13.Boğaziçi Film Festivali’nin ardından : 'Altın Yunus’ güvenli limana doğru yüzdü

13.Boğaziçi Film Festivali’nin ardından : 'Altın Yunus’ güvenli limana doğru yüzdü

Boğaziçi Film Festivali’nin ödül tablosu, sinema festivallerindeki temel ayrımı bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Eleştirmen konsensüsünün favorileri es geçilirken, jüri tercihleri ‘Parçalı Yıllar’ gibi ‘güvenli liman’ filmlerine yöneldi. Tartışma, ödül alan bir yönetmenin sahnede sergilediği kurumsal pragmatizm ve son yıllarda festivallerde artan ödül yığma örnekleriyle derinleşiyor.

Atatürk Kültür Merkezi (AKM), 14 Kasım akşamı 13. Boğaziçi Film Festivali’nin (BFF) finaline ev sahipliği yaparken, salondaki atmosfer bir coşku şöleninden çok, mecburi bir sükûneti yansıtıyordu. Törenin genelindeki melankoli ve sönüklük, ülkece yaşadığımız acı kayıplara duyulan saygının bir gereğiydi elbette. Ancak bu saygılı atmosfer, ödül kararlarının arkasındaki tartışmalı denklemi ve festivalin ruhuna dair temel sorunları konuşmamıza engel değil... Çünkü perdenin önündeki ışıklar söndüğünde, asıl mesele başlıyor: Son bir ayda takip ettiğim Türk sinemasının bu iki önemli festivali (Antalya ve Boğaziçi), sanatsal dili mi, yoksa dikkatle hesaplanmış bir endüstriyel matematiği mi ödüllendiriyor?

GELENEKSEL ANLATIYA MEYİL

Ulusal Uzun Metraj kategorisinde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini kucaklayan, ilk olarak Antalya’da izlediğim ‘Parçalı Yıllar’, saygın bir dönem filmi işçiliği sunuyor, evet. Yetkin Dikinciler’in performansı da takdire şayan. Ancak bu eserin, sinema dilinde yeni yollar arayan filmlerin önünde zirveye oturması, jürinin geleneksel anlatıya meylini ve belki de bir ‘güvenli liman’ tercihini işaret ediyor. Uzun süresi ve yüksek diyalog yüküyle geleneksel çizgilere sadık kalan bir filmin, bu denli kritik ödülleri alması, sinematografik risk alma cesaretinin geri planda kaldığı tartışmasını da beraberinde getiriyor.

Bu noktada, sinema eleştirmeni dostlarımızla yaptığımız sohbetlerde öne çıkan filmleri hatırlatmak gerekiyor. Eleştirel konsensüs, ‘Bir Adam Yaratmak’ (Engin Altan Düzyatan’a oyunculuk ödülünü getirse de), ‘Tavşan İmparatorluğu’ ve ‘Kanto’ gibi filmlerin, sinema dilindeki risk alabilme yetenekleri ve tema derinlikleri açısından zirveyi zorladığını gösteriyordu.
Eleştirmenlerin ve izleyicilerin takdirini kazanan bu güçlü üçlünün, jüri tarafından En İyi Film kategorisinde es geçilerek, tercih hakkının ‘Parçalı Yıllar’a devredilmesi, festivalin sadece kurumsal kaygılara değil, aynı zamanda genel sinema beğenisi ve yenilik arayışına karşı da bir makas açtığını gösteriyor.

MAHALLE BASKISI VE İDEOLOJİK KÖRLÜK

Örneğin, festivalin haksızlığa uğrayan yapımı, Ensar Altay’ın ‘Kanto’ filmi. Modern insanın yalnızlık ve ölüm gibi evrensel sancılarına odaklanan, bunu güçlü kadın hikâyeleri üzerinden ve muhteşem oyunculuklarla başaran bir film... ‘Kanto’nun, hem sol tandanslı Antalya’da hem de muhafazakâr entelektüel camianın kalesi sayılan Boğaziçi’nde büyük ödüllerden mahrum bırakılması, bize festival sisteminin ideolojik körlüğünü fısıldıyor. Anlaşılan o ki, ‘mahalle baskısı’ o kadar kuvvetli ki, ne kendi mahallesinin ne de karşı mahallenin cesaretle ürettiği işler, artık hakkettiği takdiri görmüyor.

Festivallerdeki bu manzara elbette sadece Boğaziçi’ndeki ya da Antalya’daki ‘dengeleme’ arayışıyla sınırlı değil. Örneğin Adana Film Festivali’nde Pelin Esmer’in ‘O da Bir Şey mi’ filminin tam sekiz ödülle ayrılması da bize son yıllarda dikkat çeken ödül yığma pratiğini gösteriyordu. Özetle, festivaller ya ödülleri dağıtarak dengelemeye çalışıyor ya da tek bir yapıma yığarak. Bu da, festival camiasında artık yüksek sesle sorulması gereken o tek soruyu beraberinde getiriyor: Jürilerin tercihleri, bağımsız sinematografik başarının ve anlatısal cesaretin saf bir karşılığı mı, yoksa dengeleme, ajanda ve kurumsal lobilerin kaçınılmaz matematiği mi?
Öte yandan, son birkaç yılda hem Antalya’da, hem Boğaziçi’nde yaşanan skandalları da düşündüğümüzde, festivallerin bu krizlerin ardından bir toparlanma süreçlerinde olduğunu elbette göz ardı etmemeliyiz. Bu süreçlerde Antalya’nın film, Boğaziçi’nin jüri bulmakta zorlandığı kulislerde konuşulan konular arasında. Ancak jüri seçimlerindeki tutarsızlıklar ve ödüllerdeki bu ‘dengeleme’ matematiğinin ayyuka çıkması artık şu temel soruyu sormamızı zorunlu kılıyor: Türk sinema endüstrisi, sanatsal dili ödüllendirmekten tamamen uzaklaştı mı?
Bu sorunun yanıtı, sadece ödüllerin değil, Türk sinemasının gelecekteki kalitesini de belirleyecek.

PRAGMATİZMİN SAHNEDEKİ RESMİ

Geceye dair bir gözlemim de, ödül alan bir yönetmenin sahnede sergilediği pragmatik dönüşüm oldu. ‘Tavşan İmparatorluğu’ ile adından söz ettiren yönetmen Seyfettin Tokmak, Antalya’daki törende sahneye altı yedi kez çıkıp konuşan, ödülünü Yaşar Kemal’e adayan, ancak kurumsal destekçilerine teşekkür etmeyi ‘unutan’ bir görüntü çizmişti. Ancak Boğaziçi’nde, her ödül alışında TRT 12 Punto’ya ve diğer kurumlara olan minnettarlığını uzun uzun dile getirmesi gözümden kaçmadı. Sanırım işin sırrı, sinema sevgisinden çok, ‘sponsor rızasını’ gözetmekte yatıyordu. Çünkü Boğaziçi’nin salonunda, protokol sırasında birçok kurumsal temsilci vardı. Bir sanatçının bağımsızlığını koruma çabası ile kurumsal desteğe olan ihtiyacı arasındaki bu keskin gerilim, ödül törenlerinin sanatsal bir şölenden, kurumsal bir rıza zeminine evrildiğinin en net kanıtıydı. Bağımsız sinema ya da sanat sineması dediğimiz bir alanda bütçe avcılığının ortaya çıktığı bu manzarada akıllara bir yönetmenin nasıl bağımsız ve özgür kalabileceği; daha doğrusu, hayalleri ve rüyası olan bir gerçekliğin yeni anlatım tekniklerini denemeyi hangi bedeller karşılığında tercih edebileceği sorusu geliyor. Bu soru da sektör üzerinde ağır bir yük.

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN