Partisindeki cumhurbaşkanı adayı için 23 Mart'ta sandığa gideceklerini ifade eden CHP lideri Özgür Özel, ön seçimle ilgili olarak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş ile yaptığı görüşmenin detaylarını paylaştı. Yavaş'ın ön seçime katılmayacağını doğrulayan Özel, "Yavaş, ön seçime girmeyeceğini bildirdi ve 'Hepsi bizim partililerimiz, elbette onların kararına hepimiz saygılıyız' dedi" şeklinde bir açıklama yaptı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP'li belediyelere düzenlenen operasyonlar üstünden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e seslenen Özel, "Bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. Yeni bir şafak operasyonuyla parti meclisi üyelerimiz ve bazı parti yöneticilerimiz gözaltına alındı. Sen bizim iktidarımıza karşı nasıl belediye kazanırsın operasyonu bu. Cürmün kadar yer yakarsın" şeklinde konuştu. Partisindeki cumhurbaşkanı adayı için 23 Mart'ta sandığa gideceklerini ifade eden Özel, Erdoğan'a seslendi. Özel, "Sana meydan okuyoruz, yönetemediğin ülkeyi biz yöneteceğiz" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özel, konuşmasının başında geçtiğimiz hafta kalp kapakçığı operasyonu geçiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye geçmiş olsun dileklerini ileterek şunları söyledi:
"Bütün haksızlıklara rağmen bu süreçte Sayın bahçeli ile ilgili olumsuz yaklaşımımız olmadı, olmayacak. Hastalık ve ölüm durumlarında hele hele sosyal medyadan olmadık eleştiriler yapılmamalı. Doğru hattı doğru yere koymalıyız."
"BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ"
Bolu Kartalkaya'da bulunan Grand Kartal Otel'de meydana gelen ve 78 yurttaşın hayatını kaybettiği faciaya ilişkin konuşan Özel, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın 10 gün içinde sorumluların ortaya çıkacağına dair sözlerini hatırlattı. Özel, şöyle devam etti:
"3 hafta oldu, tam 21 gün. 36'sı çocuk karne hediye diye gittikleri otelde öldüler, evlerine dönemediler. O gün yangın oldu, televizyonlar önce 3 sonra 10 dediler. 6 saat boyunca sadece 10 kişi hayatını kaybetti dediler. Sabah saatlerinde bize doğru rakama yakın rakamlar verildi. bütün Türkiye'ye 10 dendi. Niye? 78 kişini öldüğü yerde kongre mi yapılır? Ama acelesi var, Kürşad Zorlu'ya rozet takacak. Beyefendi rakamı rozeti takana kadar açıklatmadı. Şimdi de 23 Şubat'ı bekliyoruz hep beraber. O kongreden sonra bakanı değiştirecek. Biz bu işin peşini bırakmayacağız."
Partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunan Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Bu sabah 6. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ı Devlet Mezarlığı'nda, partimizin geçmişte Genel Başkanımızla çalışmış, genel başkanlarımızla, bakanlarımızla, milletvekillerimizle, yöneticilerimizle ve bugün bu görevlerde olan arkadaşlarımızla birlikte mezarı başında andık.
35 yaşında milletvekili 36 yaşında bakan, 40 yaşında Enerji Tabii Kaynaklar Bakanı iken madenleri anayasaya aykırı olarak işletilen özelleştirilmiş madenleri kamulaştıran uluslararası düzeyde bir cesaret gösteren genç bir siyasetçiyi bundan tam 15 yıl önce bugün beni telefonla arayıp adayımızın rahatsızlığından dolayı son gün "Görev sana düşüyor. İyi bir Cumhuriyet Halk Partilisin. Partinin bayrağını yerde bırakmamalısın." diyerek 2009'da belediye başkan adaylığına razı eden, tam bugün konuşmuştuk telefonla. Ertesi günü de yarın aday tanıtımı vardı. Koşup Manisa'ya gitmiştik.
O gün ona ilk önce direnirken "Olmaz, çok geç kalındı. Seçimi AK Parti kaybedecek ama kazanamayız. Partinin 2004 oyu yüzde 6" demiştim. O da dedi ki: "Bu seçim değil ama bir gün Manisa'yı kazanacaksın." Bugün mezarı başına yüzde 6'yla bana emanet ettiği Manisa'yı yüzde 60'la kazanmış bir genel başkan olarak gitmenin gururunu yaşıyorum.
Onun partisini, onun aday olarak girdiği seçimde birinci parti çıkan partisini 47 yıl sonra yeniden birinci parti yapmanın gururunu hep birlikte yaşıyoruz.
Hepimize emeği çok. Buradan bir kez daha rahmetle ve saygıyla anıyorum.
"AK PARTİ VE MHP GRUPLARINI DA ZİYARET EDECEĞİZ"
Hiçbir sorumluya hesap sormadan Turizm Bakanı'nın kongrede değiştirilmesini bekleyen bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Şu kadarını söylüyorum: Biz bu işin peşini bırakmayacağız. Grup başkanvekillerimize ve tüm partilerin grup başkanvekillerine, grubu olmayan partilerin kıymetli yöneticilerine teşekkür ederim.
Bir kez daha bütün muhalefet, firesiz hatta bağımsız milletvekilleri katılıyorlar. 260'ı geçti rakam, soruşturma komisyonuna imza atan milletvekilleri.
Grubu bulunanların tamamı attı. Grubu bulunmayan milletvekilleri attı. Bağımsızlar atıyor. 260'ın üzerinde ilerliyoruz. 300'ü, 301'i bulursak Yüce Divan'a gidip gitmemesini Meclis soruşturacak. Savcı gibi istediği her belge gelecek Meclis'e.
Ama bizim 35-40 tane ettiği yemine sadık, torununun gözüne bakınca utanmayacak, evladına hesap verme kapasitesi olan, komşusundan utanacak, ilkokul öğretmeninden utanacak 40 milletvekiline ihtiyacımız var daha.
Bunun için AK Parti ve MHP gruplarını da ziyaret edeceğiz. Gerekirse bütün milletvekillerini teker teker ziyaret edeceğiz ve bu vicdani sorumluluğu hatırlatacağız. Ama bir şey hatırlatayım: Bu anayasa, yani her doğana değil, Erdoğan'a yapılan anayasa, yapıldığı günden bir gün öncesine kadar önceki beğenmedikleri anayasada bu rakam 55'ti.
55 milletvekili isterse Meclis her şeyi soruşturmak için bir komisyon önerilebiliyordu. O rakamı 301 yaptılar. Yarısından bir fazla. Meclis'ten vefat eden, Meclis'ten belediye başkanı olup ayrılan, istifa edip Meclis'i boşaltanlar bile hesaba katılacak, yarısından bir fazlası kadar imza bulacaksın. Biz muhalefet ulaşabildiğimiz yere kadar ulaşıyoruz."
“MESELEYE İDEOLOJİK YAKLAŞTIKLARI İÇİN HIRSLA VERGİ ALIYORLAR”
Bu hafta tekrar teklif edeceğiz, yine kaçacaklar. Çünkü konu hakkında yapılan bütün çalışmalar sahte içki ve metanol zehirlenmesiyle ölümlerin tamamının yoksullukta ve özellikle de içki fiyatlarına yapılan astronomik vergi uygulamasında olduğunu ortaya koyuyor. Hiç, eğri oturup doğru konuşalım. 70'lik rakı 361 lira, ÖTV ve KDV'siyle 960 lira
Devlet, devlet yüzde 100 liralık içkinin 62 lirasını vergi olarak alıyor. Başka miktar, başka marka, başka çeşit içkilerde daha yukarı çıkan rakamlar da var. Yüzde 75'i vergi olan rakamlar var. yüzde 62'sini vergi olarak alıyor.
Bu vergi ideolojik vergidir. Bu vergi yaşam, yaşam şekli tercihi vergisidir. Yaşam şekli tercihi vergisidir. Bu vergi içki içene ne olursa olsun onu öldürmeyi göze alarak içkiyi içilemez ya da içildiğinde başlı bir verginin ödendiği, o parayı da kendilerine göre taksim ettikleri bir tüketim malzemesi olarak görüyorlar.
Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla vergi alıyorlar. Kimden vergi alıyorlar? Ölülerden vergi alıyorlar. Pişman ailelerinden vergi alıyorlar. Ve böyle olunca insanlar kaçak alkole yöneliyor ve kimi kör oluyor, kimi sakat kalıyor, kimi de hayatını kaybediyor.
O yüzden 2006 yılına kadar, yani bunlar "Biz yaşam şekline karışmayacağız." deyip gelmişlerdi. İlk saldırı 2006'da başladı. 2006'dan bugüne ÖTV'ye yaptıkları zam yüzde kaç sizce? Yüzde 5443 zam yaptılar. 2006'dan bugüne. ÖTV vergisini 55 kat arttırdılar. 55 kat. Bu yüzden geçen sene ölen 500 vatandaşımızın, bu sene 3 haftada kaybettiğimiz 110 vatandaşımızın tamamının vebali boyunlarındadır. Meclis çatısı altında bu konuyu araştırmamak suçluyu, suçu peşinen kabul etmektir ve suçluluk psikolojisidir.
"DUYDUKLARIMIZDAN UTANDIK, GÖRDÜKLERİMİZDEN UTANDIK"
6 Şubat büyük depremin acılarını bir kez daha yaşadığımız bir yıl dönümüydü. İkinci yıl dönümünde Adıyaman'da, Kahramanmaraş'ta ve Hatay'da birer tam gün geçirdim. Bu salondaki bütün milletvekilleri, Meclis'te görevi olan 20 arkadaşımız hariç mutlaka bir konteynerdaydılar, bir çadırdaydılar, mutlaka sokaktaydılar.
Depremin olduğu saat ben Adıyaman'da o, o dakika duran saatin önündeydim, 4.24'te. Milletvekillerimizin her biri ayaktaydı, oradaydılar, 11 ildeydiler. Biz gittik, bir dokunduk, bin ah işittik. Duyduklarımızdan utandık, gördüklerimizden utandık.
Hep söylediğim bir durumu söyleyelim. Bununla övünen, hükümeti öven köşe yazarları var. Durum şu: Resmî devletin rakamları, "8 Şubat 2023'te, 1 yıl sonunda kimse sokakta kalmayacak. Kalıcı konutları teslim edeceğiz." dedi. Bir yılın sonunda %2.7'sini tuttu sözünün ama %1,5 farkla da seçimi kazanmıştı bu taahhütle.
Seçimin ikinci yılında 100 konutun 30'unu bitirdiğini söylüyor. Bununla övünüyor. Bunla onu öven köşe yazarları var. Demiyorlar ki sözünü tutamadı. O gün de belliydi tutamayacağı, bugün de belli ama o onu bir seçim vaadi, seçim yalanı olarak söylemişti. Erdoğan'ın verdiği rakamlara göre 100 depremzedenin 70'i ya çadırda ya konteynerda ya gurbette, yakınlarının, başkalarının yanında, başka şehirdeler. Ama durum göründüğünden de söylendiğinden de vahim.
Gittiğim konteynerda şunu söylüyor: "Bir, bize ev verecekmiş. Ben işsizim. İşsiz kaldım. O eve geçsem, o eve geçsem ₺800 aidatı var, elektriği, suyu var. Bu çocuklar ne yiyecek?" diyor. Bir başkası, "Ev çıktı diyorlar, önüme boş senet dayadılar. İmza atmadan anahtarı vermiyor." diyor. "Neyimle ödeyeceğim?" diyor. "Bu devletin önüme koyduğu boş senedine niye imza atayım?" diyor.
"O boş senedi" diyor, "o kişi alsa, benim imzamla alsa, götürse başına ne gelir?" diyor. Bir başkası, "Ev dökülüyor, bu halde geçilmez." dedi. Birçoğu da, "Biz zaten buradayız. Bize kimse ev mev demiyor." dedi. Bakın, "buradayız" deyince o gün AFAD'ın rakamları, depremden hemen sonra açıklanan, konteyner kentler bitince açıklanan rakam, "707.000 kişiyi konteynıra yerleştirdik." diye söylediler. Biz de katkı sağladık. Tüm belediyeler de, AFAD da. 707.000 kişi. Bugün, "395 konteyner kentte 649.000 kişi yaşıyor." diyorlar.
2 yıl sonunda 700.000 kişiden 58.000'i kurtulmuş konteynerdan, yüzde 10'un altında. Hani yüzde 30 konuta geçti? Konuta geçenler konuttan konuta mı taşınıyor? Kim geçiyor bu konutlara? Depremzedeler, "Vallahi yalan, billahi yalan." diyorlar.
"Konut yok. Olan 10 kişide birine denk geliyorsun, o da geçmemin imkânı yok." diyor. Hatay'daki rakam: 230.000 kişi konteynerda, resmî açıklama, 1,5 sene önce. Bugünkü açıklama: 218.000. 230'dan 18'e, 12.000 kişi. 100 kişiden 5'i konteynerdan eve gitmiş. O evlere kim yerleşmiş? Ben Erdoğan'a şunu söylüyorum: O da bir gün deprem bölgesine geldi. Benden bir gün sonra, Adıyaman'a. Sıcacık arabasıyla salona girdi. O sıcak salonda atamadıklarına kendini alkışlattırıp milletin zekâsıyla alay etti ve teker teker beşli çeteyi, onurunu çağırıp ellerine plaket verdi. Depremin yıl dönümündeki Erdoğan etkinliği budur.
Sayın Erdoğan, sokağa çık dedim, çıkmadın. Pazara gel dedim, gelmedin. Bu sefer seninle birlikte konteyner kentleri gezmeyi teklif ediyorum sana. Var mı cesaretin? Çık sıcak salondan, konteynıra gel bakalım. Kura çekelim. Rastgele. Varsa cesareti. Sokak sevmiyorsa salonda dursun. Teklif ediyorum. Önce 395 konteynerdan birinin adını çekeceksin. Ardından da o konteyner kentteki konteynerın numarasını çekeceksin.
Anadolu Ajansı ve diğer özel haber ajansları o konteynıra, o şehirdeki kamerasını yollayıp canlı yayına geçecek. Sen hatır sor konteynıra. Var mısın? Bu cesareti göster. Oradan çek kurayı, sıcak salondan hatır sor, buna da razıyım. Var mısın? Oturmuş buradan, gidiyor salonlara. Efendim, Erdoğan'dan deprem bölgesine ziyaret. Öyle mi olur ziyaret? Bir yandan da o gitmiyor ama gelenler var bu yana doğru. Geçmişte direnişlerine destek verdiğimiz Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesindeki madenciler, 2000-2020 yılları arasında özelleştirilen, hani altın yumurtlayan tavuğu kesmişiz. Bir mucize olmuş, tavuk canlandı, geri geldi.
20 yıllık süresi bitti. İşleten şirket parasına para katmış. Tavuk gelmiş, bizim kümese altın yumurtlamak istiyor. Erdoğan kışkışlıyor tavuğu, tekrar özelleştirmek istiyor. Öyle olunca, "Yapmayın." dediler. "4 yıldır biz burayı işletiyoruz. Gayet de iyi işletiyoruz. Özelleştirmeyin." dediler.
"Özelleştirmenin yaptığı kıyımı biliriz. Devlette kalsın, biz çalışalım, altın yumurta buraya yumurtlansın." dediler. Çünkü kömür bizden, santral bizden, her türlü ihtiyaç bizden. Kömüre alım garantisi, kömür başına belli bir rezerv garantisi, santralden çıkan elektriğe dolar bazında alım garantisi var. Üşüşmüşler. 8 firma mıydı? 18 firmaya teklif mektubunu almış.
Teklif mektubu veriyorlar. Şartnameyi almış. Çünkü Erdoğan bir tek bu altın yumurtlayan tavuğun üzerine fiyonklu bir hediye paketi yapmamış. Dört dörtlük birisine verecekler.
"CÜRMÜN KADAR YER YAKARSIN"
CHP'li belediyelere düzenlenen operasyonlar üstünden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e seslenen Özel, şöyle devam etti:
"Bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. Yeni bir şafak operasyonuyla parti meclisi üyelerimiz ve bazı parti yöneticilerimiz gözaltına alındı. Sen bizim iktidarımıza karşı nasıl belediye kazanırsın operasyonu bu. Cürmün kadar yer yakarsın."
Bu vergi içki içene ne olursa olsun onu öldürmeyi göze alarak içkiyi içilemez ya da içildiğinde başlı bir verginin ödendiği, o parayı da kendilerine göre taksim ettikleri bir tüketim malzemesi olarak görüyorlar.
Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla vergi alıyorlar. Kimden vergi alıyorlar? Ölülerden vergi alıyorlar. Pişman ailelerinden vergi alıyorlar. Ve böyle olunca insanlar kaçak alkole yöneliyor ve kimi kör oluyor, kimi sakat kalıyor, kimi de hayatını kaybediyor.
"AMACIMIZ NET"
Sayın Mansur Yavaş, Cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçime girmeyeceğini bize bildirdi ve şu cümleyi kurdu, bunun bilinmesini istedi: "Hepsi bizim partililerimiz, bizim üyemiz. Elbette onların verecekleri karara ben de saygılıyım, hepimiz saygılıyız." Ve üç: ön seçim süreci dahil tüm bu süreçlerin hep birlikte ortak akılla yürütülmesi, bundan sonra daha çok bir araya gelinmesi konusunda hemfikiriz.
Amacımız net. Yargı sopasıyla karşımıza dikilenlere karşı, içimizi karıştırmaya çalışanlara karşı hep birlikte dimdik duracağız. Partide bir kaos arayanlar, devlet imkanlarıyla karşımıza dikilip önümüzü kesmeye çalışanlar avuçlarını yalayacaklar.
Benim için en büyük kazanım yıllardır CHP'yi hiziplerin, ayrışmaların, kavgaların merkezi gibi gösterenlere inat her iki Belediye Başkanımızın da göstermiş olduğu birlik ve beraberlik görüntüsüdür. Bu öylesine bir görüntü değildir, suni bir görüntü değildir.
Bu samimi, ahlaklı ve milleti merkeze alan bir tutumdur. Partimizin bir ve beraber, bu birlik görüntüsünün bozulmaması için her iki başkanımızın da olağanüstü çabalarına ben buradan hem Mansur Başkan'ın hem Ekrem Başkan'ın birbirleriyle kurdukları samimi abi kardeş ilişkisine ve "Milleti kurtaralım da ne olacaksa olsun." yaklaşımlarına yürekten teşekkür ediyorum.
Ve son olarak, dün Parti Meclisimizde, ardından Merkez Yönetim Kurulumuzda ön seçim süreciyle ilgili nihai kararı vermiş durumdayız. Belirlenen seçim takvimine göre 11 Şubat 2025 bugün kararın alınması ve ilanıyla birlikte takvimin 1. günüdür.
Takvimin tüm detaylarını Seçim ve Hukuk İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız kamuoyuyla bir özel basın toplantısıyla paylaşacaktır. Ancak ben iki kritik tarihe dikkat çekmek isterim. Bunlardan birincisi 28 Şubat cuma günü saat 17.00'ye kadar Türkiye'yi yönetecek bir sonraki Cumhurbaşkanı'nın belirleneceği ön seçimin seçicisi, seçmeni olmak isteyen Türkiye'nin başta bütün gençlerini harıl harıl partiye online kayıt olan bütün gençlerini ve Türkiye'nin bütün demokratlarını, Büyük Türkiye İttifakı'nın, Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayını belirlemekte görev almak üzere baba evine gelmeye, kaydolmaya ve yapılacak seçimde oy kullanmaya davet ediyorum.
"CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZI 23 MART'TA BELİRLEYECEĞİZ"
Partisindeki cumhurbaşkanı adayı için 23 Mart'ta sandığa gideceklerini ifade eden Özel, Erdoğan'a seslenerek; "Sana meydan okuyoruz, yönetemediğin ülkeyi biz yöneteceğiz" dedi. Özel, şunları söyledi:
“Karşımızda iktidar yürüyüşümüzü durdurmak isteyen ittifak ise Kasım 2023’te büyük bir değişimi yaşayan, 31 Mart yerel seçimlerinde 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin önünü kesmek için elinden geleni yapıyor, tek amacı bu. Bunu ahlaklı bir siyasetle, adil bir yarışla yapmak yerine yargıyı kullanarak, biraz önce saydığım yöntemlerle gazetecisinden siyasetçisine, belediye başkanından Meclis üyesine, herkesi yargı sopası ile sindirerek, kimini içeri atarak, kimine yasak getirerek, kimine kayyum atayarak mücadele ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ni eski model, sığ tartışmalarla medyada boğmak… ‘Aday kim olacak, o mu olacak, bu mu olacak? Kriz mi çıkacak? Masadan mı kalacak?’ diyerek Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve ondan ümidi olan seçmeni meşgul etmek ve ümitsizliğe sevk etmek istiyor. Bunun için biz kararlı adımları atmak için bütün hazırlıklarımızı yaptık. Her geçen gün bizim daha çok güçlendiğimizi, ilk seçimde tecelli edecek millet iradesinden korktuklarını, rekabetten korkan, kaçan bu iktidarın karşısında cesaretle, dimdik ama bir kişi, iki kişi değil onun karşısına kimi dikeceksek, arkasına önce 1 milyon 600 bin CHP’liyi, sonra da bu sistemden, bu rejimden, bu zulümden, bu açlıktan şikayet eden herkesi dikip ‘Hadi bakalım arkasında biz varız’ demeye niyetliyiz. Onun için yola çıkıyoruz. Geçen hafta Çağlayan’da umut olan fotoğraf, bu hafta Pazar akşamı biraz önce gösterdiğim o fotoğraf, Türkiye’de umutları yavaş yavaş körelen, azalan umutları yeniden canlandırmıştır. Ve önemli bir toplantı yaptık. Pek çok konuyu konuştuğumuz toplantının sonundaki fotoğrafı biraz önce gördünüz. O gülen yüzlerden bile bir kriz çıkarmaya çalışan bir akıl Pazartesi sabahı başladı, Pazartesi sabahı. Ve ne yalanlar. Birisi bir gazetenin temsilcisi, Pazar akşamı, Pazartesi sabahı. Ne yalanlar. Dün akşam ‘Mansur Yavaş masadan kalktı, kavga ettiler, şunu dediler bunu dediler.’ Yandaş basın. Bugün sabah dahil. Yine bir saygın televizyon kuruluşu, ‘Efendim Mansur Yavaş dün akşam, her şartta, her durumda aday olduğunu söyledi.’ Krize bak. Biz fotoğrafı çekiyoruz, çektiren biziz, çeken belli. Orada olmayanlar, ‘Nereden, nasıl yeniden bu umudu söndürürüz, yeniden bu kabaran, yükselen duyguları dindiririz, yeniden yükselen bu erken seçimle ilgili heyecanı dizginleriz’ diye yalana başvuruyorlar.
"MANSUR BEY DE KARA PROPAGANDA BİTSİN İSTİYOR"
Şimdi o konuşmayla ilgili, o günkü durumla ilgili net olarak, her iki başkanım da nasıl o gün fotoğrafı paylaştık, hızla birbirlerine ikisi birden aynı fotoğrafı paylaşıp, o duyguyu paylaştılar. Başkanlarımızla yaptığımız o görüşmede vardığımız sonuçları birinci ağızdan, partinin Genel Başkanı olarak ben söylüyorum. Mansur Bey’le de biraz önce görüştük. O da yılmış bu iki gündür dezenformasyondan. ‘Siz anlatın ben de Genel Başkanımızın söylediklerini bizzat teyit edeyim, bu kara propaganda bitsin’ dedi. Şimdi o gerçekleri konuşma vakti. O görüşmede bir; partinin başarısı için herkesin elinden geleni yapacağı, parti kararlarına uyacağı ve milletimizin hayal kırıklığına uğratılmaması noktasında çok hassas bir sürecin yürütülmesi gerektiği konusunda tam mutabakat sağladık. İki; Türkiye’ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek birbirini yıpratmaması konusundaki talep ve öneriyi konuştuk ve bu konuda fikir birliğine vardık.
Sayın Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçime girmeyeceğini bize bildirdi ve şu cümleyi kurdu. Bunun bilinmesini istedi. ‘Hepsi bizim partililerimiz, bizim üyemiz, elbette onların verecekleri karara ben de saygılıyım, hepimiz saygılıyız.’ Ve üç; ön seçim süreci dahil, tüm bu süreçlerin hep birlikte ortak akılla yürütülmesi, bundan sonra daha çok bir araya gelinmesi konusunda hemfikiriz. Amacımız net, yargı sopasıyla karşımıza dikilenlere karşı, içimizi karıştırmaya çalışanlara karşı, hep birlikte dimdik duracağız. Partide bir kaos arayanlar, devlet imkanlarıyla karşımıza dikilip önümüzü kesmeye çalışanlar, avuçlarını yalayacaklar. Benim için en büyük kazanım, yıllardır CHP’yi hiziplerin, ayrışmaların, kavgaların merkezi gibi gösterenlere inat, her iki belediye başkanımızın da göstermiş olduğu birlik ve beraberlik görüntüsüdür. Bu öylesine bir görüntü değildir. Suni bir görüntü değildir. Bu samimi, ahlaklı ve milleti merkeze alan bir tutumdur. Partimizin bir ve beraber, bu birlik görüntüsünün bozulmaması için her iki başkanımızın da olağanüstü çabalarına, ben buradan hem Mansur Başkanın hem Ekrem Başkanın birbirleriyle kurdukları samimi abi kardeş ilişkisine ve ‘Milleti kurtaralım da, ne olacaksa olsun’ yaklaşımlarına yürekten teşekkür ediyorum.
Ve son olarak dün Parti Meclisimiz’de, ardından Merkez Yönetim Kurulumuz’da ön seçim süreci ile ilgili nihai kararı vermiş durumdayız. Belirlenen seçim takvimine göre 11 Şubat 2025 bugün, kararın alınması ve ilanıyla birlikte takvimin birinci günüdür. Takvimin tüm detaylarını Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız kamuoyuyla bir özel basın toplantısıyla paylaşacaktır. Ancak ben iki kritik tarihe dikkat çekmek isterim. Bunlardan birincisi 28 Şubat Cuma günü saat 17:00’ye kadar Türkiye’yi yönetecek bir sonraki cumhurbaşkanının belirleneceği ön seçimi seçicisi, seçmeni olmak isteyen Türkiye’nin başta bütün gençlerini, harıl harıl partiye online kayıt olan bütün gençlerini ve Türkiye’nin bütün demokratlarını, büyük Türkiye İttifakı’nın Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayını belirlemekte görev almak üzere baba evine gelmeye, kaydolmaya ve yapılacak seçimde oy kullanmaya davet ediyorum. Aldığımız karar gereğince cumhurbaşkanı adayımızı 23 Mart Pazar günü yapılacak ön seçimle belirleyeceğiz, hayırlı uğurlu olsun.”