Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye'deki cezaevlerinde on binlerce mahkumu ve devletin kasasını doğrudan ilgilendiren, emsal niteliğinde tarihi bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, cezaevlerinde bir mahkuma düşen kişisel alanın 3 metrekareden daha az olmasının "kötü muamele" olduğuna hükmetti. Bu karar, kapasitesinin 100 bin kişi üzerinde olan cezaevlerindeki binlerce mahkum için tazminat kapısını sonuna kadar araladı.

BİR MAHKUM BAŞVURDU, KAPI HERKESE AÇILDI: 115 BİN TL TAZMİNAT!
Tarihi karar, bir mahkumun yaptığı bireysel başvuru üzerine alındı. Mahkum, tutuklu kaldığı 5 yıl 8 aylık sürenin, 1 yıl 8 ay 25 gününü 3 metrekarenin altında bir alanda geçirmek zorunda kaldığını belirterek "kötü muamele yasağının" ihlal edildiğini savundu.
Başvuruyu haklı bulan Anayasa Mahkemesi, mahkumun hakkının ihlal edildiğine karar vererek, devletin başvurucuya tam 115 bin TL manevi tazminat ödemesine hükmetti. Bu karar, benzer durumdaki diğer tüm mahkumlar için bir "emsal" teşkil ediyor.

YENİ KRİTER "3 METREKARE" HER ŞEYİ DEĞİŞTİRECEK
AYM'nin bu kararı, basit bir tazminat ödemesinin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Artık cezaevinde kişisel yaşam alanının 3 metrekarenin altına düşmesi, Anayasa Mahkemesi tarafından resmen "kötü muamele" olarak tanınıyor.
Bu durum, cezaevinden çıkan ve bu şartlarda kaldığını kanıtlayan binlerce kişinin devlete karşı yüz binlerce liralık tazminat davaları açmasının önünü açıyor. Bu potansiyel dava dalgası, devletin üzerine milyarlarca liralık bir tazminat yükü getirebilir.

ASIL SORUN KAPASİTENİN AŞILMASI: 100 BİN KİŞİ FAZLALIK VAR
AYM'nin bu kararı, Türkiye'deki cezaevlerinin kanayan yarası olan kapasite sorununu da bir kez daha gündeme getirdi. Yaklaşık 400 bin kişinin bulunduğu cezaevlerinin nüfusu, mevcut kapasitenin en az 100 bin kişi üzerine çıkmış durumda. Binlerce mahkumun, yerlerde ve son derece kısıtlı alanlarda kalmak zorunda olduğu biliniyor.
Bu tarihi karar, bir yandan mahkum hakları için önemli bir güvence sağlarken, diğer yandan da Adalet Bakanlığı'nı cezaevlerindeki yaşam koşullarını acilen iyileştirmek ve kapasite sorununu çözmek için dev bir sorumlulukla karşı karşıya bırakıyor.



