Görüşler

Sheldon Wolin ve firari demokrasi

Sheldon Wolin ve firari demokrasi

Anarşik Armoni kitabının yazarı Halil Turhanlı “Wolin’in firari demokrasi kavramı ancak onun demos nosyonuyla birlikte alındığında tam olarak anlaşılabilir” diyor.

1917’de Rusya’daki devrimden sonra Avrupa’da, özellikle de Almanya’da devrim beklentisi doğmuştu. Ne ki, Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemdeki ayaklanmalar, en başta da Sparkatistler’in ayaklanması kanlı biçimde bastırıldı. Devrim tek ülkenin sınırları içine kapatıldı, giderek koyu bir baskı rejimine dönüştü. Avrupa’nın liberal demokrasileri de iki savaş arasında totaliter eğilimler karşısında direnç gösteremediler, geri çekildiler.

İkinci büyük savaş ertesinde Batı toplumlarında demokrasinin krizi devam etti. Batı toplumları ekonomilerini hızla onardılar, ancak bir süre daha kriz içindeki demokrasiyle yaşamak zorunda kaldılar. ABD, Truman Doktrini kapsamında, savaşı olanca yıkıcılığıyla yaşayan Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin onarılmasına ciddi katkıda bulundu. Bunun yanısıra Avrupa’yı askeri açıdan da tanzim etti. Beri yandan demokrasi açısından ciddi sorunlar mevcuttu. Soğuk savaş yılları demokrasi açısından gerçekten epey sorunlu yıllardı.

Frankfurt Okulu siyasal katılımdan uzak duran, kitle toplumunu oluşturan konformist insanı demokrasinin canlanmasının önünde en önemli engel olarak gördü. Sonuçta demokrasiyi tehdit eden bu olumsuz gelişme çok daha büyük hızla kitle ve tüketim toplumuna evrilen ABD’de daha da belirginlik kazanmıştı.

Savaş sonrasında ABD endüstriyel gücünü ve üretimini arttırdı. Üretim patlaması yaşanıyordu. 1930’ların ekonomik krizi araya giren savaş yıllarına rağmen aşılmış, ekonomik güçlükler geride kalmış, halkın büyük bir bölümünün refah düzeyi yükselmişti. Beri yandan soğuk savaş tedbirleri bağlamında savaş yıllarındaki yüksek maliyetli silahlanma projeleri de sürdürülüyor, savaş ekonomisi soğuk savaş koşullarına uyarlanmış olarak uygulanıyordu. C. Wright Mills’in sözünü ettiği askeri-endüstriyel kompleks bu aşamada doğdu.

Daima düşünce kalıplarının dışında kalabilmiş toplumbilimci, Tom Hayden’ın nitelemesiyle “radikal nomad” C. Wright Mills ikinci büyük savaş sonrasındaki bu gelişmeleri açıklarken hükümet, iş çevreleri ve askeriye arasındaki ilişkilerin iç içe geçişini vurgulamış, söz konusu ilişkilerin “ iktidar seçkinleri” adını verdiği yeni bir yönetici sınıf yarattığını ileri sürmüştü. Mills’e göre toplumsal hiyerarşinin üst katmanında yer alan iktidar seçkinleri siyasi kararların alınmasında da etkili oluyorlardı.

1950’lerde ekonomik büyümü gerçekleşmiş, refah düzeyi yükselmiş; fakat çelişkili bir biçimde siyasal katılım azalmış, siyasal hayat gerilemişti. Amerikalı siyaset felsefeci Sheldon Wolin’in “Leviathen toplumu” olarak adlandırdığı kitle ortaya çıkmıştı. Can güvenliği içinde tüketim yapmayı yeterli sayan, statülerini ve malvarlıklarını korumak için politik hayattan uzak duran insanlardan oluşan toplum. Wolin’in öğrencilerinden Carl Boggs 1950’lerdeki politik katılımdan bu uzak durmayı, suskun kalmayı “sessizlik içinde kabullenme (quietism) yılları” olarak anıyor.

Carl Boggs ilginç bir tespit de yapıyor. Wolin’in Mills’in düşüncelerini izlediğini yazıyor. Doğruluk payı vardır bu tespitte. Mills ve Wolin’in düşünceleri kimi yerde örtüşür. İkisi de genç kuşağı etkilediler. Mills, SDS (Demokratik Toplum İçin Öğrenciler) üzerinde etkili oldu, onların düşüncelerini biçimlendirdi. Ancak ne yazık ki zamansız ölümü nedeniyle 1960’ları sonuna değin izleme ve bu dönemi bütünlüğü içinde ele alma imkânı olmadı. Wolin ise o dönemde Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de ders veriyordu. Genç kuşakla bütün süreç boyunca temastaydı. Dolayısıyla Mills’in düşüncelerini ileriye taşıma imkânı buldu. Daha da fazlasını yaptı: Soğuk savaş yıllarının demokrasi krizini, kitle toplumunun politik kayıtsızlığını, eleştirmenin ötesinde özellikle 1990’larda yeni kavramlar üzerine inşa ettiği özgün ve radikal bir demokrasi kuramı da geliştirdi. Kitle toplumu eleştirisini anayasal demokrasinin eleştirisiyle bütünledi.

Amerika Avrupa’daki dinsel, siyasal, etnik baskılardan kaçan insanların özgürlük bulabilmek umuduyla göç ettikleri topraklar olarak bilinir. 1800’lerin sonunda Amerika’yı ziyaret eden Alex de Tocqueville biraz da idealize ederek bu ülkeyi demokrasiye ve özgürlüğe açık bir yer olarak görmüştü . Dünyanın en eski yazılı anayasası kabul edilen 1787 tarihli Amerikan Anayasası adeta kutsal bir metin sayılır. Toplam yedi maddelik bu belgeyi kaleme alanlara da bir ulvilik, bir yücelik atfedilir. Wolin’in anayasal demokrasiye ilişkin eleştirileri de bu noktadan itibaren başlıyor

Wolin, Kurucu Atalar’ın demokratik bir yapı inşa etmediklerini iddia ediyordu. Anayasa’nın yazıldığı 1787 Philadelphia toplantısında ekonomik yönden güçlü kesimlerin temsilcilerinin bir araya geldiğini, onların da çıkarlarını güvence altına almak için devlete ekonomik hayatın geliştirilmesinde stratejik bir misyon biçtiklerini, devletin bu misyonunun aynı zamanda, dolaylı yoldan halkın demokratik katılımını önlediğini ileri sürüyordu. Anayasa kaleme alınırken devlet iktidarının geniş tutulmasını savunan ve “yürütmenin enerjik olmasını” talep eden Alexander Hamilton’ın görüşleri benimsenmiş ve Başkana tanınan yetkiler zamanla bir önderlik kültü doğurmuştu.

Wolin’e göre demokrasi anayasal ve temsili demokrasi modellerine indirgenemez. Bunlar demokrasiyi çerçeve içine alan ve sınırlayıcı rejim tesis eden modeller. Wolin de Jacques Ranciére gibi demokrasinin bir rejim olarak anlaşılmaması gerektiğini vurgulamıştı; çünkü demokrasiyi rejim olarak anlamak onu kurumsal bir düzenleme ve kurumlar toplamı olarak düşünmek demek. Amerikalı radikal siyaset felsefecine göre bunun ciddi bir sakıncası söz konusudur. Demokrasi kurumlaştığında özündeki dinamizmi ve doğaçlama kapasitesini kaybeder, ehlileşir.

Kurumsallaşma modern demokrasilere özgü bir sorun değildir, çok daha önce Atina’da başlamıştı. Ancak modern toplumlarda çok katı bir hiyerarşik yapı doğurmuş, toplumu doğrudan ilgilendiren konularda karar alma süreçlerini bütünüyle merkezileştirmiştir. Bu süreçlerin işleyişinde ve sonlanmasında az sayıdaki bürokrat ve yönetici yetkili hale gelmiş, toplum az sayıdaki uzmanlar tarafından yönetir olmuş, sıradan yurttaşların katılımları engellenmiştir.

Wolin’in felsefesinde demokrasi bir düzen değil, tam aksine bir tür düzensizlik; çünkü demokrasi ele avuca sığmayan bir boyuta sahip. Oysa anayasa demokrasiyi çerçeve içine alan, demokrasiye sınır çizen bir metin. Demokrasi bu sınırlara çerçevenin içine sığmaz, oradan kaçar, firar eder. Wolin buradan hareketle demokrasi kuramına ilişkin tartışmalara hayli kışkırtıcı kavramlarla katıldı; “firari demokrasi” (fugitive democracy) bunların başında geliyor. Bu kavram onun demokrasi tartışmalarına en özgün katkısı. Radikal bakışının da bir özeti aslında. Anayasal demokrasi ile kendi radikalizmi arasında sınır çizen bir kavram.

Utku Altınmakas’ın da dikkat çektiği üzere Wolin’in firari demokrasi kavramı ancak onun demos nosyonuyla birlikte alındığında tam olarak anlaşılabilir. Wolin bu noktada Ranciére’in düşüncelerine iyice yaklaşır. Demokrasiyi radikal bir biçimde yeniden ele alan her iki düşünür demos’u istikrarsızlık yaratan bir kolektif özne olarak görürler. Onlara göre demos siyasal olanı mümkün kılan, siyasal olana alan açan topluluktur. Tarihin değişik dönemlerinde plebler, paryalar, proleterler, diğer dezavantajlılar ve dışlanmışlar olarak belirmiştir.

Wolin özellikle 1990’larda demos’un kendini dönüştürme potansiyeli üzerinde durmuştu. Hannah Arendt, Amerika’da katılımcı geleneğin varlığına dikkat çekerken belediye meclis toplantılarındaki tartışmaları, buralarda karar alma süreçlerinin, işleyişini örnek olarak göstermiş, bunu Atina demokrasinin modern çağdaki uzantısı olduğunu belirtmişti. Wolin bununla yetinmez. Tabandan ve kendiliğinden gelişen protesto eylemlerine demos’un kendini dönüştürme eylemleri olarak işaret eder.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir