21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü ile Adalet Mülkün Temelidir Derneği, Antalya’daki Ramada Otel’de “TBMM’de Öcalan Komisyonu Ne Yapıyor?” başlıklı bir panel düzenledi. Paneli izleyen yurttaşlar, salon içinde sık sık “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları attı.
Panele konuşmacı olarak:
- Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ,
- CHP eski Genel Sekreteri Suheyl Batum,
- Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar,
- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı eski Müsteşarı Necdet Basa
katıldı.
AÇILIŞ: “BU SÜREÇ NEREDEN ÇIKTI?”
Panelin açılış konuşmasını Adalet Mülkün Temelidir Derneği’nden Yücel Tercan yaptı. Tercan, sürece ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Terör örgütü sahada diz çökmüş, silahlı kapasitesi kırılmış, devletin iradesi tartışmasız biçimde üstün gelmişken bu süreç nereden çıkmıştır? Terör örgütü fiilen bitirilmişken hangi ihtiyaç, gerekçe ve hangi devlet aklıyla elli bin insanın kanı elinde olan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş bir terörist yeniden siyasetin merkezine taşınmıştır?”
ABDULLAH AĞAR: “BU BİR ONUR MESELESİDİR”
Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, konuşmasında terör örgütleriyle müzakere yürütülmesine sert tepki gösterdi. Ağar, şu ifadeleri kullandı:
“Aklı, vicdanı, imanı, sağduyusu, basireti olan hiç kimse ‘analar ağlasın’ demez. ‘Silahlar susmasın’ demez. ‘Kan aksın’ demez. Ama aynı aklı olan, vicdanı olan, basireti olan, feraseti olan, dirayeti olan, imanı olan herkes şunu çok iyi bilir ki bu bir terörist örgütle olmaz. Terörist örgütün lideriyle olmaz. Terörist örgütün ayağına giderek, ondan medet umarak olmaz. Bu öncelikli olarak bir ahlaki meseledir. Bu bir onur meselesidir.”
Ağar, PKK’nın yıllardır sivilleri hedef aldığını savunarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“41 yıldır bizi arkadan vuruyorlar. 41 yıldır Mehmetçiğimizi şehit ediyorlar. Ben gördüm bunları. Bu gözler gördü. Çocukları, kadınları, bebekleri, annesinin karnında doğmamış bebekleri katlediyorlar bunlar. Şimdi siz bunlarla bir yol yürümeye kalkıyorsunuz. Bunun üreteceği bedelin ne olduğunun farkında mısınız?”
ÖZDAĞ: “PKK VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR”
Abdullah Ağar’ın ardından söz alan Ümit Özdağ, konuşmasına 11 ay önce gözaltına alınmasına neden olan konuşmayı yaptığı salonda bulunduğunu hatırlatarak başladı.
PKK’nın ve bağlı yapıların tasfiye edilmediğini savunan Özdağ, şu değerlendirmeyi yaptı:
“14 ay içerisinde KCK ortadan kalktı mı, kendisini feshetti mi? Hayır. En üst terör örgütü PKK’nın da üstündeki yapı ortadan kalktı mı? Hayır. PKK 30 tane Kaleşnikov yakmak dışında yapısını dağıttı mı? Hayır. YPG çözüldü mü? Hayır.”
Özdağ, bölgesel gelişmelere de dikkat çekerek şunları söyledi:
“Aksine YPG, güçlenmeye, manevra alanını geliştirmeye, İsrail ile ve Amerika ile olan ilişkilerini derinleştirmeye, 10 Mart’ta imzaladığı anlaşmayı mümkün olduğunca kendi lehine daha da genişletmeye devam etti. 2 bine yakın PKK’lı İran PKK’sına katılırken, binlerce PKK’lı PYD saflarına geçtiler, katıldılar. PKK’nın örgütsel yapısında, KCK’nın örgütsel yapısında hiçbir değişim olmadı. PKK varlığını sürdürüyor.”
İMRALI GÖRÜŞMELERİNE TEPKİ
Özdağ, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu kapsamında yapılan İmralı görüşmelerine de tepki gösterdi. Görüşme tutanaklarının kamuoyuna açıklanmamasını eleştiren Özdağ, şu ifadeleri kullandı:
“Üç tane milletvekili gidiyorlar, İmralı’da Öcalan’la görüşüyorlar ve 67 sayfa not tutuluyor. Bu 17 sayfaya indiriliyor. Bunun da dört sayfası kamuoyuyla paylaşılıyor. Peki başka ne var bizden gizlediğiniz, Türk milletinden gizlediğiniz?”
Özdağ, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
“Eğer bu konuşma Türk milletinin lehine ise neden tamamını açıklamıyorsunuz? Biz de terörsüz Türkiye istiyoruz ama terörsüz Türkiye, terör örgütüne teslim olarak değil; terörsüz Türkiye, terör örgütü ezilerek ve teslim alınarak olur.”
“MİSAK-I MİLLİ VURGUSU”
Milli sınırlar konusuna da değinen Özdağ, şu ifadeleri kullandı:
“Değerli Antalyalılar, İstiklal Harbimizin hukuki çıkış temeli Misak-ı Milli’dir. O da şöyle başlar: Milli sınırları içinde vatan bir bütündür, bölünemez. Aradan 100 sene geçtikten sonra birileri bizi Misak-ı Milli’yi tekrar yazmaya zorluyor. Yazarız, bilin.”
“SİZİ RAHATSIZ ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Özdağ, sürece karşı yapılan eleştirilerin bazı kesimleri rahatsız ettiğini savunarak şunları söyledi:
“Sosyal medyadan PKK'nın, bana ve Zafer Partisi'ne yapmış olduğu saldırıları, Adalet Mülkün Temelidir Derneği'nin yapmış olduğu panellerden duyduğu rahatsızlığı izliyorum. Pervin Buldan'ından sözde felsefecisine, Belçika'daki PKK'lıya ya da sosyal medyadaki sözcülerine kadar hepsi bu panellerden, açıklamalardan, çalışmalardan olağanüstü rahatsızlık duyuyorlar.”
Özdağ, sözlerini şöyle tamamladı:
“Onlara buradan tekrar söylüyorum: Sizi rahatsız etmeye, canınızı okumaya devam edeceğiz.”
KAYSERİ PANELİ VE MHP TEPKİSİ
Özdağ, Kayseri’de düzenlenen benzer bir panelde yaşananlara da değinerek şu ifadeleri kullandı:
“4 Ocak’ta Abdullah Öcalan denilen teröriste özgürlük için bir miting yapacakmış Diyarbakır’da. DEM Parti, Bahçeli de 'Yapsınlar, ne olur, bundan ne zarar gelir' demiş. Bizim en son panelimiz Kayseri’deydi. Kayseri’de biz Abdullah Öcalan özgür kalmasın diye, Türkiye terörü diz çökmesin diye toplandık. Bahçeli’nin gençleri gelip dışarıda bize küfür ettiler. Şimdi onları Diyarbakır’da görmek isterim. Alkışlamaya mı gidecekler acaba? Alkışlamaya mı gideceksiniz?”
SUHEYL BATUM: “BU TÜRKİYE’Yİ PARÇALAMAYA HAZIRLAMAKTIR”
CHP eski Genel Sekreteri Suheyl Batum ise konuşmasında süreci şu sözlerle eleştirdi:
“Barışı biz istemez miyiz? Terörsüz Türkiye’yi kim istemez? Demin söyledik. Kim istemez ya? Bu, Türkiye’yi Kürtler, Türkler, Araplar diye farklı farklı uluslar diyerek bölerek, parçalamaya hazır hâle getirme işidir. Net, bütün görüntü budur.”
NECDET BASA: “DİL BİRLİĞİ HEDEF ALINIYOR”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı eski Müsteşarı Necdet Basa da kültürel politikalar üzerinden yürütülen tartışmalara dikkat çekerek şunları söyledi:
“Dil hem birleştiricidir hem de parçalayıcı etkiye sahiptir. İşte bu nedenle zaten ulus devletlere, yani üniter, milli yapılara yönelik olarak her şeyden önce bölme, parçalama hedefli emperyal saldırılarda öncelikli olarak kültürel haklar kamuflajı ile dil birliğinin tahrip edilmesi istenir.”
