Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası, son yılların en şiddetli kuraklık krizlerinden biriyle yüzleşiyor. Yetersiz yağışlar, rekor seviyedeki yaz sıcaklıkları ve buna bağlı artan buharlaşma, bölgenin can damarı olan baraj, göl ve göletleri kuruma noktasına getirirken, uzmanlar "çölleşme" tehlikesinin kapıda olduğu uyarısında bulunuyor.
Sonbahar, kış ve ilkbahar mevsimlerini beklenen yağışların çok altında kapatan Konya Kapalı Havzası, yaz aylarının kavurucu sıcaklarıyla birlikte su kaynaklarında dramatik bir düşüş yaşıyor. Hem yerüstü hem de yeraltı su kaynaklarındaki çekilme, bölgenin tarımsal geleceği ve ekolojik dengesi için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından ağustos ayında yapılan ölçümler, krizin boyutlarını net bir şekilde gözler önüne seriyor.
BEYŞEHİR GÖLÜ'NDEN BARAJLARA TÜM KAYNAKLAR S.O.S. VERİYOR
DSİ'nin son verilerine göre, Türkiye'nin en büyük tatlı su kaynağı olan Beyşehir Gölü, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 8'lik bir hacimsel kayıp yaşayarak yüzde 55 doluluk oranına geriledi. Su seviyesindeki belirgin düşüş nedeniyle gölün geniş yüzey alanları, su bitkileri tarafından istila edilmiş durumda.
Kentin en önemli içme suyu kaynaklarından olan Altınapa Barajı'ndaki durum ise çok daha kritik. Barajda yüzde 25'lik bir hacimsel azalma yaşanırken, doluluk oranı sadece yüzde 8 olarak ölçüldü. Yine bölge için hayati öneme sahip Bağbaşı Barajı'nda yüzde 8'lik bir su kaybı gözlemlendi ve doluluk oranı yüzde 16'ya düştü.
Diğer baraj ve göletlerdeki doluluk oranları ise tehlikenin boyutunu daha da çarpıcı kılıyor: Apa Barajı yüzde 1, Bozkır Barajı yüzde 6, İvriz Barajı yüzde 9, Çavuşcugöl Depolaması ise yüzde 14 gibi dip seviyelerde bulunuyor.
UZMAN DEĞERLENDİRMESİ: YAKIN TARİHİN EN KURAK DÖNEMİ YAŞANIYOR
Konuyu AA muhabirine değerlendiren Konya Teknik Üniversitesi (KTÜN) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fetullah Arık, sadece Konya'da değil, ülke genelinde yakın tarihin en kurak dönemlerinden birinin yaşandığını belirtti. Kuraklığın etkilerinin Konya Ovası'nda her geçen gün daha da derinleştiğini vurgulayan Arık, "Baraj, göl ve göletlerimizin bazılarındaki düşüş tehlikeli derecede. Oradaki yaşamı bile destekleyemeyecek durumda su seviyesinde azalmalar söz konusu" diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekti.
Geçen yıl yaşanan kış kuraklığının bu yılki krizi tetiklediğini belirten Prof. Dr. Arık, "Geçtiğimiz yıl eylül ile nisan arasındaki yağışlar son 30 yılın, bu yaz dönemindeki yağışlar ise son 35 yılın en düşük yağışlarıydı" ifadeleriyle kuraklığın istatistiksel boyutunu ortaya koydu.
KORKUTAN EŞİK: ÇÖLLEŞME SINIRINA ADIM ADIM
Prof. Dr. Arık, yetersiz yağışlar ve havzayı besleyen akarsuların olmaması nedeniyle yeraltı suyu kullanımının arttığını ve bu kaynakların da kritik seviyelerin altına indiğini aktardı. Kuraklığa ek olarak aşırı yüksek seyreden sıcaklıkların buharlaşmayı artırarak su kaybını hızlandırdığını belirten Arık, çölleşme tehlikesine ilişkin şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı:
"Konya Kapalı Havzası; Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde'yi kapsayan büyükçe bir havza. Bu havza genelinde metrekareye ortalama 380-400 milimetre yağış düşerken, bu yıl rakamlar 300 milimetrenin altında seyrediyor. Bilimsel olarak 250 milimetre sınırı artık çölleşmenin sınırı olarak görülür. Yani çölleşmeye doğru yaklaşıyoruz."
