Dede Korkut kimdir? Dede Korkut Hikayeleri 3 nüshanın önemi nedir?

Dede Korkut kimdir? Dede Korkut Hikayeleri 3 nüshanın önemi nedir?

Dede Korkut kimdir? UNESCO'nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi'ne giren Dede Korkut Hikayeleri'nin 3. nüshasının bulunması Türkoloji alanında önemli bir gelişme olarak kayıtlara geçti. Ancak kitabın bulunması ve iki yayın evinin ayrı ayrı basması da tartışmaları beraberinde getirdi. Dede Korkut ve hikayelerine dair ayrıntıları derledik.

Türk dünyasının 'bilge atası' Dede Korkut, Oğuzların Kayı ve Bayat boylarından gelmektedir. 570-632 yılları arasında Hazreti Muhammed döneminde yaşadığı rivayet edilen Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dahisidir. Türk destanlarında ve halk hikayelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevi sözlerine rastlamak her zaman mümkündür.

Dede Korkut, bütün dünyada Türklüğün en önemli simgelerinden biridir. Dede Korkut hikayelerinde destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılır. Bu hikayelerde güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular işlenerek, iyiye övgü, kötüye eleştiri vardır. Her öykünün sonunda kopuzuyla ortaya çıkan Dede Korkut, Oğuz beylerine, boylarına dualar okur, şiirler ve bilgece sözler söyler. Bu hikayelerde, Türk boylarının savaşları, barışları, aile ve eğitim yapısı, üstün ahlakı ve karakter sağlamlığı da vurgulanır.

Asıl adı Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzhan (Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) olan ve Arapça yazılmış 12 destansı hikayenin yer aldığı esas nüsha Almanya'da Dresten Kütüphanesi'nde, 6 hikayelik ikinci nüsha ise Vatikan Kütüphanesi'ndedir. 

Adı, tarihî kaynaklarda ve çeşitli Oğuz rivayetlerinde kimi zaman sadece “Korkut”, kimi zaman “Korkut Ata” olarak geçer; Batı Türkçesinde “Dede Korkut” olarak da anılır. Sirderya havzasında tespit edilmiş halk anlatıları onu bir baksı (Şaman) olarak tanıtırken yazılı kaynaklarda hükümdarlara vezirlik, müşavirlik yapmış bir Müslüman Türk velisi olarak tanıtılmıştır. Oğuzların İslâm’ı kabul edişlerinden önceki dönemlerin bir kâhini (kam, baksı) olduğu, İslâmlaşma sürecinde kültürel değişime paralel olarak bir evliya kimliğine büründüğü düşünülür.

Türk destanlarını anlatan ilk ozan olarak bilinen Dede Korkut hikayeler 12 destandan oluşur.

12 DEDE KORKUT HİKAYELERİ

1—Derse Han oğlu Boğaç Han

2—Salur Kazan’ın Evnn Yağmalanması

3—Bay Büre Beğ Oğlu Bams Beyrek

4—Kazan Oğlu Uruz’un Tutsak Olması

5— Duha Koca Oğlu Deli Dumrul

6—Kazılık Koca Oğlu Yeğenek

7—Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı

8— Başat le Tepe-Göz

9—Beğl Oğlu İmren

10—Uşun Koca Oğlu Zegrek

11—Salur Kazan’ın Tutsak Olması

12— Dış Oğuz’un İç Oğuza Baş Kaldırması

DEDE KORKUT HİKAYELERİNİN 3. NÜSHASI

Türk kültür tarihinin en büyük kaynaklarından biri olan Dede Korkut Hikayeleri’nin Kazakistan’da bulunan 3’üncü nüshası iki ayrı kitap olarak yayımlandı. Kutlu Yayınevi’nin Yusuf Azmun imzalı, ‘Dede Korkut’un Üçüncü El Yazması’ ile Ötüken Neşriyat’ın Prof. Dr. Metin Ekici’nin hazırladığı ‘Dede Korkut Kitabı Türkistan / Türkmen Sahra Nüshası Soylamalar ve 13. Boy - Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi’ raflardaki yerini aldı. 

Kamuoyu, Vatikan ve Almanya’daki iki nüshadan farklı olarak 13. boyun da bulunduğu 3’üncü nüshanın keşfini Karar.com’un manşetiyle öğrendi. Prof. Ekici, Bayburt Üniversitesi ev sahipliğinde yapılan ‘Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu’nda keşif için yaptığı açıklamada nüshayı bulan araştırmacı Veli Muhammed Hoca’nın adını kendisi uygun bulmadığı için açıklamadığını söylemişti. 

Kitapların yayımlanmasından sonra üçüncü nüshayı İran’da bir sahaftan satın alan araştırmacı Veli Muhammed Hoca, Gerçek Hayat Dergisi’ne yaptığı açıklama ise Dede Korkut polemiğine neden oldu. İzin alınmadan eserinin basılmasına kırgın olduğunu dile getiren Hoca “Nüshayı alan şahısların konumuna ve ünlü olmalarına güvendim. Haberini çıkarmayacağız, yaymayacağız, yayımlamayacağız diye söylediler. Ben de bu büyük insanlar beni kandırmaz deyip güvendim ve nüshayı gönderdim. Danıştığım hocalar PDF’ini, kopyasını ele geçirdikten sonra iznim dışında haberi yaymaya başladılar. Ben sadece danışmak için kitabın sayfalarını onlara göndermiştim. Eserin içeriğini araştırmacılar söyleyecek. Yayın için yazılı izni Şahruh Ak Atabay’a verdim. Eser yakın bir vakitte yayınlanacak” dedi. 

Yusuf Azmun’la kitabın yayınlanması için birlikte çalışan Timur Kocaoğlu, Veli Muhammed Hoca’nın bu açıklamasından sonra Facebook sayfasındaki paylaşımında Ekici’nin kamuoyuna yaptığı açıklamadan çok önce Yusuf Azmun’a eserin kopyasını gönderdiğini belirtti. Kocaoğlu, süreci şöyle anlattı: “Dede Korkut’un Üçüncü Elyazması üzerine ilk kez 11 Haziran’da Facebook’ta açıklama yaptığımda, bu el yazmanın İran’da Türkmen Sahra’da yaşayan Veli Muhammed Hoca’nın elinde olduğunu, Veli Muhammed Hoca’nın elindeki el yazmanın PDF kopyasını ABD’de Arizona’da yaşayan Türkbilimci Yusuf Azmun’a Aralık 2018’de gönderdiğini, Azmun’nun da bu el yazmanın transkripsiyonlu metni, çeviri ve sözlüğünü 3 ay içinde hazırlayarak nisan başında bitirdiğini, sonra da 16 Mayıs’ta bana gönderdiğini ve onu İstanbul’da Kutlu Yayınevi’nin yayımlayacağını hiçbir bilgiyi gizlemeden açıkladım. El yazma sahibinin adını başkaları gizler ve onu kendileri bulmuşcasına reklam yaparken, Yusuf Azmun’un bana verdiği bilgiye dayanarak onu ben Facebook’ta açıkladım! Bu açıklamam üzerine kişiler ya adımı anmadan ima ederek bana saldırdılar, başkaları da sonradan adımı anarak sanki ben bir suç işlemişim gibi bana karşı iğrenç bir karalama kampanyası yürüttüler! Yok eser pahalı satılacakmış, neden Yusuf Azmun yalnız kendisi hazırlamış, başka biriyle ortaklaşarak çalışmamış, bunun suçunu da bana yüklemeye çalıştılar! Şimdi anlıyorum benim suçum, onların gizlemeye çalıştıkları bilgileri açıkça duyurmakmış! İşte bakın Veli Muhammed Hoca haklı olarak iki kişinin adını vererek, ‘Dede Korkut nüshasını ben buldum, başkaları ilan etti!’ diyor! “

KARAR’a konuyla ilgili açıklama yapan Yusuf Azmun Veli Muhammed Hoca’nın eserin PDF formatını kendisine gönderdiğini belirterek “Açamadığım için Ankara’da bir arkadaşa gönderdi ve ondan almamı istedi. O da sonra sahip çıktı” dedi. Azmun izinsiz yayınlama iddiasının ise doğru olmadığın kaydetti.

Tartışmanın taraflarından biri ise Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Bölümü’nde doktora yapan Şahruh Ak Atabay.  Prof. Dr. Ekrem Barak Arıkoğlu, bir internet sitesinde ‘Dede Korkut’un Üçüncü Nüshası’nın İlk Ağızdan Öyküsü’ başlığıyla yazdığı keşfin öyküsünde Atabay’ın anlattıkları üzerinden nüshanın Hoca’nın izniyle Yusuf Azmun’a gönderildiğini; Azmun ve Timur Kocaoğlu’nun birlikte çalıştığını doğruladı.

Arıkoğlu süreci şöyle anlattı: “Yusuf Azmun bize yazdı ‘Bu PDF’yi açamıyorum, yeni bir kopya gönderin’ diye. Ben ona ‘Bu Dede Korkut’un yeni bir nüshası, üzerinde ben çalışıyorum’ diye cevap yazdım. Sonra başka bir bilgisayarda açtırmış PDF’yi. Azmun, mayıs ayında Timur Kocaoğlu’na yazıyor. ‘Elimde yeni bir Dede Korkut nüshası var, ben bunun transkripsiyonunu bitirdim, bunu yayımlamak istiyorum’ diyor. Timur Kocaoğlu ‘Böyle bir eserin Türkiye’de yayınlanması uygun olur, beraber yaparız’ diyor. Bu tarafta böyle bir işbirliği başlıyor. Hoca, Aktav’a gittikten sonra Metin Ekici’ye veriyor. Metin Ekici nüshayı duyurduktan sonra Muhammedzade Sıddık (Hüseyin Düzgün) ortaya çıkıyor. ‘İran’da, nüshayı ben buldum’ diye haberler yaymaya başlıyor. Ben Veli Muhammed Hoca’yı arayarak ‘Hocam neler oluyor, biz eseri çalışıyoruz, her taraftan bir şeyler duyuluyor’ dedim.” 

Açıklamak görevimdi

Prof. Metin Ekici, konuyla ilgili olarak üçüncü nüshanın duyurulmasıyla ilgili Veli Muhammed Hoca’dan izin aldığını ancak kendisinin isteği üzerine adını açıklamadığını söyledi. Ekici “Bir bilim adamı olarak duyurmak benim görevimdi. Dede Korkut Sempozyumu da bunun için en ideal yerdi. Bilimsel üslup, adabı budur. ‘Asla ben buldum’ demedim. Bulan kişi istemediği için adını açıklamadım. Hoca da zaten bunu teyit ediyor. Hoca’nın, başka bilim adamlarına da incelemesi için kopyalar vermesi taktir edilecek bir davranıştır. Hepimizin Veli Muhammed Hoca’ya teşekkür etmemiz ve onurlandırmamız lazım. Eğer nüshanın tamamı verilmişse, bunun incelenip yayımlaması doğaldır. Sayın Arıkoğlu’nun anlattığı süreç de doğrudur” diye konuştu.

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN