Görüşler

Melodram ve felsefe

Melodram ve felsefe

Anarşik Armoni kitabının yazarı Halil Turhanlı “1950’lerin melodramlarında kadın karakterler dönemin toplumsal koşullarının da etkisiyle güçsüzdü. Kararlarında ve eylemlerinde sınırlıydı” diyor.

Stanley Cavell felsefeyle Hollywood filmlerini birlikte ele alıp değerlendiren bir düşünürdü. Bazı popüler Hollywood filmlerinin bir tür felsefe olduğunu, bu filmlerin felsefe konuştuğunu ileri sürüyordu. Bunun tepki ve eleştirilere açık davetiye çıkaran bir görüş olduğu şüphesiz. Ancak şunu belirtmek gerekir:

Cavell, popüler kültürün içinde aldığı temaları felsefenin konusu yapmanın yanısıra felsefe dilini yalınlaştırdı. Sıradan insan için felsefe yaptı. Sokrates da öyle yapmamış mıydı? Sadece şölen sofralarında felsefe tartışmamıştı. Atina sokaklarında rastladığı insanlarla da diyaloga girmiş, onların sesini dinlemişti. Cavell de felsefenin “insan sesi” olduğunu söyler. Hangi insan ? Sıradan insan. Hani şu Walt Whitman’ın şarkısını söylediği insan. Walt Whitman “Tek insanın şarkısını söylüyorum, herkesten ayrı, basit bir insan /Yine de Demokratik kelimesini, yığınlar kelimesini kullanıyorum” demişti. Cavell’in duyduğu ses buydu, Whitman’ın şarkısını söylediği tek insanın sesini dinlemişti o. Demokratik bir toplumun ve demokratik bir hayatın öznesi olan insanın sesini.

Cavell, Hollywood filmlerini analiz ederken deneyimlerini aktardı. Bir başka ifadeyle sinema yazılarında genellikle çocukluğunda ve ilk gençliğinde izlediği filmlerle kurduğu ruhsal ve zihinsel ilişkiyi gözden geçiriyordu. Yazıları son yıllarda film eleştirisi kültürel incelemeler, film-felsefe alanlarında daha da ilgi görüyor, bu anlamda ‘Cavell etkisi’nden söz ediliyor. Dahası onun film analizleri Gilles Deleuze’un film felsefesi yazılarıyla kıyaslanıyor. Ancak şu önemli farkı belirtmek gerekiyor: Cavell, popüler sinemaya, Hollywood tür sinemasına odaklanmıştı, bu filmlere felsefenin penceresinden baktı. Avrupa “sanat sineması” filmleri hakkında pek yazmadı.

18kr11-stan.jpg

1970’lerin hemen başında yayımlanan World Viewed (Seyredilen Dünya), Cavell’in sinema sanatı konusundaki ilk kuramsal çalışması, felsefe ve sinema arasında ilişki kurduğu ilk kitabı. Film izleme deneyimini de sorgulayan bir çalışma. J. Dudley Andrew’ün de belirttiği gibi burada ileri sürdü tezler Andre Bazin’inkilere oldukça yakındır. Bazin bir sinema kuramı oluşturmamıştı fakat ilki 1957’de ‘Sinema Nedir?’ başlığı altında sağlığında, diğer üçü ölümünden sonra yayımlanan ve dört ciltte toplanan makale ve eleştirileri izleyen yıllarca birçok kuramcıyı etkileyecek ölçüde derin ve karmaşıktı. Sinemanın görsel ve uzamsal gerçekliğe dayandığını ileri sürüyordu. Sinemanın gerçekliğinin kurmaca olduğunu elbette inkâr etmiyordu. Sinemanın gerçekliği ile içinde yaşadığımız dünyanın gerçekliği aynılaşmaz olmakla birlikte aralarında güçlü bir bağın, güçlü bir yakınlığın bulunduğunu düşünüyordu. Cavell, sinemanın ‘görsel gerçekliğe bağlı bir sanat’ olduğunu kabul eden, sinemayı ‘gerçekliğin sanatı’ olarak tanımlayan Andre Bazin’i izleyerek filmin fotografik özelliklerini öne çıkardı.

Amerikalı düşünür doğrudan Hollywood sinemasını hakkında iki kitap yazdı. Bunlardan ilki 1981’de yayımlanan Mutluluğun Peşinde: Hollywood’un Yeniden Evlilik Komedisi. Evlilik temalı komedileri ele aldığı, söz konusu filmlere felsefi açıdan baktığı bu kitap akademinin dışında geniş okur kitlesine ulaşarak popülerlik kazandı. Cavell ‘yeniden evlilik komedileri’nin özel bir tür oluşturduğunu belirtiyordu. Kitapta analiz ettiği sinemada sesin kullanılmaya başlamasından sonra 1934-1949 yılları arasında çevrilmiş filmlerdi. Türün ayırt edici özelliklerini taşıyan yedi örneğini ele alıyordu. Bunlar onun çocukluğunda, ilk gençlik yıllarında izlediği ve anılarında yer edinmiş filmlerdi. Bir bakıma Shakespeare tarzı romantik komedilerin mirasçılarıydılar. Bu komedilerde de birbirini seven çiftler bir araya gelebilmek, mutlu olabilmek için zorlu engellerin üstesinden gelmek zorunda kalıyorlardı.

Contesting Tears (Yarışan Gözyaşları), Mutluluğun Peşinde’den on beş yıl sonra yazılmış bir devam kitabıdır. Cavell komedilerle başlayan film okumalarını melodramlarla sürdürüyordu. Peki ama bir devam kitabı için on beş yıl uzun bir süre değil mi? Uzun, bunun değişik nedenleri olduğu ileri sürtülmüştür. Bunlardan en yaygın olanı Amerikalı düşünürün feminist eleştiri karşısında temkini davranma gereğini duymuş olabileceğidir. Gerçekten aradan geçen zaman içinde, özellikle 1980’ler boyunca feminist film eleştirisi hayli keskinleşmiş; dahası politik doğruluk adına sınırlayıcı bir eğilim de baş göstermişti. Feminist akım içinde bu eğilime destek veren, bu eğilimle birleşen bir çizgi mevcuttu. Mutluluğun Peşinde feminist sinema eleştirilerinin yeterince hedefi olmuştu. Cavell bunlara ikna edici cevaplar vermişti, ama söz konusu keskinleşme Cavell’i devam kitabı yazarken daha temkinli davranmak zorunda hissetmiş olabilir.

Hollywood komedilerinin ve melodramların klişelere dayandığı, özellikle melodramlarda kadınların dilsizleştirildikleri, tıpkı gerçek hayatta, toplumda ve aile içinde olduğu gibi susturuldukları, Cavell’in bu sessizliği onayladığı ileri sürülüyordu. Amerikalı felsefeci ise söz konusu filmlerde kadınların konuştuklarını, hem de felsefe konuştuklarını, kendisinin de onları dinlediği cevabını veriyordu. T.S. Eliot’ın şiirinde kadınlar odada gelip gidiyor ve Michelangelo’dan söz ediyorlardı. Cavell’e göre ise Hollywood melodramlarında kadınlar felsefe konuşuyorlardı.

Stanley Cavell haklıysa, eğer filmler gerçekten felsefe konuşuyorlarsa Douglas Sirk’ün yüksek estetik değer taşıyan Hollywood melodramlarından mutlaka söz etmeliyiz. Onun filmleri Cavell’in tezlerini kanıtlamada başvurulacak en sağlam kanıtlar.

Hollywood stüdyolarında çalışmış en entelektüel yönetmenlerden biri olan Sirk kendi film pratiğini bizzat kuramlaştırmıştır. Onun bir kuramcıya ihtiyaç duymayacak denli donanımlı olduğunu söylemek abartı sayılmamalı.. Birleşik Devletler’e göç etmeden önce Almanya’da tiyatro yönetmenliği yapmış; Shakespeare, Strindberg ve Brecht’in oyunlarını sahneye koymuş, Shakespeare’in sonelerini Almancaya çevirmişti.

Daha henüz 1950’lerde Cahiers du Cinéma eleştirmenlerinin hayranlığını kazandı. Ona “auteur” yönetmen payesini vermede hiç tereddüt etmediler. Gerçekten bunu fazlasıyla hak ediyordu. Kadınların mendil ıslattıkları filmler olarak bilinen ve küçümsenen bir türü yüksek estetik biçim düzeyine taşımakla kalmadı bu filmlerde duygusal hayatın politikasını ve melodramın metafiziğini işledi.

1977’de Jon Halliday’e verdiği söyleşide “Kamera ile yazmalısınız” demişti. Yaptığı melodramları yazma eylemine benzetiyordu. “Kamera açıları yönetmenin düşünceleridir, ışıklandırma ise onun felsefesi” sözü de ona aittir. Bu kez bir adım daha atıyor, kamera için kullandığı kalem metaforunun ötesine geçiyor, çektiği melodramların felsefe ile bağlantılı olduğunu belirtiyordu. Onun melodramları resim sanatıyla da bağlantılıydı. Özellikle Vasili Kandinski’nin sanatından, onun sanata dair düşüncelerinden etkilenmişti.
Nüfusunun neredeyse tamamı orta sınıf beyazlardan oluşan bir kasabada orta yaşlı dul bir kadınla ondan genç bir bahçıvan arasındaki duygusal ilişkinin işlendiği Cennetin İzin Verdiği Her Şey’de sosyal çevrenin hoşgörüsüzlüğünü, ikiyüzlülüğünü eleştirir. Âşıklar bu insanlarla birlikte olduklarında ortam can sıkıcıdır, onlardan uzaklaştıklarında hep arkadya benzeri bir kırsal çevrede baş başa kalırlar. Sirk onları Walden’i çağrıştıran kırsal cennette baş başa bırakır. Böylelikle melodramı Thoreau’nun doğa anlayışına yaklaştırır.

1950’lerin melodramlarında kadın karakterler dönemin toplumsal koşullarının da etkisiyle güçsüzdüler; kararlarında ve eylemlerinde sınırlıydılar. Çıkışsızlık ve çaresizlik içinde kalıyorlardı. Oysa Sirk’ün melodramlarında öyle değildir. Filmleri belirsizlikle noktalanır ama bu filmlerdeki kadın karaktereler çaresiz değildirler. İzleyici onların hep yeni bir başlangıç yapabileceklerini düşünür.

KAYNAKLAR

Andrew, J.Dudley, Büyük Sinema Kuramları, çev. Z.Atam, Doruk Yayıncılık, 2010,
Cavell, Stanley, Mutluluğun Peşinde: Hollywood’un Yeniden Evlilik Komedisi, çev. B.Baş, D.Koç Pala, Metis Yayınları, 2010
Evans, Victoria, Douglas Sirk, Aesthetic Modernism and the Culture of Modernity, Edinburgh University Press, 2017
Morkoç, Umut, Film Üzerine Felsefi Bir Soruşturma, Stanley Cavell’in Film Ontolojisi, SineFilosofi Dergisi, Özel Sayı 2021

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir