“İslam hukuk sistemi, bilgi üretimi ve adaletin tesisi için şahitlik ve rivayet mekanizmalarına büyük önem atfeder. Bu iki alan, hem epistemolojik hem de toplumsal düzenin sağlanması açısından temel araçlardır. Özellikle kadınların bu alanlardaki rollerine dair tartışmalar, sadece hukukî değil, aynı zamanda kültürel ve sosyolojik boyutlar da taşır.”
ÖZET
İslam hukukunda şahitlik ve hadis rivayeti, hem bireysel hakların korunması hem de bilgi aktarımının sağlanması açısından kritik iki alandır. Kadınların bu alanlardaki konumları, hem normatif kaynaklar hem de tarihsel uygulamalar açısından farklılık göstermektedir. Bu makalede, Kur’an ve hadislerde kadınların şahitliği konusundaki hükümler, mezheplerin yaklaşımları ve çağdaş sosyolojik gelişmeler çerçevesinde yeniden ele alınmıştır. Kadınların hadis rivayetindeki etkinliğiyle modern toplumdaki konumları arasında kurulan bağlantı, şahitliğe dair klasik hükümlerle güncel gerçeklik arasındaki gerilimi açığa çıkarmaktadır.
1. GİRİŞ
İslam hukuk sistemi, bilgi üretimi ve adaletin tesisi için şahitlik ve rivayet mekanizmalarına büyük önem atfeder. Bu iki alan, hem epistemolojik hem de toplumsal düzenin sağlanması açısından temel araçlardır. Özellikle kadınların bu alanlardaki rollerine dair tartışmalar, sadece hukukî değil, aynı zamanda kültürel ve sosyolojik boyutlar da taşır. Bu nedenle şahitlik ve hadis rivayeti bağlamında kadınların konumları, tarihsel bağlamı, normatif referansları ve günümüz toplumsal gerçeklikleriyle birlikte çok boyutlu olarak incelenmelidir.
2. KUR’AN VE HADİSLERDE KADINLARIN ŞAHİTLİĞİ
Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi 282. ayetinde, borçlanma gibi mali işlemlerde iki erkek veya bir erkekle iki kadının şahitliğinin geçerli olacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme, kadının şahitliğini değersizleştirmekten ziyade, o dönemin sosyal yapısında kadının bu alanlardaki bilgi ve deneyim düzeyine dair bir tedbir olarak anlaşılmalıdır (Yanık, 2024). Kur’an’ın bu düzenlemesi, kadınların unutkanlıkla özdeşleştirilmesinin meşruiyet kaynağı olarak değil, adaletin sağlanması adına bir tür ikili teyit mekanizması olarak yorumlanmalıdır. Böyle bir kök ilkeyle bakıldığında yalnız düşük karakterli erkeklerin değil ilgi ve alakaları dışında konularla ilgili ya da hafızası zayıf erkeklerinde iki şahit zorunluluğuna tabi tutulması gerekir ki doğru bir yaklaşım olur.
Hadis literatüründe ise cinsiyet değil, râvînin adaleti (dürüstlük, dindarlık) ve zabtı (hafıza gücü, rivayet doğruluğu) esas alınmaktadır. Hz. Âişe başta olmak üzere birçok kadın sahabî, yüzlerce hadisin aktarımında önemli roller üstlenmiştir. Bu durum, kadınların bilgi aktarımında güvenilirlik açısından erkeklerden ayrılmadığını göstermektedir (Erman, 2019). Oysa hüküm ifade edecek bir hadisin doğuracağı toplumsal etkiler, fayda veya zarar bir şahitliğin batıl olması durumunda ki zarardan kat be kat büyüktür.
3. FIKHÎ MEZHEPLERİN YAKLAŞIMLARI
Fıkıh mezhepleri arasında kadınların şahitliğine dair farklı yaklaşımlar mevcuttur. Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezhepleri had ve kısas gibi ceza davalarında kadınların şahitliğini kabul etmezken, Hanefîler kadınların şahitliğini prensip olarak kabul etmekle birlikte bazı sınırlamalar getirmiştir. TDV İslam Ansiklopedisi’ne göre, Hanefîler, kadınların şahitliğe ehil olduğu alanlarda hâkimlik de yapabileceklerini savunmuşlardır (TDV, 2023). Bu farklılıklar, mezheplerin hukuk anlayışları kadar, tarihsel toplumsal rollerin hukukî normlara yansımasını da göstermektedir. Bu meselenin akıl arka planında kadını korumak da vardır. Fakat bu tercih kadının kendisine bırakılabilir.
4. ÇAĞDAŞ TOPLUMDA KADINLARIN ROLÜ VE ŞAHİTLİK MESELESİ
Günümüzde kadınlar akademisyen, hukukçu, finans yöneticisi gibi birçok alanda etkin roller üstlenmektedir. Eğitim düzeyleri, mesleki tecrübeleri ve entelektüel katkıları itibariyle erkeklerle eşit konumda oldukları açıkça görülmektedir. Psikolojik çalışmalar, kadınların dikkat, hafıza ve detaylara hâkimiyet konularında en az erkekler kadar, bazı durumlarda daha da başarılı olduklarını ortaya koymaktadır (Yanık, 2024). Bu bulgular, şahitlikte “unutkanlık” gerekçesiyle yapılan ayrımın sosyolojik geçerliliğini sorgulanabilir hâle getirmektedir.
5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Kadınların hadis rivayetindeki güvenilirlikleri ve günümüzdeki toplumsal statüleri, onların şahitlik konusunda da eşit kabul edilmesini desteklemektedir. Hadislerin sahihliği, İslam toplumunun ibadet, muamelat ve ahlaki düzenini belirlediği hâlde, kadınların bu alandaki rivayetlerine itibar edilirken; daha az kritik bir etki alanına sahip bazı davalarda şahitliklerinin “yarım” kabul edilmesi, normatif tutarlılık açısından da eleştirilmeye açıktır.
İslam fıkhı, ictihad ve maslahat gibi dinamik araçlarla günün şartlarına cevap verme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, kadınların şahitliği konusundaki tarihsel fıkhî hükümler, modern toplumun eşitlikçi yapısıyla yeniden yorumlanmalıdır. Değerlendirme ölçütü, cinsiyet değil; adalet, bilgi, tecrübe ve güvenilirlik gibi bireysel nitelikler olmalıdır.
Kaynakça
Erman, U. (2019). Cerh Açısından Kadın Râvîler. DergiPark.
TDV İslam Ansiklopedisi. (2023). Şâhit. TDV Yayınları.
Yanık, Ö. (2024). Nisyan-ı Nisvan İndirgemeciliğine Mahkûm Edilmiş Bir Konu: Kadının Şahitliği. Düzce İlahiyat Dergisi, 8(1), 115–142.
Hasan Köse - Eğirimci ve araştırmacı yazar.