Beşiktaş'ın Galatasaray'ı 1-0 yendiği maçı spor yazarları gazete köşelerinde değerlendirdi. Yazarların ortak görüşü, Beşiktaş'ın lig sonunda şampiyonluk ipini göğüsleyeceği... İşte o görüşler...
Beşiktaş'ın Galatasaray'ı 1-0 yendiği maçı spor yazarları gazete köşelerinde değerlendirdi. Yazarların ortak görüşü, Beşiktaş'ın lig sonunda şampiyonluk ipini göğüsleyeceği... İşte o görüşler...
Beşiktaşlı oyuncular, biraz ciddi olsa veya G.Saray’ın adından korkmasa, ikinci yarı Jose Sosa acemi vuruşlarla saç-baş yoldurmasa maç farklı biterdi. Evet G.Saray diğer maçlara oranla kabul edelim disiplinli oynadı, bu maçı kazanmak için çok çabaladı ama hepsi bu. Gücün yoksa veya enerjini ekonomik kullanamazsan çarpılırsın. Muslera olmasa G.Saray fark yerdi. Sabri de iyi oynadı. Hakan Balta, Linnes, Denayer de kötü oynamadı ama gazı kaçmış, birbirlerinin arkasından kulis yapan, dedikodunun bol olduğu bir ortamda ne beklenebilir ki? Sezonun en iyi futbolunu dün de oynasa işte G.Saray bu.
2 haftadır Beşiktaş farklı kazanır, en az 3’lük yapar G.Saray’ı diyordum tutturamadım, özür dilerim. İnanın Beşiktaş’ın bu kadar korkak oynayacağını, Sosa’nın bu kadar kolay pozisyonları kaçıracağını, Quaresman, Olcay gibi isimlerin bu kadar kötü oynayacaklarını hesap etmemiştim. Artık Beşiktaş şampiyon oldu, çünkü F.Bahçe bugün Başakşehir’i yenemez. Herkese hayırlı olsun, tebrikler Beşiktaş.
Siyah-beyazlılar gol atıyor, teknik direktör Riekerink Umut’u oyuna alayım, hiç olmazsa bu maçı kaybetmeyeyim diye düşünmüyor. Son 10 dakikada bu oyuncuyu oyuna dahil etse de atı alan Üsküdar’ı geçmişti, geç kaldı. Galatasaray’ın bu mağlubiyetten sonra ligi ilk 5’te bitirmesi mucize gibi bir şey. Avrupa’daki cezanın bitmesi için Fenerbahçe’yi Ziraat Türkiye Kupası’nda yenmesi lazım. Bu futbolcularla bunun da gerçekleşmesi çok zor. Artık mevcut kadronun bu büyük kulübe verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Para edenlerin hepsinin satılması gerekir.
Oyuna bakıyorsun Sneijder çıkıyor, Donk giriyor. Ben bu oyuncunun futbolcu olduğuna bile inanmıyorum. Her ayağına top değdiğinde tribünlerden ıslık sesleri yükseliyor. Düşünebiliyor musunuz, sarı-kırmızılılarda bir futbolcuya tribünler inanmıyor. Gomez’in golünde Donk’un yanından geçiyorlar, Linnes’in yanından geçiyorlar, Hakan Balta Gomez’in arkasında duruyor, şaka gibi bir şey. Sonuçta Alman forvet topla buluşup, takımını galip duruma geçiriyor. Takımın kaptanı Selçuk İnan. Kaptan demek ne demek? Takımını hırslandıracak, derleyecek, toparlayacak... Bu takımın kaptanlığını o değil Sneijder yapıyor. O da sakatlıktan yeni çıktı, 73 dakika oynayabildi. Emre Çolak’ın oynadığı futbol sizi kandırmasın. Galatasaray’dan gönderilir miyim diye bir iki maçta gayret gösteriyor. Sinan Gümüş o kadar güzel kendisine gol pası verdi ki, Emre Tolga’yla karşı karşıya bu golü atamadı. Galatasaray’ın geleceğinde Emre Çolak’lara değil, Sinan Gümüş’lere ihtiyaç var.
Beşiktaş için, 7 yıl aranın ardından yeniden “ŞAMPİYON” diyebilmemiz için bana göre sadece 1 maç kaldı. Haftaya Osmanlı’yı yenerlerse şampiyon olurlar. Organize olamayan, kondisyonu olmayan, kalitesi tartışmalı olan G.Saray, her şeye rağmen azimle ve oyuncuların karakter koymasıyla oyunda tutundu. Ama 0-0 iken 2 pozisyondan birini gol yapamadığı için kaybetti. Bu sonuç ile Beşiktaş yüzde 99 şampiyon oldu; G.Saray da ligde 5.’lik ihtimalini 0’a düşürdü. F.Bahçe açısından bugünkü Başakşehir maçı da bu sonucun ardından daha da zorlaştı.
Hakem Mete Kalkavan, çok iyi niyetli ve düzgün bir insan. İyi de hakem. Dün gece Türk Telekom Arena'da her ne kadar bazı faul ve kart hataları yapmış olsa da iki takıma da eşit davrandı diyebiliriz. Böylesine zor bir maç için de performansını ben başarılı buldum. Sahaya taraftarın girdiği anda gelen Beşiktaş golünde kural hatası yok. Böyle durumlarda pozisyon bittikten sonra gerekirse maç durdurulur.
Mete Kalkavan derbinin defosuydu. Galatasaraylı oyunculara yapılan kartlık faullere, ayak basmalara seyirci kaldı ve hiç utanmadı. Sinan'la başlamamak büyük hataydı. Fenerbahçe lobisi bir hafta boyunca, "Galatasaray bize oynadığı oyunu Beşiktaş'a oynamaz" şeklinde algı operasyonu yaptı. Sosyal medyadaki Beşiktaşlılar da, "Galatasaray, Fenerbahçe'nin 4'üncü yıldızı takmasını ister mi?" fikrini üretti. Bu kötü düşünceleri çöpe atan mücadele gücü yüksek bir derbi izledik.
Galatasaray, defans problemleri ayyuka çıkmış, her türlü hatayı yapan, pozisyon alma ve rakibi karşılamada ciddi problem yaşayan bir ekip. Beşiktaş ise, bu problemi daha düşük dozda yaşayan bir takım. Kalesinde Muslera gibi bir duvar olmayınca kolay goller yiyen bir takım oluyor Beşiktaş. Atiba gibi gelen rakip dalgalarına set olan, stoperden daha iyi savunan bir oyuncusu olmasa, Beşiktaş bugün yarışta olmazdı.
Şenol Güneş’in bu senaryoya 70 dakika boyunca razı gözükmesi şaşırtıcı, ama tecrübeli hocanın öyle güçlü bir kulübesi var ki, son yirmide de oyuna girseler maç kaderi değiştirebiliyorlar. Özellikle Cenk Tosun’un bu sezonun kaderine yaptığı etki inanılmaz. Son yıllarda Türk futbolunun gördüğü en iyi yedek. En soğukkanlı adam. Bu kritik katkılarıyla kupa kazanılırsa, kulbunu ilk tutan da o olmalı bence.
Beşiktaş, bu maç öncesine kadar bağıra bağıra geldi. Kendi değerlerini, kendi takım olgusunu, sistemini, kalitesini, yıldızlarını ve kazanma iradesini defalarca ve defalarca sahanın çimlerine yazdı. G.Saray maçı her ne kadar derbi niteliği taşısa da defalarca ortaya koyduğu bu kalitelerin tekrarından ibaret oldu. Zaten söylenmek istenenleri Beşiktaş’ın teknik ekibi ve oyuncuları söyledi. Fazla söze gerek yok: Bayraklar asılsın.
Donk'un girişi ve yaptığı hata, Oğuzhan'ın pasına Cenk'in yaptığı savunma arkası koşu ve Gomez'in dokunuşu, bu değişikliklerin sonuca etkisinin göstergesiydi iki takım açısından da... Zaten Şenol hoca, genelde artık ilk tercihini, lig yarışında sona gelirken istediği skoru yakalayamadığı anlarda Cenk'ten yana kullanıyor. Bu maçta ona Gökhan Töre de eşlik etti. Çünkü Olcay'dan da Quaresma'dan da çıkana kadar istediği performansı alamamıştı.
Beşiktaş bu derbi maçta ilk yarıda kendi oyun standardının çok altında kaldı. Beşiktaş alışılmış pas trafiğinden çok uzaktı. Benim anlayamadığım Beşiktaş’ın her defasında kaleci Tolga ile geriden oyun kurma düşüncesiydi. Tolga topları orta alanın ötesine atamazken neden bu ısrar?
Maç tempolu başladı. İki takım da agresif. Karşılıklı pozisyonlar var. Galatasaray’ın önde presi Beşiktaş defansını tedirgin ediyor. Çareyi Tolga’ya geri pası atmakta buluyorlar. Pası geciktirip boşa da çıkmadıkları için Tolga hep uzun vuruyor. Daha doğrusu vuramıyor. Kısa düşen toplar Sarı-Kırmızılılar için tekrar atak şansı. Ancak Podolski’nin durağan oyunu ve neticeye hep şut atarak gitmek istemesi Galatasaray’ın ataklarını tekdüze yapıyor.
İki devreli, iki farklı görüntüde, ilk yarı iyi oynayan Galatasaray, ikinci yarıda Beşiktaş’ın temposuna ayak uyduramadığı için kaybetti. Bence tüm oyuncular bu şartlarda bundan iyisini yapamazlardı.
Beşiktaş’ın kalan iki maçında şampiyonluğu kaybetmesi artık çok zor. Siyah-beyazlı takım Fenerbahçe ile girdiği yarışta ilk kez bu kadar rahat bir nefes aldı. Bu önemli galibiyetin de altında Şenol Güneş’in dokunuşu vardı. Galatasaray’ı bundan sonra zor günler bekliyor.. Fenerbahçe’yi yenip kupayı almak zorundalar. Aksi halde Avrupa hayalleri uzun süre beklemek zorunda kalacak.
Beşiktaş dün gece oyun olarak özel ne yaptı derseniz... Hiçbirşey yapmadı. Cenk Tosun yine oyuna girdikten sonra olumlu işlere imza attı. Galatasaray'ın da gücü çok fazla olmadığından pozisyona girmeden maçı bitirdi... Bunu da belirtmek gerek. Çünkü onlar da pozisyonsuz maçı tamamladılar. Sinan Gümüş oyuna girdikten sonra birşeyler yapar mı diye düşündüm ama o da etkili değildi...
Kural hatası yok! Maçın içerisinde yaşanan en önemli pozisyon, 76. dakikada Gomez’in golü attığı sırada bir taraftarın aynı anda sahaya girmesi oldu.Oyun kuralları içerisinde futbolcuların dışında sahaya giren kişinin öncelikle, oyuna müdahalesinin olup olmadığına bakılır. Gol sırasında topa her hangi bir teması var mı yok mu? diye değerlendirilip, atılan golün geçerli sayılıp, sayılmamasına hakem tarafından karar verilir.
Şenol Güneş değişikliklerde çok geç kaldı. Hiçbir katkı sağlamayan Quaresma'nın bu kadar süre oyunda kalması yanlıştı. Güneş nedense Cenk'e çok az şans tanıyor. Nitekim Cenk oyuna girdi ve golü atttırdı. Ben dün Beşiktaş'ta en çok Tosic'i beğendim. Zaten Şenol Güneş'in Alexis'in hatalarından dolayı fırsat verdiği Tosic ile devam etmesinin doğru bir karar olduğu dün gece belgelendi.
Öyle bir maçtı ki, Beşiktaş şampiyonluk yolunda mutlaka kazanmalıydı. Galatasaray da kazanmalıydı ki; ligi 5. bitirip kupa finalinde kaybetse bile Avrupa vizesi almak ve UEFA cezasını savmak için. Herkes sporun gerçeklerinin dışına çıkarak ve genel ahlak normlarını kanırtarak ‘G.Saray, Beşiktaş’a yatar, Fener’e 4. yıldızı taktırmaz’ diyordu. Yok öyle! Ne kadar yanlış varsa ondan fazla doğru vardır. Görüldü ki; kıran kırana, tarihi derbiye yakışan bir maç oldu.
Maçın çok ilginç bir anı vardı... Siyah-beyazlılar kendi sahasından top çıkarmak isterken, 4 Beşiktaşlı arasında kalan Sabri’nin tek kişilik baskıyla bunu uzun süre engellemesiydi. Hücum pres kavramının, herkese ders diye anlatılacağı örnek bir andı.
Beşiktaş, akıllarda soru bırakmadan Galatasaray'ı yenerek Şeref'iyle ve Hakkı'yla yürüdüğü şampiyonluk yarışında mutlu sona çok yaklaştı. Beşiktaş'ın, son iki haftaya girilirken hâlâ bir beraberlik kredisi var. Bu çok önemli. Futbolda her şey olabilir, dün Fenerbahçeliler son 14 dakikaya kadar puan farkının 1'e düşeceğini bekliyorlardı. Beşiktaş'ın derbi zaferi büyük ihtimalle Fenerbahçe'yi olumsuz etkileyebilir.
Taraftarla birlekte güvenliğin yeşil sahada koşturduğu anda atılan gol ki, Donk’un gamsız futbolu kadar ilginçti! Şampiyonluk şarkıları arasında futbolumuzdaki bu garip durumu atlamamak lazım. Sahaya gireni alkışlayan bir zihniyet filizleniyor ki, sahada emek verenlere haksızlık oluyor. Şampiyonluk Beşiktaş’ın elinde. Şampiyonluğun son maça kadar sürmesi Fenerbahçe’nin. Beşiktaş kendi adına “devam” dedi. Yarın Fenerbahçe’nin cevabını izleyeceğiz.
Galatasaray adına sahadaki en silik isimse –tartışmasız- Selçuk İnan'dı. Sanırım Beşiktaş' yenebileceklerine bir tek o inanmadı. Yenilmemek de en az yenmek kadar önemliydi aslında. Evet; her geçen gün Ziraat Türkiye Kupası Finali'ne adım adım yaklaşıyoruz. Dünkü sonuçla herkes için ''sezonun en büyük maçı'' unvanını çoktan hak etti bile. Müthiş bir sezon finali olacak.
Beşiktaş adına 90 dakika sahanın en iyisi olan hem defasif hem ofansif vecibelerini fazlasıyla yapan Oğuzhan maçın kilit ismi oldu. Tartışmasız maçın lideri ve takımının komutanıydı. Cenk'e çıkardığı ara pas, yeni damadın devamında asisti ve Gomez'in golü şampiyonluk kapısını araladı. Artık ligde bundan sonrası Beşiktaş için çok daha kolay olacak. Beşiktaş adına sahanın en iyisi hem defasif hem ofansif vecibelerini fazlasıyla yapan Oğuzhan oldu.
Devre arasında Şenol hoca neler yaptı bilemem ama Beşiktaş ikinci yarıya Beşiktaş gibi başladı. İlk on dakikada Sosa'nın kaçırdığı üç net pozisyon var… Galatasaray'da Yasin'in yerine genç umut Sinan girince Şenol hoca bu hamleye Cenk Tosun-Gökhan Töre ikilisini sahaya sürerek karşılık verdi…
İki kez geldi fırsat Galatasaray'a ama değerlendiremedi. Beşiktaş ise biraz iyi oynarken değerlendirdi. Beşiktaş'ın pozisyon problemi olmaz, Beşiktaş ortalama oynarken de pozisyonlar bulabilir. Beşiktaş ikinci yarıda geldi, bildiğimiz seviyesinin altında kalmasına rağmen bunu yaptı..
Galatasaray’ın bu sezonki en bütün oyunlarından biriyle başladı oyun. 45 dakika yüzde 150’yle oynadı Galatasaray. Kağıt üzerinde Sneijder, Selçuk, Emre üçlüsü Beşiktaş’ın orta sahası için fazla yumuşak duruyordu. Ancak özellikle Sabri’nin önden verdiği destekle Galatasaray diri ve birbirine yakın kaldı. Beşiktaş’ı geri ittiler.
Dersini Galatasaray'dan daha iyi çalışmış, savunmada daha az hata yapan Kara Kartal, şampiyonluk yarışında, kendisine büyük avantaj getiren galibiyeti elde ederken kalesinde devleşen Muslera'nın bu çabası Galatasaray'ın yerlerde sürünen onurunu kurtarmaya yetmedi. Açıkcası bu derbi Şenol Güneş ve öğrencilerini biraz daha takım olgusu içine getirip şampiyonluğa yaklaştırırken, Galatasaray için belki de daha karanlık bir geleceğe doğru hızlı yuvarlanışın biraz daha süratlenmesi demekti. Kısacası derbiden Beşitaş karlı çıkıp taraftarını mutlu ederken Sarı-Kırmızılılar içinde bulunduğu kaos ortamını biraz daha pekiştirdi.
Beşiktaş ise artık klasikleşen 11'i ve oyun planı ile sahadaydı. Birbiri ile oynamaya alışmış bir 11'in rahatlığı, buna karşın 'Bir gol yersek çıkaramayız'ın da rahatsızlığı vardı Siyah-Beyazlıların üzerinde. Bu nedenle ileride çoğalamadılar ve birkaç pozisyonumsu girişim dışında ilk 45'te Galatasaray kalesinde korkutucu olamadı. Şenol Güneş ise bildik hamlesini 70'te yaptı, Gökhan ve Cenk'i sahaya sürdü. Çift santrfor hamlesi ile oyunu kendi yarı alanında kabul eden Galatasaray'ı çözmek için sabırla beklediği planı devreye soktu. 77'de de Beşiktaş'ı rahatlatan gol geldi. Cenk'in pasında Mario Gomez'e sadece dokunmak kaldı. Tam gol atılırken santraya doğru koşan taraftara rağmen oyunun devam etmesi de ilginçti. Gole kadar sahadaki oyuncuları motive eden taraftarın, top Donk'un ayağına geldiğinde gösterdiği tepki ise abartılı bir yaklaşımdı. Özetle Beşiktaş, akıllı ve sabırlı oyunu, Güneş'in doğru zamanda yaptığı oyuncu değişiklikleri ile çok önemli 3 puanı hanesine yazdırdı.