Ahmed Adnan Saygun’un ‘Gilgameş Operası’ İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından ilk kez sahneye taşınıyor.
Eseri tozlu raflardan kurtararak repertuvara kazandıran İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Caner Akgün: Türk opera tarihinin en büyük sanat olayı. Milli bir görev yapıyor, emaneti geleceğe taşıyoruz.
İDOB Başrejisörü Caner Akın: 500 kişilik İDOB ekibi bu işe inandı, kucakladı ve sahiplendi. İzleyici klasik opera izlemeyecek, teknoloji ile gerçeğin harmanlandığı çok farklı bir deneyim yaşayacak.
SALİHA SULTAN
Ahmed Adnan Saygun’un, 1962-1983 yılları arasında yazdığı ‘Gilgameş Destanı’ tamamlanışından 42 yıl sonra ilk kez sahneye taşınıyor. Zorluğu nedeniyle bugüne kadar kimsenin sahnelemeye cesaret edemediği eser, İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) çatısı altındaki 500 kişilik devasa bir ekibin aylar süren çalışmasıyla nihayet izleyiciyle buluşuyor. Eseri sahneye taşıyan devasa ekibi, İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Caner Akgün, İDOB Orkestra Şefi İbrahim Yazıcı, İDOB Başrejisörü Caner Akın, İDOB Koreografı Deniz Özaydın. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali kapsamında, AKM Türk Telekom Opera Sahnesi’nde bugün dünya prömiyerini yapacak olan, 20 Mayıs’ta da sahnelenecek olan ‘Gilgameş Operası’nın sahneye hazırlanma sürecini, yoğun prova çalışmaları sırasında yakaladığım Caner Akgün ve Caner Akın ile KARAR okurları için konuştum.
İDOB Başrejisörü Caner Akın
Sayın Caner Akın, öncelikli bu yoğun çalışma sırasında vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Saygun’un eseri size göre 42 yıl boyunca neden tozlu raflarda kaldı?
Ahmed Adnan Saygun hem kültürel hem ruhani, her anlamda çok yenilikçi ve derinlik sahibi bir besteci. Eseri yaklaşık 11 yılda bitiriyor. ‘Benim şaheserim’ dediği bir eser. 42 yıl boyunca eseri yapmaya niyetlenenler çok oldu tabii, fakat eser kendi iç dinamiğinde, müzik olarak, teknik olarak, şarkıcıları, balesi, orkestrası, her bakımdan çok üst düzey ve çok zor. Bu eseri sahneye koyabilmek ayrı bir özgüven ve potansiyel gerektiriyor. İDOB’un bugün geldiği noktada artık bu potansiyele sahip durumdayız. Yüzlerce yıldır var olan opera sanatı Türkiye’de 50 küsür yıldır var olan bir sanat, o yüzden tabii geçmişte çok cesaret edilemedi. Biz ise, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk’ün yönlendirmeleri ve bize verdiği güvenle bugün nihayet bu eseri sahneye koyabileceğimize inandık.
‘TÜRK OPERASINA DÜNYADA ANCAK KENDİ TOPRAĞIMIZDAN ÇIKAN YARATILARLA BİR YER EDİNEBİLİRİZ’
‘Gilgameş Operası’ sizce neden sahnelenmeliydi?
‘Gilgameş Operası’ bizim vatanımıza, topraklarımıza ait, milli bir opera. Bu nedenle sahnelememiz çok önemli. Uluslararası platformlarda da kendimizi ancak kendi canımızdan, toprağımızdan çıkan yaratılarla temsil edebilir, kendimize, Türk operasına bir yer edinebiliriz.
Ne kadar sürdü bu hummalı çalışma?
Yaklaşık dokuz, on aydır da eserin el yazması halinden bu haline gelmesi için ciddi bir çaba sarf ediyoruz. Biliyorsunuz ki dokuz ay bir insanın dünyaya gelmesi için gereken bir süre, resmen o kadar sürdü. Geldiğimiz noktada da gerçekten 43 yıldır buna neden cesaret edilemediğini de çok iyi anladık. Bütün İDOB ekibi, herkes seferber olmuş durumda ve alnımızın akıyla da bu prodüksiyonu seyircilerimize başarı ile sahneleyeceğimize inanıyoruz.
‘ÇALIŞMANIN ARKASINDA İDOB’UN 500 KİŞİLİK EKİBİ VAR’
Bu zorlu prodüksiyonun arkasında kaç kişilik bir ekip var?
Atölyeleri de katarsak yaklaşık 500 kişilik ekip var. İDOB ciddi bir fabrika, terzihaneden dekorculara, makyözlerden suflörlere, teknik ekipten orkestraya, dansçılardan koraya dev bir ordu var ‘Gilgameş Operası’nın arkasında.
Opera kaç perde ve süresi ne olacak?
Eser normalde üç perde, biz iki perde tek ara ile sahneleyeceğiz. Toplamda iki saat on dakika sürecek.
Sadece Türk izleyici ile mi buluşacak?
Eser, hem taşınabilirlik olarak hem de yurt dışındaki opera seyircilerinin ilgisini çekecek düzeyde olması nedeniyle dünya turnesi yapmak için de çok uygun.
‘HOCANIN HİÇBİR İFADESİNİ DEĞİŞTİRMEDİM, EL YAZMASI NOTLARINA SADIK KALDIM’
Gılgamış Operası’nı hazırlarken nasıl bir yol izlediniz? Saygun’un yazdığı şekilde mi kurguladınız yoksa farklılıklar da olacak mı?
Gılgamış Destanı dünyanın ilk edebi metni bildiğiniz gibi. Yazıldığı tarihlere baktığımızda, o dönemde Sümerlerde üstün güçleri olan insanlar, yarı tanrılar var. Binlerce yıl önce yaşamış bu insanlar mı daha aydın biz mi daha aydınız, onlar mı daha teknolojik biz mi? Bu ciddi olarak sorgulanması gereken bir şey. Bu bağlamda Saygun’un el yazması notlarına da sadık kalmaya çok özen gösterdim. Yüz yüze tanıyamadım ama Saygun Hoca o kadar ileri görüşlü ki, 3000 yıllarda yazılmış gibi bir esere imza atmış. Bu bağlamda binlerce yıl öncesini düşündüğümüzde ister istemez çağlar arası bir yolculuk yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ama şu büyük bir gerçek ki, konu olarak insanın içsel döngüsünü, mücadelesini, yolculuğunu, ölüm korkusunu, kalbimize döndüğümüz zaman dünyanın nasıl güzelleşeceğini anlatıyor. Eserin verdiği ana fikir, koronun son sahnede söylediği ‘Sevgiden başka gerçek ne var, huzur sevgi ne güzel’ sözünde.
Saygun’un eseri yazarken Yunus Emre’nin “Hamdım, yandım, piştim” söylevinden de esinlendiği belirtiliyor…
Aynen öyle. Güzel bir vurgusu var hocanın, Gılgamış karakteri eserin sonunda ilk başlardaki zalimliğinden uzaklaşıp kendi içsel döngüsünde sevgiyi ve aşkı keşfetmeye gidiyor. Hoca el yazması notlarında bu bölüm için “Kendi etrafında dönmeye başlıyor” diyor. Gılgamış, Mevleviler gibi dönmeye başlıyor, onlara güzel bir göndermesi var. Sahneye uyarlarken buna aynen sadık kaldım. Ve o kadar etkileyici bir sahne oldu ki izleyenlerin gözleri doluyor…
‘İZLEYİCİ KLASİK OPERA İZLEMEYECEK, TEKNOLOJİ İLE HARMANLANMIŞ SAHNE ÜSTÜ BİR DENEYİM YAŞAYACAK’
Dekoru, mekanları, karakterleri ve besteleri ile oldukça zengin ve karmaşık da bir eser. İzleyici sahnede neyle karşılaşacak?
İzleyicilerimiz ‘Gilgameş Operası’nda klasik bir opera seyretmeyecekler, farklı bir deneyim yaşamaya gelecekler. Biliyorsunuz, teknolojinin etkisiyle görsel sanatlarda kullanılan yeni bir deyim var, ‘teknoloji ile harmanlanmış bir sahne üstü deneyimi’… Ben de bunu kullandım. Sahnede IMAX teknolojisiyle bir film izliyormuş gibi, üç boyutlu bir sistemin aktığı, içinde canlı şekilde dekorun, oyuncuların, orkestranın, korunun ve dansçıların da olduğu, komple teknoloji ile gerçeğin harmanlandığı bir deneyim yaşayacaklar.
Oldukça heyecanlı görünüyorsunuz. ‘Gilgameş Operası’nın hazırlık sürecinde sizi en çok etkileyen ne oldu?
Ben MSGSÜ Devlet Konservatuarı mezunuyum. Ahmed Adnan Saygun Türkiye’deki bütün devlet konservatuarlarında çok önemli bir noktadadır, ‘Türk Beşlileri’nden biridir ve önemi tartışmasız çok büyüktür. Öğrenciliğimden beri onun öğretileri, geleneği ile eğitim almış biriyim. Kariyerim boyunca şarkıcı olarak eserlerini de seslendirdim ama onun 42 yıldır sahnelenmemiş, şaheserim dediği bir eseri sahneye koyan rejisörün ben olacağımı hayal bile edemezdim, etmemiştim de.
Peki bu fırsat önünüze geldiğinizde ne yaptınız?
İlk başta bir şok durumu yaşadım tabii ki. Sonrasında inanılmaz büyük bir gurur, büyük bir mutluluk hissettim ama bir o kadar da sırtıma çok büyük bir yük bindiğini hissettim. Ama, İDOB’un her birimindeki her insanla yaptığımız ilk toplantıdan itibaren aylar boyunca birebir iletişim halinde kaldım ve ben ne kadar bu esere inandıysam, onlar da o kadar inandılar. Ancak bu sayede oldu, yoksa olmazdı. Bütün İDOB ekibi, herkes bu işe inandı, kucakladı ve sahiplendi. Hepsine minnet borçluyum.
‘GILGAMIŞ KARAKTERİ BÜTÜN İNSANLIĞIN HİKAYESİNİ ANLATIYOR’
Son olarak, ‘Gilgameş Operası’nda sizi en çok etkileyen sahne hangisi?
Son sahne… Gılgamış’ın ölümlü olduğunu kabullenip, tanrı olmaktan vazgeçtiği, dünyadaki mücadelesinden uzaklaşarak, içindeki aşka yöneldiği, her şeyi kabullenip tevekkül ettiği o sahne… Çok etkileyici. Çünkü hepimiz yaşamımız boyunca bu dünyada egolarla, hırslarla, nefretlerle boğuşuyoruz. Ve bunlar bizi insanlığımızdan uzaklaştırıyor. Bütün bunlardan sıyrılıp kendi ruhunu keşfetmeye başlayan insan ise bu yolculukta önemli bir aşama kaydediyor. Özetle Gılgamış’ta bu dünyadaki yolculuğumuzu, uğruna kendi benliğimizden uzaklaştığımız birçok şeyin aslında ne kadar anlamsız olduğunu görüyoruz.
İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Caner Akgün
WAGNER’İN ‘BÜTÜNLÜKLÜ SANAT ESERİ’ KAVRAMINA UYGUN BİR BAŞYAPIT
Sayın Caner Akgün, ‘Gilgameş Destanı’ bugüne kadar neden sahnelenmedi? 42 yıl sonra repertuvara almaya siz nasıl cesaret ettiniz? Bu süreci bizimle paylaşabilir misiniz?
‘Gilgameş Operası’ dramaturjik olarak akışı kolay bir eser değil. Saygun’nun ayrıca kendisi libretto haline getirdiği, büyük bir adanmışlıkla yazdığı eserin bazı sahnelerinin birbirine bağlanması üzerine dramaturjik çalışmalar da yaptık. Orkestra şefimiz İbrahim Yazıcı, koreografımız Deniz Özaydın baş rejisörümüz Caner Akın ve ben çok uzun zaman dört duvarın arasında çalıştık. Daha sonra Bilkent Üniversitesi Ahmed Adnan Saygun Araştırma Merkezi’nden eserin orijinal el yazmalarını aldık. Ardından notaları bilgisayara geçiren bir ekipten destek alarak dijital ortama geçirdik. Notalar Aralık 2024 sonunda elimizdeydi. Sonra dördümüz birlikte eserin tamamını önümüze aldık, bütün ses gruplarına ayırdık. Koro, solo ve orkestra Ocak 2025 başı itibariyle çalışmaya başladı ve yaklaşık 4,5 ay boyunca durmaksızın çalıştılar.
Zorluğu nedeniyle bugüne kadar sahnelenmeyen bir eser için 4,5 aylık bir çalışma şaşırtıcı değil mi? Nasıl oldu?
Evet, çünkü sanatçılarımız müthiş yetenekli. Şefimiz Yazıcı orkestra ve solistler ile aylarca tek tek çalıştı. Başrejisörümüz Akın da, sahneleme konusunda dijital bir sahneleme yoluna gitti. Böylece anlatımı bu kadar güç ve derin olan bir eseri bugüne uyarladık. Ardında şefimiz ve başrejisörümüzün büyük başarısı var. Genel atölyelerinin bütün çalışmalarının sorumluluğu da bana ait.
Peki operayı bugüne uyarlanmış halinde sahnede neler göreceğiz? Eserde bir değişiklik söz konusu olacak mı?
Eserde bazı kesintiler de yaptık elbette. Ama buna cesaret etmemiz gerekti, onun da sorumluluğunu ben aldım. Librettonun içerisindeki bazı tekrarları almadık ama Saygun’un hiçbir ifadesinde asla bir değişiklik yapmadık. Epik dram diye geçiyor eser, içinde bale var, tiyatro var. Tiyatro oyuncusu tirat okuyor mesela bir sahnede. Opera yapısı var, koromuz var. Yani komple bir eser ‘Gilgameş Operası’, Wagner’in ‘bütünlüklü sanat eseri’ kavramına uygun bir başyapıt.
Bunca hummalı çalışmanın ardından, geldiğiniz noktada, dünya prömiyeri öncesi neler hissediyorsunuz?
Çok heyecanlıyım, 25 sene önce başladım bu işe ve şu an en heyecanlandığım anı yaşıyorum. İddia ediyorum, Türk opera tarihinin en büyük sanat olayıdır bu. Şu an bir köşe taşı konuluyor ve çok duygulandığım, bütün ekibimizle gurur duyduğum müthiş bir iş. İnanıyorum ki, eksikleri varsa da asla bu işin önüne geçemeyecek. Çünkü biz milli bir görev yapıyoruz, bize verilmiş bir emaneti geleceğe taşıyoruz.