Necip Fazıl'daki karanlık sevgisi bundan mıydı?
Önceki akşam televizyon karşısında oturmuş, dünya vatandaşını oynuyorum. Ekranda, bazen benim de aralarına katıldığım konuşan kafalar... Bir yandan da cep telefonunda sosyal medya izliyorum.
"Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir" diyordu Necip Fazıl. Sakarya Türküsü'nde.
Bazı 'vatan, millet, Sakarya' oluklarındansa gerçekle yalan, doğruyla yanlış, provokasyonla manipülasyon, nurla kir birlikte akıyor oysa. Dünya dolusu hem de, boca oluyor üstüme.
Kaçınayım, diye bunları bırakıp Onlar TV'ye geçiyorum. X'te şöyle anons ettikleri bir YouTube yayınına:
"İlk kez Onlar'da! Fahrettin Altun'un oğlunun inanılmaz yükselişi.
20 yaşında 210 milyon TL'lik şirket!"
Gazeteci Timur Soykan etiketlenmiş. Onun yeni bir patlatma, pardon, atlatma haberi demek ki.
Sarsıcı, silkeleyici bir iddia. İster istemez kafam karışıyor...
Altun, İletişim Başkanı'ydı. Onun oğlunun ekonomisi şahlanırsa trolün oğlunun başı kel mi, durmaz, o da kanatlanır. Bir örneğe bakar bu uçuşlar. Hepsi astronotluğa, pilotluğa özenir. Kimi göğe yükselmeye, kimi fezâyı fethe kalkar.
Dua edersiniz, doğru çıkmasın bu diye.
Malazgirt Zaferi'nin bir yıl dönümünde ümmet ve turan aşkına, bize Kızılelma Marşı dinletirken mi olmuş bunlar?
Ekonomimiz şahlanıyor, dünya uzay cemiyetinde mevkimiz yükseliyor, Türkiye Yüzyılı'na giriyoruz, dünyada bizim devrimiz başlıyor, yeniden tarih sahnesine çıkıyoruz derken kastettikleri bu değildi herhalde.
Huzur mu bırakır, derdi alıyor beni.
Vardır bir açıklaması, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ne güne duruyor, sabaha kalmaz halleder, yalanlandığını duyarız elbet, diye zehirlenmiş kafamla konuşurken cereyanlar kesilmesin mi!
Elektrik dağıtım şirketi, Hızır gibi yetişti imdada.
Ekranlar bir anda karardı, huzursuzluğun fişi çekildi, karanlığa gömüldü içimi kemiren ne varsa, kapandı gitti tartışma.
Bilim de aynı şeyi söylüyor. Oxford Üniversitesinin araştırmasına göre, sosyal medya kullanımı arttıkça gençlerde depresyon oranı yükseliyor.
ABD’de 13–17 yaş grubunun yarısı, sosyal medyanın kendini kötü hissettirdiğini söylüyor.
Yine Güney Kore’de, günde 4 saatten fazla televizyon izleyenlerin depresyona girme ihtimali yüzde 30 daha fazla.
Japonya’daysa ekran başında uzun vakit geçiren gençlerde sosyal kaygı bozukluğu iki kat artıyor.
Ekrana, sosyal medyaya mesafeli ülkelere bakın bir de, böyle mi! Danimarka, Norveç, Finlandiya… Dünya Mutluluk Raporu’nda sürekli zirvedeler.
Biz ekran başında ömür tüketirken İskandinavyalılar, bisiklete binip arkadaşlarıyla turluyor. Sosyal medyaya aşırı maruz kalan zihinleri de fitne fesatla ifsada uğramıyor böylece.
KARARTMADA HUZUR EKRANDA DEPRESYON VAR
Üstelik sosyal medya detoksu yapanların deneyleri ortada: İngiltere’de bir grup gençten, telefonlarını bir hafta boyunca kapatmaları istendi. Sonuç? Kaygı seviyeleri yüzde 25 düştü, uyku kaliteleri yüzde 30 arttı, hayat tatminleri ise iki katına çıktı.
ABD’de, benzer bir deneyde sadece 7 gün Instagram'sız yaşayanların yüzde 60’ı, kendini daha mutlu hissetti.
Yani bilimsel olarak kanıtlanmış: Elektriği kesince hayat aydınlanıyor. Karanlıkta hayat ve mutluluk hormunu var.
Gerçeğin peşinde aydınlatılma ihtiyacı, ruhlarımızı nasıl kaygı ve sömürüye açıyor, anlayın artık.
Enerji Bakanı Bayraktar, aylık elektrik üretiminde rekor kırdığımızı müjdelediği akşam beni elektriksiz bıraktılar. Bunun için dağıtım şirketine şükran borçluyum.
Kesinti planlı mıydı, plansız mı, ışıklar ne zaman geri gelecek? Boşuna kaygılanmayayım, diye beni bilgilendirme gereği dahi duymadılar. Bu kesintiyi bildirimsiz yaparak beni tümden karanlıkta koydukları için ayrıca teşekkür ederim.
Belki de iktidar, ucuz elektrik yerine millete ara sıra plansız kesinti ikram etse daha hayra geçecek.
Necip Fazıl, bundan mı sokak lambası bile istemiyordu? Tabii ki hayır. Ama Kaldırımlar'ındaki şu dizeleri şimdi başka bir açıdan, daha iyi anlıyorum:
"Aman, sabah olmasın bu karanlık sokakta/ Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum../ Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim/ Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları/ Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim/ Örtün üstüme, örtün serin karanlıkları..."
