Ülker, Sabancı Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü Biyofortifikasyon Projesi kapsamında önemli bir tarımsal ve beslenme atılımına imza attı. Proje kapsamında, tarlada yapraktan çinko ve selenyum takviyesi yapılan buğdaylar, mineraller açısından zenginleştirilerek hem toprağa hem de sofraya değer kazandırdı. Bu buğdaylardan elde edilen unla üretilen Saklıköy Tarlada Zenginleştirilmiş Tahıllı bisküviler, sınırlı sayıda olmak üzere raflardaki yerini aldı.
“TARLADAN SOFRAYA” BESLEYİCİ BİR DÖNÜŞÜM
Proje süresince yapılan analizlerde, zenginleştirilmiş buğdaydan elde edilen tam buğday ununda çinko oranının yüzde 46 oranında arttığı, selenyum miktarının ise 18 kat yükseldiği tespit edildi. Laboratuvar sonuçları, bu mineral artışının una ve nihai ürüne başarıyla aktarıldığını gösterdi.
Ülker CEO’su Özgür Kölükfakı, projeyi “toprağın sağlığından tüketicinin sağlığına uzanan bir değer zinciri” olarak tanımladı. Kölükfakı, “Çinko ve selenyum gibi eksikliği sık görülen minerallerin bu yöntemle doğal yollarla artırılması, hem çiftçiye hem de toplum sağlığına fayda sağlayacak” dedi.

ATALIK BUĞDAYLAR, SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE YENİ HEDEFLER
Kölükfakı, daha önce Bahri Dağdaş Araştırma Enstitüsü iş birliğiyle geliştirilen Aliağa Bisküvilik Buğdayı ve Kavılca buğdayıyla yapılan özel ürünlere de değinerek, 2025 itibarıyla 101 çiftçiyle birlikte onarıcı tarım uygulamalarına devam ettiklerini belirtti. Şirketin hedefi, 2030 yılına kadar 10 bin dekarlık alanda bu modeli yaygınlaştırmak.
PROF. DR. ÇAKMAK: “MİNERAL KAYBI, GİZLİ AÇLIĞIN TEMEL NEDENİ”
Projeyi bilimsel açıdan yöneten Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Çakmak ise, yüksek verimli tarım çeşitleriyle birlikte topraklarda ciddi mineral kayıplarının yaşandığını belirtti. Çakmak, “Toprak fakirse, gıda da fakirdir; insan da…” diyerek, bu kayıpların özellikle çocuklarda sıkça görülen ‘gizli açlık’ probleminin temel nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekti.
Biyofortifikasyonun bir “yeniden kazandırma” süreci olduğuna işaret eden Çakmak, “Buğdaya dışarıdan bir şey eklemedik. Zamanla kaybettiği mineralleri ona geri verdik. Bu ürün, ‘tarladan sofraya’ anlayışının örnek uygulamalarından biri oldu” ifadelerini kullandı.
Proje, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi liderliğinde 15 ülkede yürütülmüş 12 yıllık uluslararası bir çalışmanın Türkiye'deki yansıması olarak dikkat çekiyor. Saklıköy bisküvisiyle başlayan bu yaklaşımın, ekmekten süte, çaydan makarnaya kadar birçok temel gıdaya uyarlanabileceği belirtiliyor.
HEM ÇİFTÇİYE HEM TÜKETİCİYE FAYDA SAĞLAYACAK MODEL
Ülker ve Sabancı Üniversitesi iş birliğiyle ortaya çıkan bu modelin yaygınlaştırılmasıyla çiftçilere yeni gelir kapıları açılması ve daha besleyici ürünlerin toplumla buluşması hedefleniyor. Saklıköy’ün yeni ürünü, sürdürülebilir tarım ve sağlıklı beslenme hedeflerini birleştiren öncü bir örnek olarak öne çıkıyor.
