Fatih Sultan Mehmed’in portresini çizen ressamlar arasında adı öne çıkan Nakkaş Sinan Bey’e dair yeni bilgiler gün yüzüne çıktı. Araştırmacı Samet Altıntaş, 15. yüzyıl Osmanlı sanatında portre geleneğini başlatan bu önemli sanatçının mezar taşının Yeşil Medrese’de bulunduğunu açıkladı. Tarihî tablo “Gül Koklayan Fatih”in ardındaki ismin de artık netleştiği belirtiliyor.
Rönesans’ın gölgesinde bir padişah ve onu resmeden ustalar... Fatih Sultan Mehmed’in Batı sanatına olan ilgisi, İstanbul-Venedik hattında şekillenen bir sanat etkileşimiyle Osmanlı tarihine damgasını vurdu. Bu etkileşimin belki de en görünür mirası ise “Gül Koklayan Fatih” tablosu.
Bugüne dek Gentile Bellini ya da Nakkaş Sinan Bey’e ait olduğu iddia edilen bu tasvirin, son araştırmalara göre Sinan Bey’in öğrencisi Şiblizâde Ahmed Çelebi’ye ait olduğu yönünde ciddi bir uzlaşı oluşmuş durumda. Ancak bu tablonun gölgesinde kalan bir başka hikâye daha var: Bizzat Fatih’in ressamı olarak anılan Nakkaş Sinan Bey’in mezarı.
MEZAR TAŞI YEŞİL MEDRESE’DE
Şehir tarihçisi Samet Altıntaş’ın araştırmalarına göre, Nakkaş Sinan Bey’in kabri aslen 1944 yılında istimlak edilen Bursa’daki Deveciler Kabristanı’ndaydı. Mezar taşı ise bugün Yeşil Medrese’de, yani günümüzdeki Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde kayıtlı. Altıntaş, “Bu mezar taşı Sinan Bey’in ‘Fatih’in ressamı’ sıfatıyla ne kadar kıymetli bir figür olduğunu açıkça gösteriyor. Yetkililer bu şahideyi kamuoyunun dikkatine sunmalı, bilgilendirici levhalar ve görsellerle desteklemeli.” diyerek bir çağrıda bulunuyor.
PORTRE GELENEĞİNİN MİMARI
Gelibolulu Mustafa Âli’nin “Menâkıb-ı Hünerverân” adlı eserinde de yer verilen bilgilere göre, Sinan Bey Rönesans eğitimi almış, Venedik’te nakkaşların en iyilerinden eğitim görmüş bir Osmanlı sanatçısıydı. Sanat tarihçileri onun, Floransa ve Venedik’teki usta atölyelerden Osmanlı sarayına uzanan sanat anlayışını taşıyan ilk figür olduğunu belirtiyor.
Fatih’in portrelerini çizmekle kalmayan Sinan Bey’in, Osmanlı saray resminde Batı’dan etkilenmiş ilk portreci olduğu da ifade ediliyor. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde yer alan bazı eserlerde, sanatçının izleri hâlâ sürülebiliyor.
GÜL KOKLAYAN FATİH KİMİN?
Ünlü “Gül Koklayan Fatih” tasvirinin kime ait olduğu yıllardır sanat tarihçilerinin tartışma konusuydu. Bellini mi, Sinan Bey mi, yoksa başkası mı? Oktay Aslanapa gibi uzmanlar, bu tablonun yerli bir sanatçı tarafından yapıldığını savunuyordu. Son dönem araştırmaları ise, bu meşhur portrenin, “Bursalı Ahmed” olarak tanınan Şiblizâde Ahmed Çelebi’nin fırçasından çıktığını gösteriyor. Şiblizâde'nin portrecilikte dönemin en öne çıkan ismi olduğu belgelerle sabit.
Samet Altıntaş’ın ifadesine göre, “Bu resim tahminen 1480 tarihli. Yani Fatih Sultan Mehmed’in vefatından bir yıl önce. Sanatçının ustası Sinan Bey ve onun Avrupa tecrübesi göz önüne alındığında, öğrencisi Ahmed Çelebi’nin böylesi bir eseri ortaya koyması oldukça anlamlı.”
FATİH’İN SANATA AÇILAN YÜZÜ
Fatih Sultan Mehmed’in sanata ve Batı’ya olan ilgisi sadece resimle sınırlı kalmadı. Bellini ile birlikte İstanbul’a gelen heykeltıraşlar, mobilya ustaları ve hatta bir org sanatçısı, Osmanlı sarayında Batı sanatının farklı yönlerini temsil etti. Fatih’in yaptırdığı Avrupa tarzı bir köşkün duvarlarını Gentile Bellini’nin resimlediği dahi rivayet ediliyor.
Sanat tarihçilerine göre, Fatih’in portrelerinde Rönesans etkisi belirgin. Özellikle “Gül Koklayan Fatih”teki yüz ifadesi ve kıyafet detayları, İtalyan resim tekniklerinin Osmanlı sarayında ne kadar benimsendiğini gösteriyor.
YENİ BİR ROMANIN İLHAMI OLABİLİR Mİ?
Altıntaş, bu keşfin yalnızca sanat tarihi açısından değil, edebiyat açısından da değerli olduğunu düşünüyor. Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı romanında III. Murad döneminin nakkaşlarını konu aldığını hatırlatan tarihçi, “Sinan Bey’in hikâyesi de İstanbul-Venedik hattında geçen bir romanı hak ediyor. Kim bilir, belki bu sessiz figür, yeni bir romanın başkahramanı olur” diyor.