Opera bütçesi mi gözünüze battı?

Opera bütçesi mi gözünüze battı?

2026 bütçesi görüşülürken yine o bildik koro sahneye çıktı: “TİKA’ya şu kadar, operaya bu kadar...” Sanata ayrılan kaynağı ‘çok’ bulan bu sığ bakış açısı sanat düşmanlığının tezahürü. Koca Türkiye’nin toplam opera bütçesi, New York’taki tek bir opera evinin yarısı bile etmiyorken; holdinglere sağlanan milyarlık vergi aflarının yanında devede kulak kalan bu bütçeyi sorgulamak vizyonsuzluk. Asıl soru “Neden çok harcanıyor?” değil, “Bu bütçelerle dünya çapında eser üretebilir miyiz?” olmalı.

Ankara’da bütçe maratonu başladığından beri bir bardak suda fırtınalar koparılıyor. Neymiş efendim; Devlet Opera ve Balesi’ne (DOB) ayrılan 5,2 milyar lira Türkiye’nin dünyadaki gururu TİKA’nın 3,8 milyarlık bütçesini nasıl geçermiş? Bu tuhaf kıyaslamayı büyük bir ‘skandal’ gibi pazarlayanlara sormak lazım: Sizin derdiniz TİKA’nın bütçesi mi, yoksa operanın, balenin, tiyatronun varlığı mı?

‘BAYBURT BAYBURT OLALI’ EZBERİ

Sanata dair ne zaman bir bütçe veya yatırım konuşulsa, o meşhur fıkrayı da utanmadan tedavüle sokuyorlar: “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi!” Bu fıkrayı her anlattıklarında, aslında kendi içlerindeki estetik çoraklığı ve kültürel sığlığı itiraf ediyorlar. Onlara göre halka sunulan nitelikli bir opera veya klasik müzik konseri ‘zulüm’, ama yerel yönetimlerin sahnelerinde boy gösteren tiyatrocu mu stund-upçı mı ne olduğu belirsiz isimlerin şovları ‘huzur’... Halkın sanattan anlamayacağını iddia etmek, bu millete yapılabilecek en büyük hakaret. Oysa asıl zulüm; halkı nitelikli sanattan mahrum bırakmak, onu sadece ‘popüler olanın’ sığ sularına hapsetmek...

70 MİLYARLIK BÜTÇE DEVEDE KULAK BİLE DEĞİL

70 milyar liralık Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi, koca bir ülkenin belleği için aslında hiçbir şey. Holdinglere tek kalemde sağlanan vergi aflarına, ‘teşvik’ adı altında bir kenara itilen yüz milyarlarca liralık kamu gelirine gıkı çıkmayanlar, konu opera olunca birdenbire bütçe disiplini uzmanı kesiliyor. Devletin sadece bir yılda vazgeçtiği vergi geliri 2,2 trilyon lirayı aşmışken; koca bir milletin estetik ruhunu besleyen kuruma ayrılan 5,2 milyar liranın hesabı soruluyor. Oysa holdinglerin bir gecelik ‘vergi muafiyeti’ ile Türkiye’de onlarca opera ve bale sonsuza kadar finanse edilebilir.Bunlar konuşulmazken, toplumun estetik damarı olan operaya, tiyatroya ayrılan payın ‘hesabının’ sorulması açıkça bir sanat düşmanlığı değil de ne?

İngiltere’den ABD’ye kadar en liberal ülkelerde bile klasik sanatlar devletin en sıkı koruması altındadır. Çünkü onlar bilir ki; bir milletin gücü sadece diplomatik yardımla değil, sahnelerinden yükselen o evrensel dille ölçülür. Bizde ise operaya üç kuruş verilse birileri hemen ayağa kalkıyor. Oysa derdimiz “Sanata neden bu kadar çok harcanıyor?” değil, “Bu bütçeler dünya çapında eser üretmeye yeter mi?” olmalı. Kimse kusura bakmasın; sanat bir lüks değil, bir milletin soluk alıp verme biçimidir. Sanata harcanan para göze batıyorsa, orada ‘kültürel iktidar’ hayalleri değil, kültürel bir kuraklık var demektir. Şimdi bırakalım o bayat Bayburt fıkralarını da; bu bütçelerle neden hala bir ‘dünya markası’ sanat eseri üretemiyoruz, onu konuşalım. Çünkü bu millet, fıkralardaki o sığ mizahı değil, sahnelerdeki o devasa destanları hak ediyor.

DÜNYA SAHNESİNE BAKINCA BİZİMKİ ‘ÇEREZ PARASI’

Şimdi gelin, o ‘çok’ diye itiraz edilen rakamları dünya ile kıyaslayalım. Bugün New York Metropolitan Opera’nın yıllık bütçesi yaklaşık 300 milyon dolar (yaklaşık 10,5 milyar lira). Yani bizim koca Türkiye’nin tüm şehirlerindeki opera ve bale faaliyetleri, personel maaşları ve prodüksiyonları için ayrılan 5,2 milyar TL (yaklaşık 150 milyon dolar), New York’taki tek bir opera evinin bütçesinin ancak yarısı ediyor. Klasik müziğin kalbi Viyana Devlet Operası’nın yıllık işletme bütçesi 120 milyon avro (4,5 milyar lira) civarında. Bizim koca bir ülke için ayırdığımız toplam kaynak, Avusturyalıların tek bir binasıyla neredeyse kafa kafaya.Paris Operası ‘nın yıllık bütçesi 230 milyon avro (yaklaşık 8,5 milyar lira) seviyesinde. Fransa, sadece başkentindeki bu sanat mabedine bizim tüm ülkede operaya ayırdığımız paradan çok daha fazlasını akıtıyor. Almanya ise Berlin’deki üç büyük opera evine (Staatsoper, Deutsche Oper, Komische Oper) sağlanan toplam yıllık kamu desteği 150 milyon avronun (5,5 milyar lira) üzerinde. Bizde ise operaya dünya standartlarına göre ‘çerez parası’ sayılabilecek bir kaynak verilse, birileri hemen “Bayburt Bayburt olalı...” edebiyatına sığınıyor. Oysa gerçek şu: Türkiye, bu bütçelerle dünya arenasında ‘zulüm’ değil, mucize yaratmaya çalışıyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN