Görüşler

Odadaki fil

Odadaki fil

Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota “Bunca yoksulluğu kabullenmek yerine hükümetin hemen yapabileceği şeyler hâlâ var” uyarısında bulunuyor.

KERİM ROTA

Yaşı yetenler bilir, 1970’ler ile 2002 arasındaki 30 yılda ekonomi hakkındaki tartışmaların çoğu döviz kurları, faizler ve enflasyon üzerineydi. 2004 sonrası en azından tek haneye inen enflasyon ve faiz oranları ile Türk lirasındaki göreceli istikrar sayesinde konularımız az biraz genişlemişti. Verimlilik, istihdam, kayıt dışı ekonomi, cari dengenin sürdürülebilirliği gibi konular da kendine yer bulmaya başlamıştı. 2018’den sonra gündem hızla 1980’lere geri döndü. Hayat pahalılığı, döviz krizleri, faiz mi enflasyondan çıkar, enflasyon mu faizden tartışmaları ile bir dört yılımız daha geçti.

t1.jpg

Seçimlere 15 ay kadar bir süre kaldı. Önümüzdeki seçimlerde bir iktidar değişikliği olmaması halinde sonraki yıllarımızın ekonomi gündeminin de döviz krizleri, çok yüksek enflasyon ve faiz tartışmaları olması gayet muhtemel.

Muhalefet partilerinin şimdiye kadar verdikleri mesajlar ise yeni maceralara girmeden akla ve bilime geri dönüşle itibarın sağlanarak enflasyon ve risk primlerinin düşmesine odaklanıyor. Enflasyonun ve risk priminin geldiği yere bakarsak iktidar değişikliği halinde aklı başında 1-2 yıllık bir programla enflasyon ve kur istikrarında bir başarı yakalanabilir görünüyor. Bu başarı sağlanacak olursa, acaba bu kez gündemimiz ne olacak? Yıllarca birinci ligde oynayıp son 4 yılda üst üste amatör kümeye düşen bir takımı birkaç üst lige çıkarmak başarı olsa da, taraftar beklentileri hep birinci lige geri dönmektir. Seçmenler bu kez neyin başarılmasını beklemeliler?

Fatih Özatay hocanın Dünya gazetesinde geçen haftaki yazısı bu konu üzerineydi. Yazısının sonu aşağıdaki gibi bitiyordu.

“Böyle bir programın Türkiye’nin risk primini keskin biçimde düşüreceği, döviz kuruna istikrar kazandıracağı, enflasyonu tek haneli düzeylere indireceği ve ekonomideki oynaklıkları azaltacağı açık. Beraberinde sürdürülebilir bir büyüme ve daha düşük işsizlik düzeyi geleceği de. Burada asıl şapkadan tavşan çıkarılması gereken sorun ortaya çıkıyor: Gelir dağılımını düzeltmek, yoksul sayısını hızla azaltmak. Nasıl yapılacak?”

EKMEK VE AYÇİÇEK YAĞINDAN SONRA SIRADA NE VAR?

Yoksulluk ve gelir dağılımı sorununu hepimiz aslında günlük yaşamımızda gözlemliyoruz. Bir tarafta halk ekmek kuyruklarında kilometrelerce kuyruk oluşuyor, ayçiçek yağının yarın daha pahalı olacağını bilenler marketlere yığılıyor, öte tarafta başta gayrimenkul olmak üzere tüm varlık fiyatları hâlâ reel olarak artmaya devam ediyor.

Öte yandan bu gelir dağılımı bozukluğunun ne aşamaya geldiğini rakamlar söylese de anlaşılması pek kolay olmuyor. Yüksek enflasyon, toplumların finansal hafızasını da yıkıp yok ediyor. Bu nedenle örneğin 2009 yılında gelirimiz neydi, bununla neler alabiliyorduk sorusunun cevabı hafızalarımızdan çoktan silinmiş oluyor. Oysa düşük enflasyon olan ülkelerde yaşayanlar reel alım güçlerinin nasıl değiştiğini daha kolay bir şekilde hatırlayabiliyorlar.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2006 yılından bu yana yapılan “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” adlı bir anket çalışması var. 15 yıllık geçmişine rağmen bu çalışmanın nedense hak ettiği değeri pek bulamadığını düşünüyorum.

Araştırmanın amacı TÜİK tarafından “Türkiye’de gelirin hane halkları ve fertler arasındaki dağılımını ortaya koymak, insanların yaşam koşulları, sosyal dışlanma ve yoksulluğu gelir boyutu ile ölçmek ve profilini belirlemek, gelire göre göreli yoksulluk, yaşam koşulları ve sosyal dışlanma konularında veri üretmek” olarak tanımlanmış.

Bu ankette gelir seviyeleri %10’luk dilimlere ayrılmış. Son %10 en zengini, ilk %10 en fakiri temsil ediyor.

Aşağıdaki tabloda Haziran 2021’de açıklanan 2020 anketi verileriyle %10’luk dilimlerin hane halkı ortalama kullanılabilir gelirlerini görebilirsiniz.
Bu tabloda gözden kaçırılmaması gereken ise araştırmanın yayınlandığı yıldan 2 takvim yılı öncesini referans yıl olarak alması. Yani aşağıdaki tablodaki gelirler aslında hane halkının 2020 değil, 2019 yılı gelirlerinin toplamını kapsıyor.

t2.jpg

Hane halkı kullanılabilir gelirin tanımı TÜİK tarafından aşağıdaki gibi yapılmış:

“Hane halkındaki her bir ferdin elde ettiği kişisel yıllık kullanılabilir gelirlerin (maaş-ücret, yevmiye, müteşebbis geliri ile emekli maaşı, dul-yetim aylıkları ve yaşlılara yapılan ödemeler, karşılıksız burs vb. ayni veya nakdi gelirlerin toplamı) toplamı ile hane bazında elde edilen yıllık gelirlerin (gayrimenkul kira geliri, haneye yapılan karşılıksız yardımlar, 15 yaşın altındaki fertlerin elde ettiği gelirler vb.) toplamından, gelir referans döneminde ödenen vergiler ve diğer hane veya kişilere yapılan düzenli transferler düşüldükten sonra hane halkı kullanılabilir gelirine ulaşılmaktadır.”

EN BÜYÜK DİLİM DAHA DA BÜYÜR

En zenginin toplam gelirdeki payının %31,4 olması, gelir dağılımının yeterince bozuk olduğunu zaten ortaya koyuyor. Peki son 10 yılda her dilimdeki değişim ne yönde olmuş acaba? Aşağıdaki tabloda bu 10 yıllık dönemde gelir pastasında kimlerin dilimi büyümüş, kimlerin küçülmüş görebilirsiniz.

t3.jpg

2009 ile 2019 gelirleri karşılaştırıldığında pastada payı büyüyen tek kesim en zengin %10 olmuş. Artan %1,6, ilk bakışta çok önemli görünmeyebilir. Ancak bu gelir dağılımını 10 yılda oluşan tüketici enflasyonu ve oluşan gıda enflasyonuyla karşılaştırdığımızda bozulmanın nasıl bir yoksulluğa neden olduğu daha net anlaşılabilir.

t4.jpg

En yoksul %10’un gelirleri enflasyon tarafından neredeyse yutulmuş. Sosyal yardımlara muhtaç olan bu kesimin gıda enflasyonuna karşı kayıpları ise %32’yi bulmuş.

Enflasyon karşısında ilk bakışta gelirlerini korumuş görünenlerin hepsi gıda enflasyonuna bakınca kayıpla karşılaşmış. Gıdaya bütçeden ayrılan oran her hanede artmış. Ancak özellikle ilk 6-7 dilimdeki belki 60 milyon kişinin gelirlerinin çok önemli kısmının gıdaya harcandığı düşünülürse, gıda enflasyonunun ne kadar yıkıcı olduğu görülebilir.

ODADAKİ FİL

Gıda enflasyonu dar gelirliler için odadaki fil. Gelirler enflasyon kadar artsa bile gıda enflasyonu başını alıp gidince yoksulluk artıyor, gelir dağılımı bozuluyor ve görmezden gelinen odadaki filin boyutu büyüyor.

Enflasyon arttıkça ve reel gelirler düştükçe elde avuçta kalan para ancak gıdaya yetiyor. Bir süre sonra ise satın alınan gıdanın hem miktarı hem kalitesi düşürülüyor. Gördüğümüz ekmek ve ayçiçek yağı kuyruğu görüntüleri aslında insanlarımızın eriyen gelirlerine karşı aynı birimde gıdaya erişme isteğinin trajik görüntüleri.

Anket dönemi olan 2019 sonrasında gıda enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki farkın açılması ise daha çarpıcı. 2020 başından bu yana birikimli tüketici enflasyonu %82 iken, gıda enflasyonu %109 olmuş. 2009-2019 arasındaki 10 yılda gıda enflasyonunun göreceli artışından çok daha fazla bir artış son 2 yılda olmuş. Bu farkın hızla açılması odadaki filin son 2 yılda daha da şişmanladığını gösteriyor. Bu fark bize gelir dağılımı bozukluğunun 2020 ve 2021’de çok daha fazla artacağını da gösteriyor.

Bakan Nebati Pazartesi günkü konuşmasında “Yoksulluk varmış gibi operasyon çekenlere biz de operasyon çekeceğiz” dedi. Devletin nasıl operasyon çekeceğini anlatmadı ancak söylediklerinde ciddiyse ilk denemeyi yoksulluğu bu kadar net bir şekilde verilerle ortaya koyan TÜİK uzmanlarına çekmesi gerekebilir.

2023 seçimlerine kadar bu yoksulluk nehrine debili su gelmesini beklememek lazım. Ancak bunca yoksulluğu kabullenmek yerine hükümetin hemen yapabileceği şeyler hâlâ var. İlki gıda enflasyonunu baz alan yeni bir yaşam veya geçinme sepetinin hesaplanmaya başlanması ve düşük gelirlilere bu sepete uygun bir gelir artışı sağlanması. İkincisi ise enflasyonun çığırından çıktığını kabullenip, asgari ücrete ve tüm maaşlara artık yılda bir veya 6 ayda bir yerine 3 ayda bir gibi daha sık aralıklarla zam yapılması.

KERİM ROTA KİMDİR?

1964 Belçika doğumlu olan Rota, lisans eğitimini ise Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde tamamladı. Yüksek Lisansını, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İşletme dalında yaptı. Bankacılık ve Finans alanında 29 yıllık iş deneyimi bulunan Kerim Rota, çeşitli özel sektör bankalarında Hazineden sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı ve Genel Müdür Vekilliği görevlerinde bulundu. Son olarak özel bir bankada Hazine, Uluslararası Bankacılık ve Ekonomik Araştırmalar işbirimlerinin sorumluluğunu üstlenen Rota, aynı zamanda yurtiçi ve yurtdışı finansal kuruluşlarda Yönetim Kurulu başkanı ve üyesi olarak görev aldı. Para Yöneticileri Derneğinin başkanlığını 7 sene yaptı. Sivil toplum kuruluşlarında Yönetim kurulu üyeliği görevinde bulundu. İngilizce bilen Kerim Rota, Gelecek Partisi Kurucuları arasında olup, aynı zamanda parti yönetim kurulu üyesidir.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir