İklim değişikliği ve küresel ısınmanın Türkiye üzerindeki yıkıcı etkileri, bilim insanlarının son uyarılarıyla bir kez daha gözler önüne serildi.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi ve Hidrojeoloji Uzmanı Prof. Dr. Celalettin Şimşek, su kaynaklarının hızla tükenmekte olduğu konusunda kamuoyunu bilgilendirdi.
Prof. Dr. Celalettin Şimşek, mevcut verilere göre Türkiye'deki 240 doğal gölün 186'sının kuruduğunu vurgulayarak, "Göllerimiz büyük baskı altında. Su varlığımız azalıyor. Ülke olarak göl ekosistemimiz ciddi bir tehditle karşı karşıya. Acilen önlemler alınması gerekiyor" açıklamasında bulundu.

SICAKLIK ARTIŞI EN ÇOK MARMARA, EGE VE AKDENİZ'DE HİSSEDİLECEK
Birgün'de yer alan habere göre, Prof. Dr. Celalettin Şimşek, küresel bir sorun olan kuraklığın etkilerinin Türkiye'nin farklı bölgelerinde değişkenlik gösterdiğini belirtti.
Ülkenin kuzey kesimlerinde aşırı yağışlar görülürken, güney bölgelerinde ise şiddetli kuraklık yaşanıyor.
Uzmanların yaptığı analizler, Türkiye'de ortalama sıcaklıkların 2040 yılına kadar 2 derece, 2070 yılına kadar ise ortalama 4 derece artış göstereceğini öngörüyor.
Bu sıcaklık yükselişinden en çok etkilenecek coğrafyalar ise Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri olacak.
Bu kesimlerde su buharlaşması hızlanacak ve açık yüzeye sahip barajlarda su tükenmesi daha da hızlanacak.
Aşırı nüfus yoğunluğu ile birleşen yüksek su talebi, bu bölgelerdeki mevcut barajların ihtiyacı karşılamasını zorlaştırıyor.
Avrupa'nın bile 2050'lerde beklediği sıcaklıkları son üç yılda yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Celalettin Şimşek, bu durumun acil eylem gerektirdiğini ifade etti.

Prof. Dr. Celalettin Şimşek
2040 YILINDA TÜRKİYE SU KITLIĞI TEHLİKESİNDE
Artan kuraklık ve azalan su kaynakları göz önüne alındığında, Türkiye'nin su geleceği için kritik bir dönemeç yaklaşıyor.
Prof. Dr. Celalettin Şimşek'e göre, mevcut trendler devam ederse, Türkiye 2040'lı yıllarda su kıtlığı çeken ülkeler kategorisine girecek.
Bu riski bertaraf etmek için öncelikli adımın mevcut su kaynaklarını korumak olduğunu belirten Prof. Dr. Celalettin Şimşek, özellikle atık suların geri kazanımının önemini vurguladı.
Örneğin, İzmir'de her yıl 400-450 milyon metreküp atık suyun denize deşarj edildiğine dikkat çekti.
Bu arıtılmış suların 'gri su' olarak nitelendirilerek başta tarımsal sulama olmak üzere yeniden kullanılması, özellikle Gediz Havzası'ndaki yeraltı suyu üzerindeki baskıyı önemli ölçüde hafifletebilir.
Türkiye'deki su kaynağının yaklaşık yüzde 75'inin sulamada kullanıldığı düşünüldüğünde, bu strateji içme ve kullanma suyunun ömrünü uzatacaktır.

YER ALTI SULARI AZALIYOR, YAPAY BESLEME ŞART
Büyük tarım sahalarına ve yüksek nüfusa ev sahipliği yapan Bakırçay, Büyük Menderes ve Küçük Menderes gibi havzalarda, yüzey depolamada (barajlar) su seviyesinin düşmesi nedeniyle tüm su ihtiyacının yeraltından karşılandığı görülüyor.
Bu durum, yeraltı suları üzerinde aşırı bir çekilme baskısı oluşturuyor.
Baskıyı azaltmak için arıtılmış atık suların sulamada kullanılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Celalettin Şimşek, bazı havzalarda 400-500 metreye kadar inen derin sondajların bile verim sağlamakta zorlandığını belirtti.
Yüzey barajları yerine buharlaşmanın minimize edildiği yeraltı barajlarına yönelmek daha yararlı olur.
Ayrıca, yapay besleme yöntemleriyle yeraltı suyunun miktarının artırılması ve sulama suyu barajları ile toprak neminin entegre edildiği sensörlü sulama sistemlerinin kullanılması, suyun daha verimli kullanılmasını sağlar.

SU GÜVENLİĞİ BAKANLIĞI KURULMALI VE SU TEK ELDEN YÖNETİLMELİ
Su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için yasal düzenlemelerin ve kurumsal yapıların güçlendirilmesi hayati önem taşıyor.
Prof. Dr. Celalettin Şimşek, içme suyu sağlayan akiferlerin (su taşıyan katmanlar) korunması ve bu bölgelerde kaçak kuyu açılmasının kesinlikle önlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Celalettin Şimşek, uzun vadeli ve etkin bir su yönetimi için önerisini şu şekilde paylaştı:
"Su Güvenliği Bakanlığı kurulmalıdır. Su ile ilgili tüm stratejiler tek bir merkezden yönetilmeli ve geliştirilmelidir."
Bu yapısal değişikliğin, Türkiye'nin su güvenliği riskini en aza indirmede kilit rol oynayacağını vurguladı.

