Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde düzenlenen çalıştayda, Çin’in Doğu Türkistan’daki zorla çalıştırma politikalarının küresel tedarik zincirlerine ve Türkiye’ye yansımaları kapsamlı biçimde ele alındı. Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği (ETHR) tarafından organize edilen toplantıya TBMM üyeleri, sivil toplum temsilcileri ve akademisyenler katıldı.
“ZORLA ÇALIŞTIRMA CİDDİ BİR İNSAN HAKKI İHLALİ”
ETHR Başkanı Abdureşid Eminhaci, açılış konuşmasında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün tanımına atıf yaparak, “Zorla çalıştırmayı; insan emeğinin tehdit, baskı veya zor kullanımı yoluyla rızaya dayanmaksızın sömürülmesini ifade eden ciddi bir insan hakları ihlali” olarak nitelendirdi. Eminhaci, bu tanımın Çin’in hem Doğu Türkistan hem de Çin’in iç bölgelerindeki politikalarıyla örtüştüğünü söyledi. “İlk olarak 2005’te iş gücü transfer programı ile başlayan bu sistemin bugün, 500.000 ila 1.800.000 kişinin zorla çalıştırılmasını içerecek şekilde genişlediğini” belirtti.

TÜRKİYE, “ARKA KAPI” OLMA RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA
Çalıştayda ETHR’nin sunduğu bulgular kapsamında Türkiye’nin hukuki altyapısındaki eksiklikler de gündeme getirildi. Dernek, Türkiye’nin Çin menşeli ham madde tedarikçileri ve üretici firmalar ile artan ticari ilişkileri ve mevcut Gümrük Kanunu’nda zorla çalıştırma şüphesi taşıyan ürünlerin ithalatını yasaklayacak mekanizmaların yetersiz olması nedeniyle, zorla çalıştırma ürünleri için bir “arka kapı” haline gelme potansiyeliyle karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Bu durumun, Türk firmalarının ABD ve AB pazarlarında ürünlere erişiminde ciddi riskler oluşturduğuna dikkat çekildi. Ayrıca; Temu, Shein ve AliExpress gibi düşük maliyetli e-ticaret platformları üzerinden yapılan ithalat akışındaki denetimsizlik, sadece ticari açıdan değil, halk sağlığı ve ulusal güvenlik açısından da tehdit oluşturduğu ifade edildi.

TEDARİK ZİNCİRLERİ UYGUR İŞ GÜCÜYLE RİSK ALTINDA
ETHR araştırmacıları Vildan Kadıoğlu Sarıyaşar, Erva Özyurt, Nihal İmamoğlu ve Melike Feyza Artiş tarafından sunulan analizlerde, lityum, batarya, otomotiv, güneş paneli ve tekstil tedarik zincirlerinde Uygur zorla çalıştırmasının doğrudan etkileri anlatıldı. Çin’in dünya kimyasal üretiminin yaklaşık %80’ini kontrol ettiği, pil tedarikçilerinin %75’inin “Uygur zorla çalıştırma riski taşıyan zincirler üzerinden” çalıştığı vurgulandı. Güneş paneli üretiminde ise Çin’in “küresel üretimin %80’inden fazlasını” kontrol ettiği belirtildi .
ETHR’nin analizine göre, Çin’in pamuk arzının %90’ından fazlası Doğu Türkistan’dan sağlanıyor. Bu pamukların Bangladeş ve Vietnam gibi üçüncü ülkeler üzerinden yeniden etiketlenerek “ürün aklama mekanizması”yla menşe bilgisinin gizlendiği ifade edildi. ETHR raporunda, “ABD’nin Türkiye üzerinden yapılanlar dâhil bu tür aklama rotalarını aktif biçimde soruşturmasıyla Türkiye’nin dolaylı dâhil olma riskini açıkça ortaya koyduğu” belirtildi .
ETHR’DEN TÜRKİYE’YE BEŞ MADDELİK POLİTİKA ÖNERİSİ
ETHR çalıştayında dile getirilen öneriler arasında ise Türkiye’ye özgü bir “Zorla Çalıştırma ile Üretilen Mallara Yönelik Türkiye Yasası” hazırlanması çağrısı öne çıktı. ABD’de yürürlükteki UFLPA yasasını örnek gösteren araştırmacılar, bu düzenlemede olduğu gibi “ispat yükünü ithalatçıya devreden” bir sistemin gerekliliğine dikkat çekti. Mevcut Gümrük Kanunu’na “zorla çalıştırma şüphesi taşıyan sevkiyatlara el koyma yetkisi veren özel maddeler eklenmesi” talep edildi.
Ayrıca şirketlerin sadece doğrudan tedarikçilerini değil, “alt tedarikçileri de kapsayan çok katmanlı bir tedarik zinciri haritası çıkarma zorunluluğu” getirilmesi istendi. E-ticarette ise “menşe denetimleri sıkılaştırılmalı ve AB ile ABD başta olmak üzere uluslararası aktörlerle koordinasyon sağlanmalıdır” önerisi dile getirildi. “Güneş enerjisi gibi stratejik sektörlerde tedarik zincirinin çeşitlendirilmesi ve yerli sanayinin teşvik edilmesi” de çalıştayda öne çıkan başlıklar arasında yer aldı .

Çalıştayın ikinci oturumunda konuşan TBMM üyeleri ve STK temsilcileri de Türkiye’nin karşı karşıya olduğu jeopolitik ve etik riskleri değerlendirdi. DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, “özellikle tekstil sektöründeki ‘ürün aklama’ verilerinin şaşırtıcı boyutunu” vurguladı. AK Parti Milletvekili Adem Yıldırım, “Türkiye’nin mazlumlar konusundaki duruşuna rağmen, Türkiye-Çin ilişkilerinden kaynaklanan kısıtlılıkların farkında olduğunu ancak bu konunun Doğu Türkistan meselesinin önünde bir engel olmadığını” söyledi .
Gelecek Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ ise, “Çin’in tüm taleplere rağmen bölgeye giriş izni vermemesinin ihlalleri gizleme çabasının kanıtı olduğunu” dile getirerek, konunun küresel güç mücadelesi bağlamında da ele alınması gerektiğini savundu. Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Üyesi ve ANFİDAP Sözcüsü İsmail Mansur Özdemir, “hamasetten uzak durularak bu kritik süreçte literatüre dayalı, ciddi savunuculuk yapılması” çağrısında bulundu. Bağımsız Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ise, “Uygur zorla çalıştırması gibi konuların pek çok dile çevrilmesi gerektiğini vurgulayarak dünya genelinde yaygınlık kazandırılması adına adım atılmasının önemine” dikkat çekti .
Panelde söz alan Göç Araştırmaları Vakfı Başkanı Ali Çevik, “mücadelenin hamasetten uzak, sağlam bir mefkure ve literatür üzerine inşa edilmesi gerektiğini” belirtirken, “mesele başka unsurlarca sömürülmesin” uyarısında bulundu. Hak-İş Konfederasyonu Danışmanı Prof. Dr. Yılmaz Yeşil ise, “ucuz iş gücü ve haksız rekabetin yarattığı risklerin altını çizdi” ve “yerel üreticilerin korunması ve sanayicilerin desteğinin sağlanması yoluyla Çin ile rekabet edebilecek mekanizmaların geliştirilmesi” gerektiğini vurguladı .
