Onu bir de Trump'tan dinleyin siz
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunu şov podyumuna çeviren popülist liderler, bu yıl Trump'ın gölgesinde kaldı.
Şu kadarını söyleyeyim...
ABD bir karar alsa, burayı kullanarak dünya sahnesine çıkmış da ayar veriyor gibi çalım satanlara ayna tutmak istese... BM ile ABD'nin sırtından iç kamuoyuna gösteri yapmaya gelmenin neye benzediğini anlatmaya kalksa... 'Popülist şov mu istiyorsunuz, yok öyle tek kale oynamak, o zaman birlikte oynayalım' dese... Herhalde dünya düzenine merkezinden kafa tutuyor imajı verip, başkalarını karalayarak iç siyasette yıldızını parlatma kurnazlıklarının daha çirkinini sahneleyemezdi.
BM kürsüsünde, kasaba mitingi rüzgârları estirdi.
'Bunca yıldır biz sizi idare ettik, şimdi de siz bizim tiyatromuzu idare edin' deseler daha sakilini beceremezlerdi.
Sanki 'ucuz popülist şovmenlik, öyle değil böyle yapılır' dersini üstünde sergilemeye çıkmıştı. Tabii doğaçlama olarak. Ucuz popülist zorba görünmek için Trump'ın rol yapmaya mı ihtiyacı var? En doğal hâliyle kendisi olması, içinden geldiği gibi konuşarak akışa bırakması yetti de arttı bile.
Daha tiksindirici böbürlenemezdi.
Tüm alçak gönüllüğüyle her zaman, her konuda haklı çıktığından mı dem vurmadı...
Herkes Nobel alması gerektiğini, çok hak ettiğini söylüyor ama onun hayat kurtarmaktan başka davası yok, ödül umurunda değilmiş havalarına mı girmedi...
Bitmez denilen 7 savaşı yardım almadan bitirdiğini, BM'nin boş lâftan başka bir işe yaramadığını, daha bir promter cihazıyla yürüyen merdiveni bile çalıştıramadığını, tek başına BM'den daha fazlasını yaptığını mı sayıklamadı...
BM kürsüsünden Sadece BM'yi mi aşağıladı, hayır.
Karşısında oturan dünya liderlerine; 'toplasalar hepiniz bir Trump etmezsiniz, dengim kıratım değilsiniz, sınırları göçmenlere kapattım, ben bu ülke yönetme işinde gerçekten çok iyiyim, sizin ülkelerinizin acınası hâline bakın, göçmen istilası altında boğulup cehenneme gidiyorlar' düzeyinde hakaret etmekten çekinmedi. Hem de bu grandiyöz hezeyanları, gözlerinin içine bakarak savurdu.
O DA "BATSIN BU DÜNYA"YI SÖYLÜYOR AMA
Yok yok, 'kendini tutamayan egoist bir megalomanın şımarık küstahlıkları' demek hafif kalır.
Çenesine hâkim olamadığından değil, yalanlarına içten inanan bir mitomanın çapıyla karşı karşıyayız. Kalibresini konuşturuyor.
Başında bulunduğu ülkenin ekonomik, askeri ve coğrafi gücünü kendinden biliyor, kendi kişisel kerameti zannediyor. Rahatlığı, özgüven patlaması oradan.
BM merkezli dünya düzeninden o da şikâyetçi. Küreselleşmeye o da karşı. Ama daha âdil bir dünya istediği, dünyanın 5'ten büyük olduğuna inandığı için değil. En büyük, en kudretlinin kendisi olduğuna güvendiği için. Bu adâletsiz düzeni yıkıp 'kimin gücü kime yeterse' düzeni kurmaya ve dünyayı kendisine tabi olmaya çağırıyor. Haraca bağlayacak ya...
Kurumlar, kurallar hikâye; merkezinde şahsının ABD'si olsun, diye yeni bir dünya öneriyor hazret. Daha doğrusu 'güç bende' diyerek üst perdeden dayatıyor. 'Siz bilirsiniz, işinize gelirse, parayı veren düdüğü çalar, bundan sonra benim borum öter' edâlarında.
Bu da, küresel dünya düzenine Trump meydan okuyuşu. Nasıl, beğendiniz mi? Yıkılsın mı kör, topal aksayarak da yürüse sesinizi duyurabildiğiniz BM düzeni?
'UCUZ POPÜLİST ŞOV ÖYLE DEĞİL BÖYLE OLUR' DERSİ
Dışişleri Bakanı Rubio'nun; 'arkamızdan ne derlerse desinler, sorunlarını çözmemizi istemek için Beyaz Saray'a geliyorlar, Trump'la 5 dakikalık tokalaşma pozu için yalvarıyorlar' sözü, yeni dönemin raconunu yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gazze eleştirisi üzerine söylemiş olmasaydı da geçiştirilecek bir densizlik, hadsizlik değil.
Alışık olmadığımız bir şey, böylesi görülmedi.
Eski ABD Başkanları; hiç değilse görünüşte eşit ilişkiye riayet ederlerdi. Hatta sınıf başkanı tevazusu mu dersiniz, kırıp dökmeden yönetme sorumluluğu mu; ileri geri konuşmaları alttan alır, duymazdan gelirlerdi.
Trump ve avâneleri, eski başkanların salaklığına, ezikliğine, ülkelerinin büyüklüğünü kavrayamamalarına veriyor onu. Kof ve pasif, yetersizmiş eskiler. Dünyayla ilişkiyi kaba kuvvet sirkine çevirmeyi marifet görüyorlar o yüzden.
Diğer liderleri, sanki Trump'ın sağ kolu pozu vermek için yarışıyormuş gibi durumlara düşürmekten, zorda bırakmaktan zevk alıyorlar hâliyle. Diplomatik ilişkilerde zevahiri kurtarmak, şekil şartlarına uymak gibi kaygılardan uzaklar. 'Kusura bakmayın, söylemek zorundayım' tarzı yumuşatma girizgâhlarına bile eyvallah etmiyorlar. Taktik maktik, diplomatik nezaket mezaket yok, bam bam bam...
Harbi, dobra olmayı böyle yanlış anlayanları uyandırır mı? Bir de düz mantıkla bakmayanları aptal sananları, enayi yerine koyanları...
Çünkü "Asya’da çöplerin büyük kısmını doğrudan okyanusa döküyorlar. Bu çöpler Los Angeles’ın önünden akıp gidiyor. Sonra Los Angeles'ta biri plaja sigara attığı için başı belaya giriyor, bu saçmalık" düzlüğüyle her şeyi çözmeyi başarmış bir asrın uyanığı var karşımızda.
Taktk maktik yok'la düz mantık bir paket, birlikte geliyorlar.
Beyaz Saray, "büyük konuşma olacak" diye duyurmuştu: Küreselci kurumlar dünya düzenini çürütüyormuş, iklim değişikliği aptalların sahtekârlığı ve uydurmasıymış, rüzgâr enerjisi de delilikmiş...
Hayret, niye daha önce kimsenin aklına gelmedi! Bunları söyleyenden daha akıllısı ABD'nin başına gelmediği için mi?
