SALİHA SULTAN
Çanakkale’ye geçmişte yaptığım en anlamlı ziyaretlerden biri, 2015 yılında katıldığım ‘İlim Heyeti 100 Yıl Sonra Çanakkale’de’ etkinliğiydi. Türkiye Yazarlar Birliği’nin Çanakkale Savaşı sırasında dünyanın dört bir yanından cepheye götürdüğü ilim insanlarının hatırasını yaşattığı etkinliğe merhum D. Mehmet Doğan ile birlikte katılmış, heyetimizdeki onlarca ilim insanından döneme dair muazzam bilgiler dinleme fırsatı bulmuştum.

,1915 tarihli Çanakkale Savaşı’ndaki ruhun, bu hafta 103’üncü yılını kutladığımız 30 Ağustos Zaferi’yle sonuçlanan Milli Mücadele fikrinin ardındaki güç olduğu düşüncesi o sohbetlerde zihnimde pekişmişti. Bu hafta ise, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında gerçekleşen ‘Çanakkale Kültür Yolu Festivali’ sırasında şehirde gördüğüm manzara da bunun kanıtı niteliğindeydi. Festivalin, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda gerçekleşen açılışı sırasında Çanakkale’deki her evin balkonunda, sokaklarda yediden yetmişe herkesin elinde dalgalanan Türk bayrağı, bugün ihtiyaç duyulsa Milli Mücadele ateşinin yine Çanakkale’den yakılacağının işaretiydi.

Açılışa, Çanakkale Belediye Başkan Vekili Bülent Şarlan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü ve Türkiye Kültür Yolu Festivali Direktörü Selim Terzi de katıldı.
TURİSTLER ŞEHRE ZİYARETİNİ ARTIK FESTİVAL HAFTASINA DENK GETİRİYOR
Mehmed Akif’in İstiklal Marşı’mızdaki ‘Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda’ dizesiyle adımladığım Çanakkale, tarihimizdeki destansı misyonun yanı sıra, denizinden güneşine, Troya Antik Kenti’nden gastronomisine birçok değeri ile bütün dünya için önemli bir cazibe merkezi. Şehir bu yıl dördüncü kez ‘Çanakkale Kültür Yolu Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Festivalin Anadolu Hamidiye Tabyası Hangarı’nda gerçekleşen açılış töreninde yapılan konuşmalardan edindiğim bilgiye göre, turistler artık şehre ziyaretini her yıl 400’den fazla etkinliğin gerçekleştiği, tarihin ve modern sanatın iç içe geçtiği festival haftasına denk getiriyor. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir’in aktardığına göre Çanakkale’nin otellerinde bu süreçte yer bulmak neredeyse imkansız hale geliyor. Çanakkale Valisi Ömer Toraman’ın söylediğine göre de esnafından vatandaşına bütün Çanakkaleliler festivali büyük bir memnuniyetle sahipleniyor. 7 Eylül’de sona erecek Çanakkale Kültür Yolu Festivali, dokuz gün boyunca yerli ya da yabancı, her yaştan ve her ilgi alanından insan için özel düşünülmüş birçok etkinliğin gerçekleşiği dolu dolu bir program sunacak. Yolu bugünlerde Çanakkale’ye düşenler, tamamı ücretsiz olan bütün etkinlikleri Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin sosyal medya hesaplarından inceleyerek katılabilir.

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam
‘KÜLTÜREL EMPERYALİZMLE MÜCADELE’ VURGUSU
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam’ın ‘Çanakkale Kültür Yolu Festivali’ açılışında yaptığı konuşma, diğer festivallerden daha anlamlıydı. Çünkü insan Çanakkale’nin her adımı tarihi bilgilerle donatılmış deniz kıyılarında gezinirken savaş sırasında nasıl mücadelelere sahne olduğunu gözünde canlandırıyor, şehitliklerini adımlarken Osmanlı’nın bütün coğrafyalarından gelip bu kıyılarda verilen canların ne uğruna verildiğini sorguluyor. Bu sebeple Bakan Yardımcısı Çam’ın, sınırların sadece toprakları savunarak değil ‘aynı zamanda kültürel emperyalizmle mücadele’ ederek de korunması gerektiğini dile getirdiği şu sözleri anlamlı: “Türkiye Kültür Yolu, adı festival. Festival aynı zamanda aslında ‘bayram’ demek. 30 Ağustos Zafer Bayramı’mızla birlikte bu etkinliği kutluyoruz. Bizim kültürümüz, medeniyetimiz, tarihimiz, geçmişimiz, birikimimiz, dünyanın en büyüklerinden bir tanesi. Bunu en güzel şekilde tekrar yaşatmaya, geliştirmeye, gençliğe, yeni nesillere aktarmaya çalışıyoruz ve bunun öğrenilmesi, anlaşılması, geliştirilmesi noktasında da bu festival önemli katkılar sağlıyor.”

Yaşayan Miras: Keçe Sergisi

Yaşayan İstanbul Sergisi
HER ADIMDA BİR SERGİ
‘Çanakkale Kültür Yolu Festivali’nde, çoğu birbirine yürüme mesafesinde olan mekanlarda yer alan sergileri de gezme fırsatı buldum. Anadolu Hamidiye Tabyası’nda ressam Kadir Akyol’un şehrin binlerce yıllık kültürel mirasından ilhamla hazırladığı ‘Medeniyetlerin Mirası’, sanatçı Raşit Altun’un insanın karmaşık dünyasına rengarenk bir ayna tuttuğu ‘Sır’ sergisi görülebiliyor. Deniz Müzesi’ndeki ‘Paranın Yüzünde Anadolu: Troya’dan Çanakkale’ye’ adlı sergide ise Lidyalılardan Hititlere, Osmanlı’dan bugüne, gümüş sikkelerden altına paranın tarihçesi adım adım anlatılıyor. Kent Müzesi’ndeki ‘Zamanın Katmanları’, Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi’ndeki ‘Anadolu Medeniyetleri Sergisi’, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’ndeki ‘Hayal İstanbul’ sergileri de görülmeye değer. M. Osman Korfman Kütüphanesi’nde Samed Karagöz küratörlüğünde hazırlanan ‘Hala Yaşıyorum’ sergisi ise Filistinli bir sanatçının çalışmaları üzerinden Gazze halkının dramına ışık tutuyor. Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin her durağında karşımıza çıkan ‘Yaşayan Miras’ sergisi ise Çanakkale’ye özel keçe kültürüne odaklanmış. Keçe üretiminin hem geleneği hem de modern yorumları sergide görülebilir.

Türkiye Kültür Yolu Festivali Gastronomi Koordinatörü Şef Ramazan Bingöl ile birlikte.
DÜNYA MUTFAĞINDAN FARKIMIZ ‘ANADOLU’NUN YOKLUK YEMEKLERİ’
Çanakkale Kültür Yolu Festivali’nde Türk mutfağının dünya çapında şeflerinden Ramazan Bingöl ile de sohbet etme fırsatı buldum. Yirmi şehirde gerçekleşen Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin Gastronomi Koordinatörü olan Bingöl ile, kahramanlık destanları ve savaşın acılarıyla anılan Çanakkale’de bir araya gelmişken, geçmişteki bu savaşların Türk mutfağına etkisini sordum. Bingöl, Anadolu mutfağının dünya mutfaklarından temel farkının az ürünle, çok lezzetli ve şifalı yemekler pişirebilmek olduğunu vurgulayarak, “Biz bunlara yokluk yemekleri diyoruz aslında” dedi. Anadolu’da olduğu gibi Çanakkale’de bazı yokluk yemeklerinin ön planda olduğunu söyleyen Bingöl, Çanakkale Savışı sırasında askerlerin tayını üzüm, hoşaf ve arpa ekmeği olduğunu da hatırlattı. Bingöl, şöyle devam etti: “Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de tabii çok şey değişti ama o yokluk yemekleri hala Çanakkale mutfağında da görülüyor. Mesela bugün, Silkme Mantı yaptık. Çok lezzetli olan ama pek az kişinin bildiği bir lezzet. Hamur üzerine nohut, varsa kemik ekliyorsun inanılmaz lezzetli bir yemek oluyor. Peynir Tatlısı da mesela aynı şekilde, işte Çanakkale’nin bu lezzetleri de Anadolu’nun yokluk yemeklerinden.”
TÜRK MUTFAĞININ ENVANTERİNİ ÇIKARIYORUZ
50’den fazla ülkeyi gezmiş bir şef olan Bingöl’e ayrıca Türkiye Kültür Yolu Festivali’nde yaptıkları çalışmaları da sordum. Bingöl, gittikleri her şehirde on lokanta seçtiklerini, lezzet noktaları olarak tayin ettikleri bu lokantaların menüsüne geleneksel yemeklerimizi ekleyerek, yıl boyunca o şehrin yerli ve yabancı misafirlerine sundukları bilgisini verdi. Bingöl, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye Kültür Yolu Festivali sayesinde 400’e yakın yemeği yeniden ihya ediyoruz. Festival bu anlamda Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un önderliğinde Türk mutfağı adına bir tarih yazıyor. Günümüzde unutulmuş, kimi artık sadece evlerde yapılan, lokantalarda bulunmayan yemeklerin, Türk mutfağının envanteri çıkıyor. Bu süreçte ben de onlarca yeni lezzetle karşılaştım, Türk mutfağının gerçek lezzetlerini ihya eden bir proje yürütüyoruz.” Bingöl son olarak Çanakkale’deki on lokantanın menüsüne Silkme Mantı, Fener Kavurma, Buğday Çorbası, Ciğer Sarma, Çömlek Kebabı, Börülce Köftesi, Basma Helvası, Biga Köftesi ve Pazı Dolması gibi yemekleri ekledikleri bilgisini verdi.
