Demokrasimiz ve Milli Birliğimiz ne durumda?
Öyle ya, 15 Temmuz darbe girişimine direnişin yıl dönümünü dün yine Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak kutladık.
Adı, Demokrasi ve Milli Birlik Günü konduğuna göre onları kurtarışımızın yıl dönümü.
Üzerinden 9 yıl geçti.
O gece neye direndiğimizi, ne uğruna şehitler verdiğimizi, nasıl bir badireyi atlattığımızı, hangi tehlikeyi savuşturduğumuzu çeşitli etkinlerle yâd ettik.
Şehitlerimizi minnet ve rahmetle anmak, hatıralarını yaşatmak, kahramanlıklarını anlatmak hepimizin vefa borcu.
Hakları ödenmez ama demokrasimiz ve milli birliğimiz ne durumda, onu da konuşmazsak emanetlerine sahip çıkmış olur muyuz?
Unutmayın, iktidar hâlâ iç cepheyi güçlendirmeyi hedefliyor. Terörsüz Türkiye süreciyle dağdakilere düz ovada siyaset kapıları açılırken, ana muhalefeti suç örgütü gösterip yargı kıskacına alarak o kapıları kapatmanın demokrasimizi güçlendirip güçlendiremeyeceğini tartışıyoruz.
Demek ki demokrasimizi, milli birliğimizi sağlamlaştırmak konusunda henüz aşamadığımız sıkıntılar var.
Toplumsal güvensizlik ve kırılganlıklarımız o kadar hassas bir dengede ki... En ufak bir şüphede ayrışmalar, siyasi çatışmalar başlıyor.
Düşünün, milli dayanışma günümüz kutlanacak. İletişim Başkanlığı, "Zaferin Adı Türkiye" temalı görseller hazırlamış. Son duyurularına baktığımda "Milletin Adı Türkiye" diye bir görsel yoktu aralarında. İddia edildiği gibi vardı da mı tepkiler üzerine çıkarıldı, bilmiyorum. Öyleyse bile milli birlik gününde milleti kutuplaştıracak gereksiz gerilimlerden kaçınmakla doğrusu yapılmış.
Fakat korsan dahi olsa ortalıkta dolaşan şu "Milletin Adı Türkiye" görseli, bazı kesimleri irrite ve ajite etmeye yetiyorsa... İktidarın yeni millet tanımına alıştırma denemesi olarak yorumlanıyor ve etrafında bir kimlik kavgası kopuyorsa... En başta iktidar; nedenlerine eğilmeli, şüpheleri ortadan kaldırmalı, nerede yanlış yaptığını sormalı değil mi?
Muhalefetten de katkı beklenir ama yönetme sorumluluğu iktidarda...
FETÖ'yle mücadele, demokrasimizi ve milli birliğimizi güçlendirmeden kazanılabilir mi?
Hurafelere karşı halkı aydınlatmadan, din istismarını bitirmeden, yargıyı ve devlet gücünü kötüye kullanarak siyaseti dizayn yöntemini ortadan kaldırmadan da yenilmiş olmazdı FETÖ.
Millet, 15 Temmuz gecesi canıyla direnerek darbeyi püskürttü ama o daha başlangıçtı. Arkası getirilmeden, üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğü tesis edilmeden tehlike bertaraf edilmiş olmazdı.
FETÖ'yle mücadele, ancak yenilerinin çıkmasını önleyecek ve karanlık yöntemlerini gömecek tedbirlerle kazanılabilirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha 15 Ekim 2016'da Diyanet ve ilahiyat hocalarına şöyle sesleniyordu:
"Siz olmayınca sahneyi bezirgânlar, takke ve cübbeyle göz boyayan şarlatanlar alıyor. 15 Temmuz gecesi, bu sapkınlıkların yol açabileceği felaketleri göstermiştir. Hoca kıyafeti giymiş bir şarlatan, yıllarca hurafelerle insanımızı kandırmayı başarabiliyor.”
Kriterler isabetliydi. Fakat aynı başarı hayata geçirilmelerinde niye yok? Takkeli, cübbeli hurafe bezirganları, din istismarcısı şarlatanların artık yüz ve boş meydan bulmadığını söyleyebiliyor muyuz?
Madem çıkardığımız ders bu; 15 Temmuz felâketinin benzerlerini yaşamamak, ancak kirli-karanlık tüm yöntemleriyle FETÖ'vari çeteleşmelere bir daha palazlanma fırsatı vermemekle mümkün...
Koyduğu kriterlere bakarak kendine sormalı iktidar; neresindeyiz mücadelenin, ne kadarını gerçekleştirdik, tamama erdirmeyi başaramadıysak hangi eksiklik ve yanlışlıklardan?
