İstanbul'da kaldırımda yürümek, artık yayalar için bir lüks haline geldi.
Kaldırımlar, Karayolları Trafik Yönetmeliği'ne göre yalnızca yayaların kullanımı için ayrılmış alanlar olsa da, gerçekler bunun çok dışında.
Park eden araçlar, dükkanların dışarı taşırdığı masalar ve sandalyeler, inşaat malzemeleri, reklam panoları ve benzeri birçok unsur nedeniyle yayalar için ayrılan bu alanlar adeta bir engel parkuruna dönüştü.
Mimar Aslı Suner ve Engelsiz Erişim Derneği'nden Nurşen Korkmaz, bu durumu tüm şehir sakinleri için büyük bir problem olarak tanımlıyor.

GÜVENLİĞİ TEHDİT EDEN İŞGALLER
Bianet'te yer alan habere göre, kaldırımların bu şekilde işgal edilmesi, sadece rahatsızlık vermekle kalmıyor, aynı zamanda can güvenliğini de tehdit ediyor.
Yayaların güvenli alanlarını kaybetmeleri sonucunda, sıklıkla yollara inmek zorunda kalmaları, trafik kazalarına ve yaralanmalara davetiye çıkarıyor.
Uzmanlar, bu durumu yalnızca fiziksel bir zorluk olarak görmüyor; aynı zamanda 'kent hakkı ihlali' ve 'erişilebilirlik sorunu' olarak da değerlendiriyorlar.
Özellikle kentsel sürdürülebilirlik üzerine çalışmalar yapan Mimar Aslı Suner, kaldırımları kent içi yaşam ve serbest dolaşım hakkının en kritik altyapısı olarak nitelendiriyor.

RANT VE BİREYSEL ÇIKARLARIN ÖN PLANI
Mimar Aslı Suner'e göre, kaldırımlardaki işgalin birçok farklı boyutu var. Özellikle İstanbul gibi metropollerde 'rant işgali' en sık rastlanan nedenlerden biri.
Aslı Suner, işletmelerin kontrolsüzce kaldırımları kullanmasının, motosikletlerin trafiği aşmak için kaldırıma çıkmasının ve araçların yasa dışı park etmesinin en büyük sorunlar olduğunu belirtiyor.
Bu durum, bireysel çıkarları ön plana alırken, toplumun ortak kullanım alanlarını hiçe sayıyor.
Aslı Suner, bu işgallerin dışında, 'kaldırıma yaşam katan' otlar ve çiçekler gibi doğal işgallere de dikkat çekerek, bu tür işgallerin kimseyi dışarıda bırakmadığını, aksine yaşama davet ettiğini ifade ediyor.

ERİŞİLEBİLİRLİK VE ENGELLİLER İÇİN ZORLUKLAR
Engelsiz Erişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nurşen Korkmaz, kaldırım işgallerinin özel gereksinimleri olan bireyler için çok daha ciddi sorunlar yarattığını vurguluyor.
Gündelik yaşamın en basit aktiviteleri bile, engelliler için tehlikeli bir maceraya dönüşebiliyor.
Kaldırımlara rastgele yerleştirilmiş mantarlar, dubalar, direkler ve ağaçlar, görme engelliler gibi özel gereksinimli bireyler için sürekli bir tehdit oluşturuyor.
Nurşen Korkmaz, bu engellere takılıp ciddi yaralanmalar yaşanabildiğini, ancak bu sorunun sadece engellileri değil, tüm yayaları ilgilendirdiğini belirtiyor.

KILAVUZ YOLLAR VE DUYARSIZLIK
Nurşen Korkmaz, kaldırım işgallerine dair kendi yaşadığı bir olayı da anlatıyor.
Kılavuz yolunu takip ederken bir işletmenin kaldırıma koyduğu masa ve sandalyelere çarptığını, işletme sahibinin ise kendisini yönlendirmeye çalıştığını belirtiyor.
Nurşen Korkmaz, bu tür durumlarda işletme sahiplerinin duyarsızlığına dikkat çekerek, kılavuz yolların yayaların güvenli bir şekilde hareket etmesi için ne kadar hayati olduğunu dile getiriyor.
Nurşen Korkmaz, görme engellilerin hayatını kolaylaştırmak için tasarlanan kılavuz yolların dahi işgale uğradığını ve bu durumun hayatlarını nasıl olumsuz etkilediğini vurguluyor.

KALICI ÇÖZÜM İÇİN DÜZENLİ DENETİM ŞART
Belediyelerin kaldırım işgalleri konusunda yetersiz kaldığını belirten Korkmaz, bu sorunun bir günlük denetimlerle çözülemeyeceğini söylüyor.
Denetimlerin rutin ve düzenli olarak yapılması gerektiğini ifade eden Korkmaz, şikayete bağlı denetim sistemini eleştiriyor.
Nurşen Korkmaz, çözümün belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle, her bireyin farklı gereksinimlerine odaklanarak, kalıcı ve sürdürülebilir politikalar geliştirmesinden geçtiğini belirtiyor.
