O yol artık Silivri’den geçiyor
Yer Diyarbakır, AB'ye giden yolun geçtiği şehrimiz...
Çeyrek asır önce, eski Başbakan ve ANAP lideri Mesut Yılmaz, "AB'ye giden yolun buradan geçtiğine inandığımız için Diyarbakır'dayız" demişti.
Önceki gün Diyarbakır'daki toplantı bu kez, AB ve Avrupa Konseyi işbirliğiyle yürütülen bir toplantı. Konu, "yargıda bireysel başvuru ihlal kararları ve hak ihlali sonuçlarının ortadan kaldırılması".
Dinleyenler, üst düzey yargı mensupları.
Konuşanlarsa Yargıtay Başkanı Kerkez ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Özkaya.
Yargıtay Başkanı Kerkez, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm kurumların ve yargı organlarının uyması gerektiğini hatırlatıyor. Malumun ilâmı; bilinen ve apaçık ortada olan bir gerçeğin dile getirilmesi yani.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Özkaya da adâlet olmadan refah ve iç barışın niye sağlanamayacağını anlatıyor. Bir başka malumun ilâmı o da.
AYM, Hatay'dan milletvekili seçilen TİP'li Can Atalay'ın tutukluluğu için hak ihlali kararı vermişti. Buna uymayıp tahliyesine direnen Yargıtay dairesinin başkanı da yanlış okumadıysam salonda. Ve Atalay hâlâ Meclis'te değil, Silivri'de tutuluyor.
Oysa AB'ye giden yol artık Silivri'den de geçiyor. Diyarbakır ve KKTC güzergâhlarına Silivri yolu da eklendi. 'Gitsek mi, gitmesek mi' belirsizliğiyle tabii yine.
İktidarın, AB fonlarıyla hazırladığı İnsan Hakları Eylem Planı 4 yıldır kâğıt üstünde. Uysak mı, uymasak mı? Kararsızlığımız sürüyor.
AB'ye giden eski yollardan biri, Kıbrıs üstündendi. KKTC'de Ankara'ya rağmen muhalefet lideri Erhürman kazandı, ezici çoğunlukla cumhurbaşkanı seçildi. Seçim sonuçlarını tanısak mı, tanımasak mı? Şimdi o konuşturuluyor.
Mesut Yılmaz, 99'da Diyarbakır'a gittiğinde 2000 yılını, "terör sorununun çözümlendiği bir yıl" olarak gördüklerini söylemişti. "Demokrasi, hak ve özgürlükler ile zenginlik Türk'ün de Kürt'ün de hakkıdır" diyordu.
25 yıl sonra Öcalan, Bahçeli'nin teklifine cevaben barış ve demokratik toplum çağrısı yaptı. PKK da kendini feshedip ilk silah bırakma adımını attı.
Ardından MHP lideri Bahçeli, barışın tek kanatla uçmayacağını, sıranın öbür kanadı takmaya yani demokrasi ve hukuk reformlarına geldiğini bildirdi.
Öcalan, DEM ve Kandil, işte o karşı adımı bekliyor. Atılacak mı, atılmayacak mı?
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Uçum, Terörsüz Türkiye'ye geçiş tamamlanmadan demokrasiyi genişletecek büyük hukuk reformlarına sıra gelmeyeceğinde ısrarcı. Bunları aynı anda yapmamak gerektiğini savunuyor.
Geçenlerde MHP'li Feti Yıldız, Demirtaş'la ilgili AİHM kararına uymanın Anayasa gereği olduğunu vurgulamıştı. Ancak AİHM kararlarına da uyulmuş değil. Uysak mı, uymasak mı? Orada da ikilem bitmedi, gelgitler devam ediyor.
Âşık Mahzuni Şerif türküsünü çağrıştırmadı mı size de? "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/ bilmem söylesem mi, söylemesem mi..."
Demokrasiyi herkese bilmem genişletsek mi, genişletmesek mi?
Herkes için hukuk reformu, bilmem yapsak mı, yapmasak mı?
Anayasa emrettiği hâlde AYM ve AİHM kararlarını, bilmem tanısak mı, tanımasak mı?
Bu ikilikler arasındaki seçimin ne anlama geldiğini hepimiz tecrübeyle biliyoruz. Kuru soğanla ekmeğe talim ettiren, yoksullaştıran hukuk ve demokrasi sorunlarının sonuçları bilinmez olmaktan çıktı.
Zenginliğe, refaha, barış ve huzura giden yol, herkes için adâletten geçiyor. AB hatırına değil ama kendi insanımız daha iyi standartlarda, daha kaliteli hayat yaşasın diye o yolu seçmek neden bu kadar zor? Bunu çözdünüz mü, gerisi sökülür.
