çökertmiştir. Tiyatroda ve sinemada yeniden iş bulabilir ama, ruhunu kaybettiğinden bir daha eski Tatyana Okunevskaya olamaz...

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir