Son yıllarda Marmara Denizi’nin tabanında peş peşe meydana gelen orta ölçekli depremler, uzmanların dikkatini çekiyor. 6,2 büyüklüğündeki Nisan 2025 depremi ise bu dizinin en güçlü halkası oldu. Sarsıntıların düzenli biçimde doğuya kayması, büyük nüfusa sahip İstanbul’un fayın hedefi haline geldiği yorumlarına neden oluyor.
Bu değerlendirmeyi destekleyen University College London’dan sismolog Stephen Hicks, “İstanbul hedef tahtasında” ifadelerini kullanıyor.
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy'dan İstanbul depremi uyarısı: 1766'dan bu yana kırılmadı
KİLİTLİ FAY BÖLÜMÜ ENDİŞE YARATIYOR
Araştırmaya göre, depremler Ana Marmara Fayı’nın yaklaşık 15–21 kilometrelik kilitli bölümüne doğru ilerliyor. Bu durum, 7 ve üzeri büyüklükte bir depremin tetiklenme ihtimalini güçlendiriyor. Almanya’daki GFZ Helmholtz Yer Bilimleri Merkezi’nden sismolog ve araştırma yazarı Patricia Martínez-Garzón, “Depremler öngörülemez ancak olağan dışı her sinyali takip etmek hayati” diyor.
TARİHSEL SESSİZLİK RİSKİ ARTIRIYOR
1766’da İstanbul’u vuran 7,1 büyüklüğündeki depremden bu yana fayın yaklaşık 160 kilometrelik bir bölümünün kırılmamış olması, gerilimin tehlikeli boyutlara ulaştığı anlamına geliyor.
Bilim insanları 2011’den 2025’e kadar oluşan 5,1 ile 6,2 arasındaki dört depremi inceledi. Her birinin bir öncekinden daha doğuda meydana gelmesi, enerji birikiminin büyük kırılmaya doğru ilerlediği düşüncesini destekliyor.
BİR SONRAKİ DEPREM DAHA MI BÜYÜK OLACAK?
Uzmanlara göre bu dizinin mutlaka yıkıcı bir depremle sonuçlanacağı kesin değil; ancak olası her sarsıntı doğu kesimine ek yük bindiriyor. 6’lı büyüklükteki bir deprem bile İstanbul’da ciddi hasar yaratabileceği için riskin hafife alınmaması gerektiği vurgulanıyor.
TEHLİKEYİ BÜYÜTEN ASIL FAKTÖR: İSTANBUL’UN KIRILGANLIĞI
Cornell Üniversitesi’nden deprem bilimci Judith Hubbard, “Bir sonraki büyük İstanbul depremi, yakın tarihin en ağır insani felaketlerinden biri olabilir” derken tehlikenin yalnızca jeolojik değil, aynı zamanda insani olduğunu belirtiyor.
Uzmanlara göre yıllar boyunca hızla büyüyen şehir, zayıf zeminlere inşa edilen yapılar ve yetersiz denetim nedeniyle depreme karşı savunmasız durumda.
Hubbard bu durumu şöyle özetliyor: “Kentin kontrolsüz şekilde yoğunlaşması ve yeterince uygulanmayan yapı standartları, deprem riskini felakete çeviren temel bileşenler.”
