Yediden yetmişe bütün Türkiye’nin Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabe’sinde imza attığı kaligrafik yazısına aşina olduğu sanatçı Etem Çalışkan 97 yaşında İstanbul’da vefat etti. Dostları ardından KARAR’a konuştu.
SALİHA SULTAN
Yediden yetmişe okuduğumuz okullarda sınıf duvarlarımızı süsleyen Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabe’sinde imza attığı kaligrafik yazısına aşina olduğumuz sanatçı Etem Çalışkan 97 yaşında İstanbul’da vefat etti. Yazısı Türkiye’nin görsel hafızasına kazınan ancak pekçok kişinin ismini bilmediği Çalışkan, aynı zamanda Atatürk’ün ikonik imzasını stilize eden sanatçıydı. Çalışkan, ders kitaplarındaki Gençliğe Hitabe ve İstiklal Marşı sayfalarındaki meşhur Atatürk portresinin, Türk lirasındaki mavi kuru kalemle yapılmış Atatürk illüstrasyonunun, devlet kurumlarınının duvarlarında karşılaştığımız karakalem Atatürk portrelerinin de ressamıydı. Soyadı ile müsemma ‘çalışkan’ bir kalem olan sanatçı, İstiklal Marşı’nın kaligrafik yazısına imza atmış, Nutuk’u iki cilt halinde kaligrafi ile yazmış, Anıtkabir’deki kitabelerin yazılmasına da hocası Prof. Dr. Emin Barın ile birlikte emek vermişti. Türkçe kaligrafi ile yazılıp, basılan ve Günaydın gazetesi aracılığı ile milyonlarca eve giren Kuran-ı Kerim mealinin de kaligrafisti olan Çalışkan, Cumhuriyet tarihimizin görsel belleğine sinmiş bir isimdi. Adı ise, vefatıyla birlikle gündeme gelen haberlerdeki bu detaylarla bütün Türkiye’nin hafızasına kazındı.
SAVAŞ ÇEVİK: EMİN BARIN’IN ‘BEŞİ Bİ’YERDESİ’NİN İLKİYDİ
Türk hat sanatının duayenlerinden Prof. Dr. Emin Barın’ın yetiştirdiği bir öğrenci olarak da bilinen Çalışkan’ın vefatı sanat dünyasında derin üzüntüye neden oldu. Baş sağlığı dilemek üzere aradığım, yakın dostlarından hattat Dr. Savaş Çevik, üzüntüsünü "Kendisi Türkiye’nin yetiştirdiği nadir sanatçılardan bir tanesidir. Ülkemizin çok değerli bir sanatkarını, Etem Çalışkan hocamızı kaybettik" sözleri ile dile getirdi. Çalışkan’ın kendisinin de öğrencisi olduğu Prof. Dr. Barın’ın ilk öğrencisi olduğunu hatırlatan Çevik, "Etem hocamız Emin Barın’ın vasıtası ile kaligrafiye başlamış, bütün zamanını kaligrafiye yoğunlaştırmış bir ağabeyimizdi. Emin Barın hocamının ilk ve en yaşlı öğrencisiydi. Kendi deyimi ile Emin hocanın ‘beşi bi’yerde’ diye tabir ettiği beş öğrencisinden ilkidir, en küçüğü de bendenizim“ bilgilerini aktardı. Çevik, son olarak şunları ifade etti: "Türkiye’de kaligrafiyi henüz kimsenin bilmediği, çalışmadığı dönemlerde yoğunlukla çalışmış ve pekçok öğrenci yetiştirmiştir. Grafik tasarımcı ve illüstratör olarak da birçok gazetede çalışmış, illüstrasyonlar yapmış ve çok değerli eserler vermişti. Çok üzgünüm kendisini kaybetmekten, yeri çok zor doldurulacak bir sanatkar ağabeyimdi, Allah’tan rahmet diliyorum.“
SABRİ KALENDER: AKIL HOCAM, BİLGE KÂĞANIMDI
Telefonla görüştüğüm koleksiyoner Sabri Kalender ise, Çalışkan’ın yalnız bütün Türkiye’nin aşina olduğu kaligrafi çalışmaları ile kıymetli bir isim olmadığını, hayatı boyunca ürettiği bütün sanat çalışmaları ve nev-i şahsına münhasır kişiliği ile de nadir bir sanatçı olduğunu vurguladı. Usta ismin kendisine imzaladığı bir kaligrafi görselini de paylaşan Kalender, Çalışkan’a şu sözlerle veda etti: Nefesim; yüz yıllık bir ömürün son durağında, Rabbim Ali Toy hocamı vesile kıldı ve dizinin dibinde nefesim oldu. Yarınlara umutla bakmamın sebebi... Akıl hocam, bilge kâğanım Etem Çalışkan mekanın cennet olsun.“
SANATLA İÇ İÇE BİR ÖMÜR
Etem Çalışkan 1928’de Tarsus’un Göçük Köyü’nde dünyaya geldi. Uzaktan da olsa Atatürk’ü gördüğünde ilkokuldaydı. İlk ve orta öğrenimini Mersin’de tamamladıktan sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Afiş Bölümü’nden mezun oldu. Sabri Berkel’den desen, Emin Barın’dan yazı, Namık Bayık’dan afiş ve grafik dersleri aldı. 1954’te Yeni Sabah gazetesinde ressam ve kaligraf olarak gazeteciliğe başladı. Ankara’da Zafer ve Öncü, İstanbul’da Hareket, Dünya, Akşam, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Manşetleri, olayların resimlerini çizdi. Resim ve kaligrafi çalışmalarını sanat ve meslek hayatının başından itibaren birlikte sürdürdü. Gazeteler için Türk Büyükleri’ni, Yunus Emre Divanı’nı hazırladı. 1980’te Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılı için basılan gümüş ve altın hatıra paraları tasarladı, 1984’te PTT için 16 Türk Devleti Pul Serisi’ni hazırladı. 2005’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen Burhan Felek Ödülü ile ödüllendirildi. 2021’de ise Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne değer görüldü.
ALİ TOY: ONUN RUHU HARFLERİN RUHUYDU
Hat sanatının usta isimlerinden mimar-hattat Ali Toy ise, Etem Çalışkan’ın ardından şunları söyledi: „Hocamız Etem Çalışkan birçok vasıfları olan bir sanatçı idi. O eşsiz bir hat sanatı yorumcusudur. Eskisi yenisi bütün hat sanatı dallarına hayrandı ve onları eserlerinde ustalıkla kullandı. Yeni harfler ona gelinceye kadar böyle ince ve zarif yazılmamıştır. Beraber bir çok güzel çalışma da yaptık. Onun ruhu harflerin ruhuydu. Rahmet harfleri onu sarıp sarmalasın.“
‘İNSAN İÇİN ASIL OLAN MİLAT YAZININ İCADIDIR’ DİYORDU
Etem Çalışkan, sanat dünyasında ayrıca eserlerine attığı kendine has imza ile tanınan bir isimdi. Sanatçı, çalışmalarına attığı tarihin başına 1 ya da 2 yerine, 6 yazıyordu. Çalışkan, bu tarihlendirmeyi insanlık tarihinin yazının icadıyla başladığı düşüncesinden hareketle yaptığını belirterek, şöyle açıklıyordu: “Yazının yaklaşık 6 bin yıllık tarihi vardır. Bundan sonraki milatlar olaylara göredir. Örneğin Haçlı Savaşları’nın bir miladı vardır, Hz. Muhammed’in doğuşu bir milattır, Hz. İsa’nın doğuşu da bir milattır. Devletler onu kabul etmişler, ben bunu reddetmiyorum. Ama bütün insanlar için asıl olan milat, yazının icadıdır.”
ATATÜRK İMZASININ ÖYKÜSÜ
Çalışkan, Atatürk’ün imzasını stilize etme hikayesini şu ifadelerle anlatır: “1969 yılında Milliyet gazetesinin ressamıydım. 10 Kasım için tam sayfa portresini çizdim ve portrede hissettiğim bir kompozisyon eksikliği vardı. Oraya imzasını koymayı şöyle bir düşündüm, kompozisyon tamamlanıyordu. İşte o imza, onu o kompozisyona yerleştirirken aldığı şekille ortaya çıktı. Esasında imzanın çizgisi, Atatürk’ün kendi el yazısının çizgisidir. Ama ben kompozisyonla birleştirirken daha kaligrafik, daha kalıcı, biraz daha ayıklanmış olarak çizdim. Böylece gazete basıldı. Yıllar yılı resim ayrı bir değer olarak kaldı ve imza resimden çıktı, o da ayrı bir değer oldu. Ben onu yaptığım portrenin bir tamamlayıcısı olarak gördüm. Onun için kesinlikle portre ile beraber düşünülmeli. Ama şunu da bilmelisiniz ki, hiçbir kaligrafik çalışma Atatürk’ün karakterini geçemez.”