Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. E. Fuat Keyman, “Vatanseverlik, siyasal toplumun ve farklılıklar içinde birlikte yaşamanın normlarını ve değerlerini içererek milliyetçilikten ayrışmaktadır” diyor.
FUAT KEYMAN
Ünlü romancı Leo Tolstoy, 1894ve 1900 yıllarında vatanseverlik üzerine yazdığı iki yazıda, bugüne kadar geçerliliğini sürdüren çok güçlü bir eleştiriyi ortaya koyar: “Bugünün dünyasında vatanseverlik savaşa yol açan ya da savaşı meşrulaştıran, bunu yaparken de büyük insan acılarına yol açan bir duygudur… Vatanseverlik duygusu aynı zamanda egemen sınıfların ve ülkelerin çıkarlarını gözeten bir ideolojidir”. Tolstoy’a göre, “her güç ve iktidar vatanseverliği destekler ve toplum içinde pompalar, çünkü vatanseverlik egemenlerin çıkarlarını gözeten bir ideolojik maskedir”.
Fakat, Tolstoy”un “bugünü” 20. yüzyılın başıdır; dolayısıyla imparatorlukların çökmeye başladığı, büyük savaşların çıkma sürecinin başladığı, devlet ile savaş arasındaki ilişkinin güçlendiği bir zaman dilimidir. Büyük insan trajedilerine yol açacak dünya savaşlarının başlama olasılığını önceden gören Tolstoy’un vatanseverlik eleştirisi önemlidir, bugünün küreselleşen dünyasında da geçerliliğini sürdürmektedir. Büyük romanlarından “Savaş ve Barış”, “Anna Karenina” ve “Ivan İlych’in Ölümü”, Tolstoy’un vatanseverlik eleştirilerinin izlerini taşımaktadır.
Tolstoy’un güçlü vatanseverlik eleştirisinin bugünün dünyasında sınırlı bir açıklayıcı gücü olduğunu söyleyebiliriz.
1914’de başlayacak Birinci Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyulduğu bir dönemde yazan Tolstoy, vatanseverliği savaş ile tanımlamakta ve milliyetçilikle özdeşleştirmektedir. O günün koşullarında, vatanseverlikle ile savaş arasındaki bağı öne çıkartmak, bunu yaparken vatanseverlikle milliyetçiliği özdeşleştirmek mümkün ve gerekliydi. 1939-1945 İkinci Dünya Savaşı üzerine yapılan eleştirel çözümlemelerde ve Vietnam Savaşı üzerine yazılanlarda da, “vatanseverlik-savaş-milliyetçilik bağlantısını” görmek mümkündür. Bu bağlantı ve eleştiriyi bugün de yapanları akademik ve kamusal tartışmalarda görüyoruz. Liberalizm, demokratlık ve Marksist bakış açısından yazanlar, vatanseverliğin egemen sınıfların iktidar ve gücünü maskeleyen bir ideoloji; vatanseverlik duygusunun da çıkar ve iktidara karşı insanlarının gözünü kapatan bir duygu olduğunu vurguluyorlar.
Bununla birlikte, bugünün küreselleşen dünyasının yarattığı çoklu krizler ve türbülans ortamında ve milliyetçi ve güçlü liderlerin yükseldiği bir bağlamda, bir önceki yazımda ana hatlarıyla açımladığım milliyetçilik-vatanseverlik ayrımı tartışmasının önemli olduğunu önermek istiyorum. Dahası, bugünün dünyasında milliyetçi olmadan vatansever olmanın mümkün ve gerekli olduğunu önermek istiyorum.
Şöyle ki; Tolstoy’un vatanseverlik eleştirisinden farklı olarak, bugünün küreselleşen dünyası ve türbülansı, savaşın ötesinde çok geniş bir alanda yaşadığımız sorunları, riskleri ve tahripleri de içermektedir. Daha iyi anlaşılması için Türkiye’den örnek vereceksek, vatanseverlik, Türkiye’yi, yani ülkemizi sevmek kadar; ülkemizin tüm insanlarını farklılıklarıyla birlikte sevmeyi ve farklı kimliklerle “eşit vatandaş” olmayı kabul etmeyi; ülkemizin toprağını, denizini, dağını, ırmağını, gölünü, dolayısıyla doğayı ve çevreyi sevmeyi; hayvanlarını, ağaçlarını, havasını sevmeyi; kendi ülkelerinden ölmemek için kaçıp ülkemize sığınanları sevmeyi de gerektirir. Tüm bu boyutlarıyla vatanseverlik, milliyetçilerin biz ve onlar, ben ve öteki ayrımı temelinde ve devlet güvenliğini her şeyin üstünde gören yaklaşımlarından ciddi anlamda ayrışır.
Üstelik, vatanseverlik, bugünün küreselleşen dünyasında, milliyetçiliğin gerek ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı, gerekse de güvenliği demokrasi ve haklardan önce gören hareket tarzına zıt bir şekilde, hukukun üstünlüğü, haklar ve özgürlükler, anayasal demokrasi gibi normları ve değerleri dile getirir, bu normlardan sapmaya eleştirel yaklaşır.
Vatanseverlik, bu anlamda, sadece savaş ve milliyetçilik ile özdeşleşmeyecek, bir insanın ülkesini, farklılıkları içinde tüm insanlarıyla, canlılarıyla, doğasıyla ve demokratik ve hukuk kurumlarıyla birlikte ve bir bütün olarak sevmesi duygusuna anlam verecektir.
Milliyetçi olmadan vatansever olmak bugün mümkün ve gereklidir.
Bu saptamaya şu eleştiri gelebilir: milliyetçilik-vatanseverlik ayrımı yapılabilir; milliyetçi olmadan vatansever olmak da mümkündür ama gerekli değildir. Milliyetçilik eleştirisi, hakları ve özgürlükleri bireysel ya da kimlik/grup düzeylerinde ön plana çıkartan siyasal liberalizmden ve demokratlıktan yapılabilir; vatanseverliği bu görüşlerin önüne koymaya gerek yoktur, hatta vatansever olmak yerine farklı kimliklerin birlikte yaşamasına dönük bir dünya ve toplum hayal eden kozmopolitliği benimsemek daha anlamlı olacaktır.
Bu, ciddiye alınması gereken bir eleştiridir. Fakat, Milliyetçilik-Liberallik, Milliyetçilik-Demokratlık, ve Milliyetçilik-Kozmopolitlik görüşler arasındaki tartışmayı uzun zamandır yapıyoruz ve biliyoruz. Bu tartışma karşıtlıklar üzerine kuruluyor. Liberal David Miller’in, birey temelli liberal değerle milliyetçiliği yumuşatma ve “liberal milliyetçilik” arayış çabaları dışında, bu yaklaşımlar arasında metinsel ve değerler temelinde bağların kurulması çok zordur.
Buna karşıt, bugünkü vatanseverlik tartışmasıyla bireysel ya da grupsal haklar ve özgürlükleri savunan liberalizm ve demokratlık arasında, ya da haklar, özgürlükler ve değerleri ülke sınırları dışında tüm dünya insanları için gören kozmopolitlik arasında bağlantılar kurmak mümkündür. Çünkü, vatanseverliğin savaşın ötesinde, tüm canlıları, doğayı, dünyayı, demokrasiyi ve hukuku sevmeyi içermesi, vatanseverliğin siyasal liberal, demokrat ve kozmopolit görüşlerle bağlantılanması ve birlikte hareket etmesini mümkün kılmaktadır.
Vatanseverlik, siyasal toplumun ve farklılıklar içinde birlikte yaşamanın normlarını ve değerlerini içererek milliyetçilikten ayrışmaktadır. Milliyetçi olmadan vatansever olmak, bugünün dünyasının ve Türkiyesi’nin, demokrasisiyle, birlikte yaşamasıyla, hukukuyla, dağlarıyla, denizleriyle, nehirleriyle, ağaçlarıyla, ormanlarıyla, hayvanlarıyla, daha iyi ve adil olması için mümkün ve gereklidir.
Evet, milliyetçi olmadan vatansever olmak mümkündür ve gereklidir. En azından, bu saptama üzerine akademik, kamusal ve siyasi tartışmanın giderek canlanacağı bir döneme dünyada ve Türkiye’de giriyoruz. Bu iki yazı da, bu tartışmanın Türkiye’de başlamasına katkı vermeyi amaçlamaktadır. Tartışmaya devam edeceğiz…