Rabia K, Münevver Karabulut ve Özgecan Aslan gibi katledilecekti

Rabia K, Münevver Karabulut ve Özgecan Aslan gibi katledilecekti

Münevver Karabulut ve Özgecan Aslan cinayetlerinin benzeri İstanbul'da işleniyordu. 25 yaşındaki Rabia K., erkek arkadaşı tarafından akıl almaz işkencelere maruz kaldı. Boğazı falçatayla kesildi, defalarca bıçaklandı, cinsel saldırıya uğradı, baltayla vuruldu, öldü sanılarak bir çuvalın içinde göl kenarına atıldı.

Avcılar'da ayrılmak istediği erkek arkadaşı tarafından falçatayla boğazı kesilen, defalarca bıçaklanan, elleri bağlandıktan sonra dakikalarca işkenceye uğrayan 25 yaşındaki Rabia K., öldüğü sanılarak bir çuval içinde göl kenarına atıldı. Kaçan saldırgan, telefon ettiği babasına durumu anlattı. Babası da olayı polise bildirdi.  Olay yerine giden polisler tarafından yaşadığı belirlenen genç kız, ekip aracıyla hastaneye götürüldü. Polisin saniyelerle yarışı sonucu yaşama tutunan Rabia K., vahşetin izlerini vücudunda taşıyor. Genç kız boğazı kesildiği için konuşamıyor, yaşadıklarını yazarak anlatabiliyor.

19-03/13/rabia-3.jpg

"SÜRPRİZİM VAR" DİYEREK KANDIRDI

Avcılar'da vahşet 6 Şubat akşamı yaşandı. Rabia K. yaklaşık 2 yıldır Emre Çiçek ile görüşüyordu. Gençlerin görüştüğünden ailelerinin de haberi vardı. 25 yaşındaki Emre Çiçek kız arkadaşı Rabia K.'yi "sürprizim var" diyerek kiraladığı araçla akşam saatlerinde yemeğe götürdü. Bir lokantada yedikleri yemek sonrası Emre Çiçek genç kıza "Sana çalıştığım yeri gösterip patronumla tanıştırmak istiyorum" dedi. Emre Çiçek, ikna ettiği Rabia K.'yi Avcılar Parseller'de bulunan tekstil atölyesine götürdü.

BİTMEK BİLMEYEN VAHŞET

Emre Ç. burada kendisinden ayrılmak istediğini söyleyen genç kıza tecavüz etmek istedi. Rabia K. direnince Emre Çiçek genç kızın  boğazını falçatayla kesti. Emre Çiçek kanlar içinde yere yığılan Rabia K.'nin ellerini bağladıktan sonra defalarca bıçakladı.

Genç kızın yaşadığı dehşet dolu dakikalar bunlarla da son bulmadı. Emre Çiçek, tecavüz etmeye çalıştığı genç kıza cinsel saldırıda da bulundu. Emre Çiçek, genç kıza baltayla da vurup tekmeledi. 3 saat süren dehşet sırasında kanlar içindeki Rabia K.'nin öldüğünü sanan Emre Çiçek, bir arkadaşına telefon ederek yardım istedi.  Çiçek'in çağırması üzerine olay yerine gelen Yunus K. paniğe kapılarak kaçtı. Emre Çiçek, genç kızı atölyedeki büyük bir çuvalın içine koyarak kiraladığı aracın bagajı yerleştirdi. Emre Çiçek içinde Rabia K.'nin bulunduğu çuvalı Firuzköy'de Küçükçekmece gölü kenarını attı.

POLİSLER SANİYELERLE YARIŞTI

Bayrampaşa'daki otogara giden Emre Çiçek buradan babası Ali Çiçek'i arayarak olayı anlattı ve kaçacağını söyledi. Ali Çiçek sorunlar yaşadığı oğlunun anlattıklarını polise bildirdi. Otogara giden polis, Emre Çiçek'i gözaltına aldı. Polis, Çiçek'i de yanına alarak Firuzköy'deki göl kenarına gitti. Saat 04.00 sıralarında polis, Emre Çiçek'in gösterdiği noktada çuvalda kanlar içindeki Rabia K.'nin yaşadığını belirledi. İlk yardımı, ekip aracındaki malzemelerle polisler yaptı. Ambulansa haber veren polis, genç kızı hayatta tutmak için saniyelerle yarıştı. Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı asayiş büro ekipleri, ekip aracına aldıkları genç kızı, ambulans beklemeden hastaneye götürdü. Rabia K. hastanede tedavi altına alındı. 6 gün komada kalan genç kız, 1 aylık tedavisinin ardından evine gönderildi. Evinde tedavisi devam eden Rabia K. boğazının kesilmesi nedeniyle hala konuşamıyor. 

"BANA BIÇAK VE FALÇATAYLA SALDIRDI"

Genç kız konuşamadığı için olup biteni yazarak anlattı. Rabia K. " 'Sana sürprizim var' diyerek gözlerimi kapadı. Patronuyla tanıştıracağını söyleyerek oraya götürdü. Atölyede, kendisinden ayrılmak istediğimi söyleyince bana bıçak ve falçatayla saldırdı" dedi. Olayın izlerini vücudunda taşıyan Rabia K. Emre Çiçek'in en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini yine bir kağıda yazarak ifade etti.

"EN AĞIR CEZAYI ALMASINI İSTİYORUM"

Rabia K.'nin annesi Nurhayat K., "Sesi çıkmasın diye kızımın gırtlağını kesmiş" dedi. Anne Nurhayat K., "O soğuk havada donmak üzereyken bulunmuş. Polis zaman kaybetmemek için ambulans bile beklememiş. Allah onlardan razı olsun" dedi.

Yetkililere seslenen anne, "Bu caninin en ağır cezayı almasını istiyorum. Münevver Karabulut, Özgecan Aslan'ın katilleri gibi en ağır cezayı almasını istiyorum. Bu cani, benim kızımı da onlar gibi öldürmek istedi. Benim kızım gibi başka kızların böyle canının yanmasını istemiyorum" diye konuştu. Rabia K.'nin babası Şerif K. ise, "Bütün yetkililerin olayla ilgilenmesini istiyorum. Tek istediğim en ağır ceza ile yargılanması" şeklinde konuştu.

PİŞMAN OLDUĞUNU SÖYLEDİ

Saldırgan Emre Çiçek, "Kasten Adam öldürmek" suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.  Çiçek'in ifadesinde aşırı alkollü olduğunu belirterek "Pişmanım amacım öldürmek değildi. Bir anlık sinir ve alkolün etkisiyle bu olay oldu. Polislere olay yerini ve göl kenarındaki yeri gösterdim" dediği öğrenildi.

Bu arada Emre Çiçek'in babası Ali Çiçek'in bir süre önce oğlu hakkında "evden uzaklaştırma" kararı aldırdığı öğrenildi. Evdeki eşyaları alarak sattığı öğrenilen Çiçek'in uzaklaştırma kararı sonrası olayı gerçekleştirdiği atölyede kaldığı belirtildi.

MÜNEVVER KARABULUT KİMDİR?

İstanbul Kadıköy'de 27 Şubat günü çöp konteynırında bir kadına ait bacakların bulunmasından sonra Münevver Karabulut cinayeti yeniden gündeme geldi. Peki Münevver Karabulut cinayeti ne zaman oldu? Münevver Karabulut cinayeti nerede oldu? Cinayet nedeni neydi? İşte Etiler'de gitar kutusu içinde bulunan Münevver Karabulut Cinayeti'nin detayları...

10 MADDEDE MÜNEVVER KARABULUT CİNAYETİ

1. 4 Mart 2009 geceyarısı İstanbul Etiler'de bir çöp konteynerinde Münevver Karabulut'un cesedi bulundu. Başı gövdesinden ayrılan 18 yaşındaki genç kızın cesedi çöp konteynerine bir gitar kutusunda atılmıştı. Üzerinde, bir kot pantolon ve gömlek bulunan cesetten kimliğini belirleyecek belge ve cep telefonu çıkmadı. Olay yeri inceleme ekipleri, yakındaki ikinci konteynerin üzerine bırakılmış dershane kimliğinden, cesedin 18 yaşındaki Münevver Karabulut’a ait olduğunu belirledi.

19-03/13/munevver-karabulut.jpg

2. Soruşturmayı derinleştiren polis, Karabulut'un erkek arkadaşının işadamı Hayyam Garipoğlu'nun yeğeni Cem Garipoğlu olduğunu belirledi. Cem Garipoğlu'nun Bahçeşehir'deki adresine baskın düzenlendi. Ancak zanlı Garipoğlu'nun aynı gece saat 05.00 sıralarında evini apar topar terkettiği belirlendi. Asayiş Şubesi’nde sorgulanan Cem'in babası Nida Garipoğlu, annesi Makbule Tülay Garipoğlu ile ceseti korsan taksiyle taşıyan taksici M. C. B. gözaltına alındı. Çıkarıldıkları mahkemede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

BABA NİDA GARİPOĞLU TUTUKLANDI

3. Soruşturma sonucu cinayetin bir numaralı zanlısının Cem Garipoğlu olduğu belirlendi ancak Garipoğlu bir türlü yakalanamadı. Cinayetin 56. gününde baba Nida Garipoğlu cinayete iştirak ve oğluna yardım etmekten tutuklandı. Baba Garipoğlu'nun gömleğinde polis tarafından bulunan kan izlerinin Münevver Karabulut'a ait olduğu öne sürülüyordu.

CEM GARİPOĞLU İÇİN KIRMIZI BÜLTEN ÇIKARILDI

4. Cinayetten yaklaşık 90 gün sonra 186 ülkede aranması için Interpol tarafından kırmızı bülten çıkarıldı. Interpol, kırmızı bültenle aradığı Münevver Karabulut'un katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun bulunması için 6 farklı dilde özel bir video hazırlattı. Günler geçtikçe zanlı Garipoğlu'nun bir türlü yakalanamaması Karabulut ailesini de harekete geçirdi Münevver Karabulut adına sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta bir grup kuruldu ve üye sayısı onbinlere ulaştı. Katil zanlısının yakalanması için bir çok yürüyüş düzenlendi. Eylemlerde en ön sırada acılı baba Süreyya Karabulut vardı.

Cem Garipoğlu'nun bir türlü yakalanamaması nedeniyle ortaya bir çok senaryo atıldı. Garipoğlu'nun Rusya'ya kaçtığı, Kanada'da olduğu öne sürüldü. Garipoğlu'nun Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği'nde ve Moskova'da alışveriş merkezlerinde görüldüğü öne sürüldü.

ADLİ TIPTA BÜYÜK SKANDAL

5.Tüm bunlar yaşanırken Adlı Tıp Kurumu’nun otopsi raporu ikinci bir tartışmaya neden oldu. Otopsi raporuna göre Karabulut'un cesedi üzerinde Garipoğlu ailesi dışında birine ait sperm örnekleri bulunmuştu. Zanlının ailesi ve bir çok arkadaşından sperm örnekleri alındı ancak bir sonuç alınamadı. Hazırlanan ikinci otopsi raporunda sperm örneğinin aynı gün otopsi yapılan başka bir cesede ait olduğu belirlendi ve bir görevli hakkında soruşturma başlatıldı. Garipoğlu yakalanamadığı gibi adli tıp bir skandala da imza atmış oldu.

'KIZLARINA SAHİP ÇIKSALARDI'

6. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile Karabulut ailesi arasında açıklamalar nedeniyle gerginlikler yaşandı. Cerrah'ın “Kızlarını neden takip etmemişler” sözleri tepki yarattı.

19-03/13/munevver-karabulut-cem-garipoglu.jpg

CİNAYET GÜNÜ MESAJLAŞMALAR

7. Münevver Karabulut’un, saat 20.30’da cesedinin bulunduğu 3 Mart günü, okulda bulunduğu saat 11.26 ile 11.47 saatleri arasında bir numaraya 8 kez cep telefonu ile mesaj gönderdiği ortaya çıktı. Cep telefonunun Ankara’da görevli teğmen C.Y.C.'ye ait olduğunu tespit etti. Münevver'in babası Süreyya Karabulut da, kızının Ankara'daki görevli teğmenle konuşma kayıtlarının olduğunu bildiklerini söyledi. Karabulut, "Bu genç teğmen kızım Münevver'in Ayvalık Sarımsaklı'dan arkadaşı. Biz konuştuklarını ve tanıştıklarını biliyorduk" dedi.

KAN PARASI TARTIŞMASI

8. Cinayetin üzerinden 160 gün geçmişti ki, Hayyam Garipoğlu'nun baba Süreyya Karabulut'a para teklif ettiği ve Karabulut'un 3 milyon Euro istediği öne sürüldü. Görüşmeyi doğrulayan baba, zanlının teslim edilmesi karşılığında bu parayı istediğini ve parayı MS hastaları için hastane açmak için kullanacağını açıkladı.

SÜREYYA KARABULUT’TAN TESTERELİ EYLEM

9. Kamuoyu olayı tartışırken, baba Süreyya Karabulut'un Garipoğlu Holding’in önünde kırmızya boyanmış bir testestere ile yaptığı açıklama hafızalara kazındı. Kamuoyu baskısı nedeniyle defalarca İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Vali Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Garipoğlu'nun etrafındaki çemberin daraldığını yakalanmasının an meselesi olduğu söyledi.

YAKALANDI HABERLERİNE YALANLAMA

10. Süreyya Karabulut ve katil zanlısı olarak aranan Cem Garipoğlu’nun amcası işadamı Hayyam Garipoğlu arasında aracılık yaptığı ileri sürülen Cemil Baran gözaltına alındı. Geçtiğimiz hafta ise Garipoğlu'nun Ermenistan’da yakalandığı ve Türkiye’ye getirileceği öne sürüldü, ancak daha sonra yalanlandı.

Bütün bu tartışmaların ardından zanlı Cem Garipoğlu cinayetin 197. gününde avukatı tarafından Bahçelievler’de polise teslim edildi.


ÖZGECAN ASLAN KİMDİR?

Türkiye'yi sarsan cinayetin üzerinden tam 4 yıl geçti. Mersin Tarsus'ta 11 Şubat 2015'te üniversite öğrencisi Özgecan Aslan cinsel saldırıya maruz kaldı ve vahşice öldürüldü. Özgecan'ın katili Suphi Altındöken cezaevinde öldürüldü. Suphi Altındöken'e yardım eden babası Necmettin Altındöken ve Fatih Gökçe halen cezaevinde. İşte Özgecan aslan cinayetinin detayları...

Çağ Üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan, bundan tam 4 yıl önce, Tarsus ilçesindeki okulundan evine dönmek üzere bindiği minibüste vahşice katledildi. Kızlarının Mersin'deki eve dönmemesi üzerine polise başvuran Aslan ailesi, iki gün sonra aldıkları haberle yıkıldı.

19-03/13/ozgecan-aslan.jpg

Özgecan'ın cesedi, 13 Şubat 2015 tarihinde Tarsus-Ankara karayolu Çamalan köyündeki Cin Deresi'nde yanmış halde bulundu. Evine dönmek için bindiği minibüste tecavüze uğrayan ve hunharca katledilen 19 yaşındaki Özgecan'ın davası, sadece Türkiye'ye değil tüm dünyaya mal oldu.

Kadına şiddetin simgesi haline gelen Özgecan, tüm kadın örgütlerini harekete geçirirken, katilleri olan 3 sanığa verilen indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla da benzer davalarda emsal oldu.

Sanıklar Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ve Fatih Gökçe hakkında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken, ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken'e 27, arkadaşı Fatih Gökçe'ye 24 yıl hapis cezası verildi.

ÖZGECAN CİNAYETİ NASIL OLMUŞTU?

Özgecan Aslan, Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015'te bindiği minibüste tecavüz girişimine direndiği için vahşice katledilmişti. Aslan'ın yanmış bedeni 13 Şubat 2015 günü suçu beraberindeki iki kişiyle işlediğini itiraf eden zanlının jandarma ekiplerini olay yerine götürmesi ile bulunmuştu.

Özgecan Aslan'ı öldür Ahmet Suphi Altındöken, Necmettin Altındöken ile Fatih Gökçe, Tarsus 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 3 Aralık'ta ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken'e 27, arkadaşı Fatih Gökçe'ye 24 yıl hapis cezası verilmişti.

Özgecan Aslan cinayetinin ortaya çıkması Türkiye çapında olayın ortaya çıktığı gün ve takip eden günlerde öfkeye ve gösterilere yol açmış, binlerce kadın, cinayeti ve kadına şiddeti protesto etmişti.

ÖZGECAN ASLAN'IN HAYATI FİLM OLDU

Tarsus'ta 11 Şubat 2105 akşamı Mersin'deki evine dönmek için bindiği midibüsün sürücüsü Suphi Altındöken tarafından cinsel tacize uğrayan, daha sonra Suphi Altındöken'in babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe'nin de yardımıyla vahşice öldürülerek yakılan 20 yaşındaki Özgecan, sinema filmiyle ölümsüzleşecek.

4 farklı ülkede kadına şiddeti anlatan 'Faint Sound' belgesel filminin çekimleri tamamlandı. Found Sound belgeseli, Almanya, Rusya, İngiltere ve Türkiye'de dört farklı kadının erkek şiddetiyle öldürülmesini anlatıyor. Almanya'dan Maria P’nin, İngiltere'de Palmira Silva’nın, Rusya'dan Tamara Samsonova’nın hayatından esinlenilen belgeselde, Türkiye’den ise 2015 yılında Mersin’de bindiği minibüste vahşice öldürülen Özgecan Aslan’ın hayatı konu ediliyor.

"ZAMAN GEÇTİKÇE ACIMIZ KATMERLENİYOR"

Özgecan'ın babası Mehmet Aslan, 4 yıldır yaşadıkları acıyı anlattı. "Dile kolay 4 yıl geçmiş. Her günü o acının, o ıstırabın, o kötü günün acısı katlanarak geçti" diyen Baba Aslan, Özgecan'ı düşünmediği tek bir an bile olmadığını söyledi. Sürekli 'ya sabır, ya sabır' dediğini ifade eden Aslan, "Ben de eşim de ilaç desteğiyle ayakta duruyoruz.

Zaman her şeyin ilacı derler fakat bu süreçte zaman geçtikçe bu acı katmerleniyor. Onun yokluğu, hayat malum devam ediyor fakat bu hayatın içerisinde gülmeyi unuttuk. Çevrede gülen insanları gördüğüm zaman da hep buruk bir acı aklıma geliyor. Kolay değil, kolay olmadı" diye konuştu.

19-03/13/ozgecan-aslan-ailesi.jpg

Özgecan'ın katledilmesinden sonra da kadına şiddetin durmadığını ve öldürülen kadınların binleri geçtiğini vurgulayan Aslan, "Bu şiddete uğrayan bütün kadınlara, bütün kızlara da Allah'tan rahmet diliyorum" ifadelerini kullandı.

"ONUN ÖLMESİ İYİ OLDU"

Özgecan'ın katili Suphi Altındöken'in, Nisan 2016'da cezaevinde silahla vurularak öldürülmesini 'iyi oldu' ifadesiyle değerlendiren Baba Aslan, "O zaman da söylemiştim ne seviniyorum ne üzülüyorum diye. Özge'min bu haksız menfur saldırıya uğramasından sonra duygularımız da öldü.
Ben hiçbir şey hissetmemiştim. Ama onun ölmesi iyi oldu. Fakat öbür ikisi içeride hala devlet tarafından besleniyor. Duygularımı şu anda ifade etmekte zorlanıyorum. Kelimeleri seçerek konuşmaya çalışıyorum. Çünkü bu acı bu şiddet adeta yapan kişinin aklı yok mu diyeceğiz şimdi. Yapan kişi de resmen intihar ediyor.

Nelerin başına geleceğini de biliyor ama o anda artık aklı mı devreden çıkıyor yoksa bunu yapmasının başka sebepleri mi var, bunların devlet tarafından geniş tabanlı bir şura oluşturup, farklı disiplinlerdeki bilim insanlarının, sosyologların, psikologların, tıp adamlarının bir araya gelip bu sorunun teşhis edilmesi gerekiyor.

En ağırlaştırılmış bir yasa bile gelse çözüm değil. Çözüme ulaştırmıyor. Onun için devletin bu konuyla ilgili farklı disiplinlerdeki kişileri bir an önce bir araya getirip bir şura oluşturması gerekiyor" şeklinde konuştu.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN