İş insanı Murat Ülker, kişisel blogunda yayımladığı “İş Yerinde Sihir Olur mu?” başlıklı yazısında, iş dünyasında dönüşümü ele alırken odağını özellikle insanı merkeze alan liderlik anlayışına ve İslami iş ahlâkına çevirdi. Hubert Joly’nin “The Heart of Business: Leadership Principles for the Next Era of Capitalism” (İşin Kalbi: Kapitalizmin Yeni Çağında Liderlik İlkeleri) kitabından yola çıkan Ülker, Best Buy’ın iflasın eşiğinden dönüşünü “human magic” ve “anlamlı iş” kavramlarıyla yorumladı ve bu yaklaşımı Kur’an ve hadislerdeki “salih amel” anlayışıyla ilişkilendirdi.
BEST BUY'I İNSANI MERKEZE ALAN ZİHNİYET DEĞİŞİMİ KURTARDI
Ülker, Joly’nin 2012’de Best Buy CEO’su olduğunda şirketin birçok analist tarafından “bitmiş bir hikâye” olarak görüldüğünü hatırlattı. Amazon’un pazarı domine ettiği, rakip elektronik perakendecilerin birer birer battığı bir dönemde Best Buy’ın bugün hâlâ ayakta kalmasının arkasında yalnızca rekabet stratejisi ya da fiyat politikası değil, insanı merkeze alan bir zihniyet değişimi bulunduğunu vurguladı. Joly’nin ilk gününde takım elbiseyle toplantı odalarına kapanmak yerine “CEO in Training” kartıyla mağaza sahasına indiğini, müşterilerle konuştuğunu, çalışanları dinlediğini, kasaya geçtiğini, ürün rafladığını anlattı. Bu tavrın, dönüşüm hikâyesinin sembolü hâline geldiğini belirtti.
Ülker, klasik “şirketin tek amacı kâr maksimizasyonudur” anlayışının hem geçerliliğini yitirdiğini hem de tehlikeli hâle geldiğini söyledi. Joly’nin bunun yerine insanları merkeze koyan, çalışanları “asil bir amaç” etrafında birleştiren ve kârı iyi yapılan işin sonucu olarak gören bir yaklaşım geliştirdiğini aktardı. Best Buy’ın 2012–2019 döneminde üst üste büyüme kaydettiğini, kârını üçe katladığını ve hisse değerinin 11 dolardan 75 dolara kadar yükseldiğini anımsattı. Bugün küresel elektronik pazarında durgunluk ve marj baskısı bulunsa da Best Buy’ın hâlâ kârlı ve temettü dağıtan bir oyuncu olduğuna dikkat çekti.
ÇALIŞANLAR MÜŞTERİLERİN TEKNOLOJİ DANIŞMANI HALİNE GELDİ
Yazıda, Joly’nin sıkça kullandığı “Human Magic” kavramına da geniş yer verildi. Ülker, bunun “fantastik bir sihir” olmadığını belirtti. İnsanların potansiyelleri açığa çıktığında, dinlendiklerinde, hayallerini işlerine bağlayabildiklerinde ortaya çıkan enerjiyi tarif ettiğini söyledi. Mağaza çalışanlarının “sıradan satış elemanı” olmaktan çıkıp müşterilerin teknoloji danışmanı hâline geldiğini, teknik ekibin yalnızca cihaz tamir eden bir birim gibi değil, insanların hayatını kolaylaştıran bir destek noktası gibi çalıştığını kaydetti.
RİSK ALINDIĞI İÇİN KÂR HELAL KILINDI
Ülker, yazının merkezine ise İslam’ın iş ve emek anlayışını yerleştirdi. Joly’nin işin anlamını araştırırken İncil’den yola çıktığını, kendisinin ise bu soruya Kur’an’dan cevap vermeyi tercih ettiğini belirtti. Bu çerçevede şu değerlendirmeyi öne çıkardı:
“İman ve salih amel, Müslümanın hayat anlayışını, iş ahlâkını ve üretim felsefesini yansıtır. Peygamber kârı, işte risk alındığı için ücreti ise emeğin karşılığı olarak helal görmüştür. Konu ile ilgili gördüğümüz ayet ve hadisleri aşağıda zikrettim.”
"SALİH AMEL" TOPLUMA FAYDALI İŞ
Ülker, Kur’an’da çalışmanın ve üretmenin nasıl konumlandığını anlattı. Çalışmanın ibadet olarak görüldüğünü hatırlatarak Cuma 10 ve Mülk 15 ayetlerine atıfta bulundu. Necm 39 ve Nisa 32’de emeğin karşılığının helal ve meşru bir kazanç olarak tanımlandığını aktardı. Bakara 25 ve Nahl 97’de “salih amel”in topluma faydalı iş, iyi ve güzel eylem olarak anlatıldığını, İnşirah 7–8’de ise “bir işi bitirince başka bir işe koyulma” çağrısının yer aldığını yazdı.
"MÜMİN'İN BOŞ VAKTİ OLMAZ"
Bu yaklaşımın hadislerde de somutlaştığını belirten Ülker, “Müminin boş vakti olmaz. Bir işten yorulunca başka bir işe koyulur.” rivayetini hatırlattı. “Tüccarın kazancı, yüklendiği riskin (garar) karşılığıdır.” hadisini aktararak ticarette kârın üstlenilen riskin bedeli olarak görüldüğünü ifade etti. “Hiç kimse, kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir rızık yememiştir.” hadisine yer verdi. Bir Müslümanın bir ağaç dikip ondan kuşun, insanın veya hayvanın yemesinin sadaka sayıldığı rivayeti aktardı. Bu çerçevede “Salih amel yani Müslümanın hayat anlayışı, iş ahlâkı ve üretim felsefesini ise yazının sonuna eklediğim bir notta kısa ve basit izaha çalıştık.” diyerek bu bölümü tamamladı.
Ülker, işin yalnızca ekonomik bir faaliyet olmadığını, insanın anlam arayışının da merkezinde yer aldığını savundu. Sosyoloji ve psikoloji alanındaki çalışmalara atıf yaparak işin “insan olmanın temel parçası” olarak tanımlandığını aktardı. İş kaybının pek çok araştırmada boşanmadan bile daha stresli bulunduğunu hatırlattı. Viktor Frankl’ın “iş, sevgi ve cesaret” üçlüsüyle anlattığı anlam arayışını bugünün çalışan profiliyle ilişkilendirdi.
ÇALIŞANLARIN YÜZDE 16'SI İŞİNE BAĞLI
Genç kuşakların işten ne beklediği konusuna da değindi. Pew Araştırma Merkezi verilerine göre gençlerin büyük çoğunluğunun yetişkinlik döneminde en önemli unsur olarak “sevdikleri bir işte çalışmayı” gördüğünü aktardı. Para kazanmanın ya da çocuk sahibi olmanın bile bu kadar öncelikli olmadığını yazdı. Gallup araştırmalarının da bu bulguları desteklediğini belirtti. Buna rağmen, ADP Research Institute verilerine göre dünya genelinde çalışanların sadece yüzde 16’sının işine bağlı olduğunu, her on çalışandan sekizinin işe gidip geldiğini, yalnızca ikisinin işine gerçekten bağlı yaşadığını vurguladı.
Best Buy örneğine geri dönen Ülker, dönüşümün “insanları kovarak değil, içlerindeki uyuyan potansiyeli uyandırarak” gerçekleştiğini söyledi. Joly’nin CEO olmadan önce mağazalara gizli müşteri olarak gittiğini, karanlık, tozlu, ilgisiz ve düşük motivasyonlu bir mağaza deneyimi yaşadığını, ardından başka bir şubede daha iyi bir atmosferle karşılaştığını fakat orada da müşterinin satış sonrası deneyiminin ihmal edildiğini anlattı. Bu gözlemlerin, yalnızca Best Buy’a değil, genel olarak “işine bağlı olmayan” çalışan gerçeğine işaret ettiğini ifade etti.
ANLAM EKSİKLİĞİ SÜRÜYOR
Ülker, Joly’nin dünyayı VUCA (değişken, belirsiz, karmaşık, muğlak) kavramıyla anlattığını aktardı. Buna karşın hem üst düzey yöneticilerde hem gençlerde, işe bakışta anlam eksikliğinin sürdüğünü belirtti. Best Buy’daki uygulamalara atıfla, çalışanlara “Sizi yönlendiren şey nedir?” sorusunun sorulduğunu, yöneticilerin çocukluk fotoğraflarını getirip hayat hikâyelerini anlattığını, bu sayede “ait olma” duygusunun güçlendiğini yazdı. Bu oturumların, Joly’nin “insan sihri” dediği enerjinin açığa çıkmasına zemin hazırladığını kaydetti.
Liderlik anlayışına ilişkin bölümde Ülker, “süper kahraman CEO” modelini sorguladı. Her şeyi bilen, her şeyi kontrol eden, hatasız görünen lider figürünün hem gerçekçi olmadığını hem de çalışanlarda güven duygusunu zayıflattığını ifade etti. Joly’nin hatalarını, yanlışlarını ve öğrenme süreçlerini açıkça paylaşan tavrının, kusursuzluk mitinden çok güveni beslediğini anlattı. İnsanların mükemmeliyet değil, güvenilirlik aradığını, liderin “nasıl bir insan” olduğunun unvanından daha belirleyici olduğunu vurguladı.
"PARA DEĞİL AMAÇ, ÜRÜN DEĞİL İNSAN"
Ülker, Aristoteles’in “Zenginlik aradığımız şey değil, başka bir şeyin aracıdır.” sözünü hatırlattı. Milton Friedman’ın 1970’te şirketlerin tek amacının hissedar için kâr yaratmak olduğunu savunan yaklaşımını aktardı. Joly’nin bu anlayışın sorunlu olduğunu düşündüğünü, kârın performansın tek ölçüsü olamayacağını, sadece kâra odaklanıldığında hem müşterilerin hem çalışanların şirketten uzaklaştığını dile getirdiğini belirtti. Kapitalizmin eksikliğinin burada yattığını, "para değil amaç, ürün değil insan" merkezli bir bakışa ihtiyaç bulunduğunu ifade etti.
Best Buy’da yeni fikirler tartışılırken “Şirketin amacıyla uyumlu mu, müşteri için gerçekten iyi mi, hakkıyla sunulabilir mi ve elbette para kazandırır mı?” sorularının sorulduğunu aktardı. Joly’nin “GOYA – Go and See” yaklaşımını anlattı. Mağaza çalışanlarının, internet sitesindeki arama motorunun kötü çalıştığını, çalışan indirimlerinin kaldırılmasının morali bozduğunu, raf düzeninin müşteri davranışıyla uyumsuz olduğunu bizzat sahada gösterdiğini yazdı.
İNSANLARIN HAYALLERİNİ İŞLE BULUŞTURMAK
Ülker, Joly’nin “sihri” beş temel unsurla açıkladığını belirtti. İnsanların hayallerini işle buluşturmak, insanlar arasında gerçek bağlar kurmak, çalışanlara özerklik tanımak, ustalığa alan açmak ve şirketi rüzgârı arkasına alacak biçimde konumlandırmak şeklinde özetlenen bu yaklaşımın, Best Buy dönüşümünün çekirdeğini oluşturduğunu söyledi.
Yazının sonunda Ülker, bütün bu çerçeveyi yeniden İslami bakış açısıyla bağladı. “İman ve salih amel” ilkesinin Müslümanın hayat anlayışı, iş ahlâkı ve üretim felsefesinin özünü yansıttığını vurguladı. İyi liderliğin her şeyden önce “iyi insan” olmaktan geçtiğini ifade etti. İnsanların yöneticilere “CEO” oldukları için değil, nasıl bir insan olduklarını gördükleri için güvendiğini belirtti. Best Buy’ın bugün hâlâ ABD teknoloji perakendesinde güçlü markalardan biri olduğunu, 2025 mali yılında elektronik pazarındaki daralmaya rağmen Joly’nin başlattığı insan ve amaç merkezli dönüşümün etkisini sürdürdüğünü söyleyerek yazısını tamamladı.
