Görüşler

Kaynak eserlerde yeni bir yayın dizisi

Kaynak eserlerde yeni bir yayın dizisi

KARAR yazarı Taha Akyol “Fikirlerin, günün siyasi şablonlarına sıkıştığı Türkiye’de fikirlerin kaynaklara yönelmesi, temiz kaynaktan su içmek gibidir. Bu açıdan, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nın yayınladığı ve yayınlayacağı eserlerden bahsetmek istiyorum” diyor.

Türkiye’de ana akım fikir hareketleri siyasetin tasallutu altında, hem derinlik kaybetti hem ufuk kaybetti. Bir partinin basit sloganlarını tekrarlıyorsanız, tamam, kolayca falan büyük ‘dava’nın askeri olma şerefine ermişsinizdir!

Böyle durumlarda, fikirlerin, günün siyasi şablonlarına sıkışmamış kaynaklara yönelmesi, temiz kaynaktan su içmek gibidir. Bu açıdan, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nın yayınladığı ve yayınlayacağı eserlerden bahsetmek istiyorum.

Türk Kültürüne Hizmet Vakfı 1985 yılında kuruldu. Sadece kitap yayını değil; tarihi eserlerin restorasyonundan tutun da geleneksel Türk Sanatları atölye çalışmaları, sergiler, araştırmalar, panel ve konferanslara kadar geniş bir alanda çalışmalar yapıyor.

Vakfın Başkanı, Av. Şerafettin Yılmaz... 12 Eylül darbesiyle bütün MHP üst yönetimi tutuklandığında, bütün işini bıraktı, hepimizin vekaletini alarak yıllar boyunca davalarımızı takip etti. Kimseden tek kuruş almadı; mahcubiyetten ücret sözü edenlere azarlarcasına tepki göstermişti. Şimdi, aynı idealizmle, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nın başkanlığını yürütüyor. Vakıf, İstanbul’da Cafer Ağa Medresesi binasında faaliyet gösteriyor.

Merhum Galip Erdem ağabeyimiz de avukatlığı yirmi yıldır bıraktığı halde, sırf bizleri savunmak için tekrar ruhsatname çıkarak vekaletimi almış, duruşmalara katılmıştı. Rahmetle anıyorum.

Vakıf, “1923 Cumhuriyet’in 100. Yılına Armağan Yayın Projesi” kapsamında kitaplar yayınlıyor.

ERKEN KAYAN YILDIZ

Bu diziden çıkan ilk kitap “Erken Kayan Yıldız, Erol Güngör” adını taşıyor. Beşir Ayvazoğlu gibi birinci sınıf bir beyinin araştırması ve akıcı üslubu ile kaleme alınmış bir eser. Ayvazoğlu; başta merhum Güngör’ün eşi Prof. Şeyma Güngör olmak üzere, yakınlarıyla görüşerek ve bütün kitap ve yazılarını tarayarak gerçekten mükemmel bir eser yazmış.

Erol Güngör’le yakinen görüşme ve yayınlarını okuma mazhariyetine sahip olmuş biri olarak, bende bilmediğim ya da dikkatimden kaçmış birçok şeyi bu kitaptan öğrendim.

Erol Güngör gerçek bir deha idi. 1983 yılında, 45 yaşında vefat etmesi, gerçekten yıldızın erken kaymasıydı. Soğuk harp sonrası dünyaya, küreselleşme olgusuna, tek kutuplu, çok kutuplu dünyalara, insan haklarının ön plana çıkmasına nasıl bakardı?...

Türkiye’de Kürt meselesinin kendini göstermesine nasıl bakardı?

Kendisi, “Gökalp ve Mümtaz Turhan’ın sosyoloji geleneğine”ne mensup olduğunu söylemiş, tabii o geleneğe tarih derinliği katmış ve geleneğin ufkunu genişletmişti. Ortaya çıkan yeni sorunlara da şüphesiz böyle bir derinlik ve ufuk genişliğe bakardı.

Böyle bir beyinden bu konuları okumak zihnimizi açardı ama mahrum kaldık. Bu konular siyasetin diline düştü. Ayvazoğlu’nun kitabına aldığı, Erol Güngör’ün şu satırlarının altını çiziyorum:

“Aramızdan politika hayatına giren ve bir parti mensubu olan meslektaşlarımızla çok defa aramızın açılmasında bu tavır farkının önemli rolü vardır. Yahya Kemal’in hatıralarını okuyanlar, Ziya Gökalp gibi âlim ve faziletli bir insanın bile İttihat ve Terakki fırkasındaki rolü yüzünden bazen nasıl zihin esnekliğini kaybettiğini, hatalı yolda ısrar ettiğini görürler.”

Evet, siyaset kendi işiyle meşgul olsun, fikirler dünyasına tasallut etmesin.

HAC YOLUNDA KARINCA

Yine Beşir Ayvazoğlu’nun ‘müdekkik ve velûd’ kaleminden çıkan diğer bir eser: “Hac Yolunda Karınca, Mehmet Genç.” İktisat tarihçimiz merhum Mehmet Genç’in Nihal Atsız çizgisindeki gençlik heyecanlarından, ömrünü Osmanlı arşivlerinde geçiren saygın ve olgun iktisat tarihçiliğine yürümüş bir ömrün hikayesi; hem hususi hayatıyla, hem ilmi hayatıyla… Nietziche ile başlayan, Kierkegaard’la ilerleyen felsefe yolculuğuyla…

Hac yolunda karınca, merhum Genç’in kendi ilmi çalışmaları hakkındaki teşbihidir. Kitapta tam metnini okuyacağınız ‘doktora konuşmasında’ da şöyle diyor:

“Osmanlı devleti tarihin tanıdığı sayılı büyük yapılardan biridir. Kendi tarihimizde de dünya ölçüsünde de rol oynama imkanı bulduğumuz müstesna bir dönemdir. 600 yıl süren bu büyük mirasın üzerine eğilmek, okyanusta yüzmeye başlamak gibi bir şey…”

Merhum Genç, karınca gibi hac yolculuğuna çıkma veya okyanusta yüzmeye başlama diye tarif ettiği ilmi çalışmaya ömrünü adamış bir bilim kahramanıydı. Merhumun “Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi” adlı eserini mutlaka okumak lazım.

Beşir Ayvazoğlu, Mehmet Genç hocamızı çok iyi tanımlıyor: “Seksen yedi yıllık ömrünün çok büyük bir kısmı Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Osmanlı iktisat tarihinin problemlerini çözmeye çalışarak geçiren ve tozlu belgelerle didişirken derin karamsarlıklar da yaşayan Mehmet Genç, bir problemi çözdüğü bir sorunun cevabını bulduğu zaman yaşadığı bütün maddi ve manevi sıkıntıları unutan su katılmamış bir bilim adamı…”

19-001.jpg

TÜRKÇEYE ADANMIŞ ÖMÜR

Aynı seriden Yakup Öztürk’ün yazdığı eser: “Türkçeye Adanmış Bir Ömür: Nihad Sâmi Banarlı.”

Benim neslim lisede edebiyat derslerini Nihat Sami Banarlı’nın kitaplarından okudu. Edebi zevki, metin tahlilinin ne menem bir şey olduğunu, edebiyatımızdaki cereyanları, edebiyatçılarımızı ondan öğrendik. Osmanlı Türkçesinin lezzetini o zaman tattırdığı için merhum Banarlı’ya minnettarım. Bugün Namık Kemal’i, Cevdet Paşa’yı, Meşrutiyet ve Cumhuriyetin eski harflerle yayınlarını bugün okuyorum, anlıyorum, çok şey öğreniyorum. Atatürk’ün Nutuk adlı eseri, siyasi polemikleri bir yana, orijinal metniyle bir hitabet şaheseridir; sadeleştirme adıyla yapılan kuru, kaba, takır tukur metinler ise bir facia. ‘Gereksindiğin güç damarlarındaki soyla kanda vardır!’

Nihat Sami bu dil fakirleşmesine karşı, “Türkçeye adanmış bir ömür”dür. Yakup Öztürk’ün 360 sayfalık değerli kitabı Nihad Sami’yi özel hayatıyla, Sâmiha Ayverdi başta olmaz üzere dostlar çevresiyle, eserleriyle bize tanıtıyor.

Kitabın “İslam Estetiği İçerisinde Bir Müslümanlık” bölümü bilhassa önemli, öğretici ve uyarıcı. “Taassubun Müslümanlar için doğurduğu yakışıksız neticeler” ile, şiirde, ilahide, musıkide, mimaride, edep ve terbiyede ifade edilen estetik Müslümanlığın farkı!

Kitapta Yahya Kemal’i şiir ve düşünceleriyle idrak etmemizde merhum Nihat Sami’nin büyük hizmeti de ayrıntı olarak anlatılıyor.

20-001.jpg

AYDINLIK İLE KARANLIK ARASINDA

İbrahim Şahin’in kitabı “Aydınlıkla Karanlık Arasında Cengiz Dağcı”yı anlatıyor. Şahin, Cengiz Dağcı’nın “Türk romanında kendi hayatını en çok kullanan yazar” olduğu belirtiyor. Bunun esaslı sebepleri var: Kırım Türklerinin maruz kaldığı facialar, Dağcı’nın İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyet ordusundaki askerliği, esir kampındaki hayatı, Türkistan Lejyonu, Landeck Mülteci Kampı ve Londra…

Böylesine bir hayat başlı başına romanlar yaratan bir hayattır. Şahin’in deyişiyle:

“Bu yüzden Dağcı’nın okumaları bir kurmaca gibi okunmaz. İster istemez onun her romanı tarihsel gerçeklik içerdiğinden ve dili her hangi bir oyun içermediğinden, okuyucuyu derhal sahiciliğe yönlendirecek ve romanlarının tarih biliminin vakaları ile sağlaması yapılacaktır.”

Eserlerini Türkiye Türkçesiyle Yazan Dağcı, bu yönüyle, edebiyat tarihinde benzeri pek az olan bir yazardır.

21-001.jpg

BAYRAKLAŞAN ŞAHSİYET

Yavuz Akpınar’ın kitabı “Bayraklaşan Şahsiyet Mehmet Emin Resulzade” adını taşıyor. Ciddi bir akademik araştırma. Azerbaycan Türklerinin bir bakıma ‘Atatürk’ü, çağımızda ilk bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetinin kurucusu. Kitabın en önemli tarafı, Türkiye’de Gökalp’lerin öncülük ettiği Türkçülük akımıyla Azerbaycan’daki Türkçülük akımının fikrî ve hatta organik beraberliğini anlatmasıdır. Osmanlı ve Azerbaycan aydınlarının geliştirdiği “Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlar” sloganı Azerbaycan kökenliğidir ve bu iki coğrafyada dia “muasır” bir milli kimlik yaratma idealinin ifadesi olarak ortaya çıkmıştır. Yavuz Akpınar şöyle yazıyor:

“Resulzade çözüm yolunu milli kimliğin algılanması , din anlayışının yenilenmesi, çağdaş bilim ve teknolojinin benimsenmesi olarak gösterir. Bu fikirlerini hem gazete yazılarıyla hem başkanı olduğu Musavat Partisi vasıtasıyla topluma yaymaya çalışır ve başarı olur.”

Bu başarı, bu fikrin 1918 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kurmasıdır. Fakat Rus istilası bu devleti boğacak, Resulzade, öbür vatanı olan Türkiye’ye gelecektir. Kabri Ankara’dadır.

TÜRKİSTAN HAREKETİ

Abdulvahap Kara, “Türkistan Bağımsızlığının Bayraktarı Mustafa Çokay”ı kitaplaştırmış. Çok uluslu Çarlık imparatorluğunun dağılması sürecinde ortaya çıkan milli bağımsızlık hareketleri arasında en önemlilerinden biri Türkistan hareketidir. Bu hareketlerin aynı zamanda modernist olmaları önemli bir özelliktir. Kitap, Sovyet rejiminde ‘halk düşmanı’ ilan edilen Çokay’ın gerçek bir halk kahramanı olduğunu olaylarla belgelerle anlatıyor.

22-001.jpg

BÜYÜK ADAMLAR

Cumhuriyet’in 100 Yılına Armağan dizisinde “100 Türk Büyüğü” genel başlığında “Devlet Adamları” (2 cilt), “Bilgeler ve Bilginler”, “Din ve Tasavvuf” ile “Sanatçılar” başlığıyla her biri 600-700 sayfa tutan büyük eserler de yayınlandı. Bunlar da akademik değerde eserler.

Vakfın bu yayınlarına Kültür Bakanlığı ile TEK-İMAŞ şirketinin destek verdiğini takdirle belirtmek isterim.

Yayınlarda önümüzdeki dönemde en yetkin yazarların kaleminden Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, Sadri Maksudi gibi fikir hayatımızın büyük şahsiyetleri de yayınlanacak.

Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nı kutluyorum, teşekkür ediyorum.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir