İlhan Şeşenli yeni Anayasa yazısı
Sahneden yıldızlar kaymaya Ferdi Tayfur'la başladı. Volkan Konak, Edip Akbayram derken İlhan Şeşen'le yaprak dökmeye devam ediyor 2025.
İz bırakan şarkılar yaptı ama beni en çok etkileyeni, rüzgârla konuştuğu şarkısıydı. Hani "bana esmeyi anlat, esip geçmeyi anlat" diyordu. İlhan Şeşen de bir ömürlük rüzgâr gibi esip geçti bu dünyadan. Allah'tan rahmet diliyorum, başımız sağ olsun.
Yeni Anayasa'yla ilgisine gelince...
Ömür rüzgârı henüz dinmeyen bizlere Cumhurbaşkanlığından bir mesaj geldi. Pazar günüydü, Şeşen'in vefat haberinden bir gün önce.
Başdanışman Mehmet Uçum, X'teki uzun yazısında şu cümleyi kuruyordu:
"Türkiye’de vesayetçiliğin tam tasfiyesi için yeni bir anayasa yapmak gerekiyor..."
'Geç bunu, bana başka bir şey anlat, yeni Anayasa sizin için aslında niye bu kadar acil ve gerekli, onu söyle' dedirtmiyor mu?
Üç sene önce iktidardakiler aynı gerekçeyi anlattığında ben aynı duyguyla tepki vermiştim. Uyandırdığı his değişmemiş.
Kaderin cilvesine bakın ki... Yine İlhan Şeşen'den ilhamla, "bana başka bir şey anlat duygusu" diye şunları yazmışım o zaman:
"Bakan Derya Yanık, aziz milletle birlikte vesayeti geçmişte kaç kez yendiklerini unutmuş.
2017 Anayasa değişikliği referandumunda, vesayeti bir daha ayağa kalkmamak üzere gömmeye çağrılmamışız sanki.
Hatta en son 2018'deydi. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişimiz, vesayet düzeninin tabutuna son çiviyi çakmıştı. Bir daha dirilmemek üzere, sonsuza dek sandığa gömdüğümüz de söylenmişti.
Oysa Bakan Yanık, bunları hiç söylenmemiş sayıp diyor ki:
'2023, bu vesayet düzeninin Allah'ın izniyle sonsuza kadar yok edilme sürecidir. Türkiye'nin şahlanışını bir yüzyıl daha durduramayacaklar.'
Durdurmamaları için, önce şu meşhur şahlanışı bir gerçekleştirmemiz gerekmiyor muydu?
O seçim, bu seçim derken kaç kere milat verildi; şahlanmamız hep başka seçime kaldı.
Kalkış randevumuz, şimdilerde 2023'e erteleniyor. Olmadı, 2053. O da olmazsa 2071. Alternatif milat tarihleri çok maşallah.
Yetmezmiş gibi, başımıza yeniden vesayetle mücadele işi çıkarılıyor bir de.
Dokuz canlı zombi sanırsınız, vur vur ölmedi, yine hortluyor.
Sizi bilmem ama bende uyandırdığı duyguya, İlhan Şeşen'in Rüzgâr şarkısından daha iyi tercüman bulamadım:
'Penceremin perdesini havalandıran rüzgâr/ Denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar/ Bana esmeyi anlat, esip de geçmeyi anlat."
Boş verin yani bunları, vesayet teranelerinden başka bir şey anlatın bize. Anayasa'yı yenilemeyi gerçekte niye bu kadar istiyorsunuz, halka ne faydası var, milletin hangi sorununu çözecek, bize onu söyleyin.
İKTİDARIN YAPTIĞI NİYE CHP'YE YARIYOR?
Yine fark ettim ki iktidarın yaptıklarının CHP'ye yaradığını konuşmaya başlayalı üç yıl olmuş.
CHP ne yapsa AK Parti'ye yarıyordu, öyle bir dönem vardı. AK Partililer eskiden çok tekrarlıyordu bunu, artık duyulmuyor.
Bilâkis, icraatları CHP'ye yazılmasın diye savunmadalar.
Emekliye bayram ikramiyesi, 3600 ek gösterge hakkı, TRT payının kaldırılması, asgari ücrete ikinci zam, taşerona kadro, öğrenci kredilerinde faiz silme ve EYT'lilere emeklilik...
Muhalefetin demesi, bastırmasıyla oldu.
CHP lideri Özgür Özel, şimdi de asgari ücrete "hakikatli bir ara zam" için mücadele sözü veriyor.
Geçen yıl emekliye, hakkı olan maaş yerine Emekliler Yılı verilmişti.
Asgari Ücretliler Yılı, deseniz o da değil bu yıl, Aile Yılı. Asgari ücretli zaten teselli yerine maaş bekliyor, Türkiye Yüzyılı'na giren mutlu azınlık arasına fiilen katılmak istiyor. Tatlı sözlerle tesellinin karın doyurmadığını emeklilerden biliyor.
Ve fakat iktidar, muhalefetten önde gidemiyor yine. Başarılı ekonomi yönetimi nedeniyle eli sıkışık.
"Onlar konuşur, AK Parti yapar" sloganı, işte bu yüzden anlam kaymasına uğradı.
Muhalefet konuşmadan AK Parti yapmamaya başladı. Önden gitmiyor, arkadan geliyor iktidar.
Yaptıklarını muhalefete yazdırmamak için iktidarın bakacağı yer burası. Ama önceliği, şimdiden gelecek seçimi alma hesapları yerine ekonomiyi düze çıkarmaya vermedikçe nâfile.
