Tek eksiğimiz Kent Lokantası sansürüydü

Abdülhamid döneminde yıldız, tepe ve burun kelimeleri; padişahın sarayını, burnunu filan çağrıştırdığı için yasaktı. Sansüre takılmamak için burna çıkıntı, deniyordu.

Vatan yahut Silistre oyunu ilk kez sahnelendiğinde seyiciler, çıkışta "biz muradımızı isteriz, Allah bize muradımızı versin" sloganları attığı için yazarı Namık Kemal, tutuklanıp Kıbrıs'a sürülmüştü. Sultan Abdülaziz yerine Veliaht Murad'ı tahta geçirme muzırlıklarını teşvikten.

Zaten oyunun Vatan olan adı da sansürlenecek, Vatan yahut Silistre olana kadar yalnızca Silistre olarak sahnelenecekti. Millet ve hürriyet ile eşitlik anlamındaki müsavat kelimeleri de yasaktı. Sakıncalı görülüyorlardı.

12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'in de eşsiz bir sansür galerisi vardı.

1982 Anayasa'sını referanduma sundu ama 'evet' serbestken 'hayır' demeyi fiilen suçlaştırmıştı.

Evren halka 'teröristlerin, dış güçlerle işbirliği yapanların, vatan hainlerinin' hayır kampanyası yürüttüğünü anlatıyordu.

Gazeteler, onun ağzından "vatan hainleri, yönetimi kötülemek için faaliyette bulunuyorlar" gibi başlıklar bile atıyordu.

Rize'deki konuşmasında şuraya kadar vardırmıştı işi:

"Hayır' biçiminde bayram kartı, kapıların altından bildiri atanlar bunlardır. Türkiye aleyhinde yayın yapan Ermeni ASALA örgütüyle işbirliği yapanlar, komünist radyolardan talimat alanlar bunlardır."

"Hayır'da hayır vardır" kampanyasına zekice bir çözüm bulmuştu. Oy pusulasına 'Evet' ve 'Hayır' yerine 'Kabul' ve 'Ret' yazdırmıştı.

'Hayır' oyunun rengi maviydi, 'mavilim mavişelim' türküsüyle subliminal mesaj vermekten de türkücüleri men etti.

Bu tür imalı propaganda uyanıklıklarını yutar mıydı, koca Evren Paşa bu!

Gizli propagandayı hemen yakalayıp halka şöyle şikâyet ediyordu:

"Sinsice neler neler söylemiyorlar sevgili vatandaşlarım. Atatürk'ün gözlerinin renginin mavi olup, mavi baktığından tutun da denizin mavi sularında serinleyen, gökyüzünün maviliklerinde huzura kavuşulacağına kadar mavi rengi ima ederek güya parlak buluşları ile 'ret' oyunu telkine yeltenmektedirler."

Basit bir Google taramasında daha fazlasını bulabilirsiniz.

Fakat Abdülhamid sansürlerinden 150, 12 Eylül yasaklarından 40 yıl sonra olana bakın.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Kent Lokantası'nı övmekten bir yeme-içme yazarına gizli reklâm soruşturması açılmış, dün öğrendik.

Vedat Milor, Youtube kanalında "40 Liraya 4 çeşit yemek: Bu fiyat gerçek mi?" başlıklı bir video paylaşmış...

Örtülü reklâm mı yapılıyor, diye işte bu soruşturuluyor. Ticaret Bakanlığından Milor'un yazılı savunması istenmiş. Gelen cevaba göre de Reklâm Kurulu bir karar verecekmiş.

Belediyenin halk yararına, bu pahalılıkta ucuz yemek yediren bir hizmetini övmekte, reklâmını yapmakta suç arıyorlar.

Duyan da İmamoğlu'yla alâkası yok, mesele siyasi değil, CHP yerine AK Parti belediyesi de olsa göz açtırmazlardı, özel girişim olan yerli ve milli arabayla bir aile şirketinin İHA-SİHA'larını bile kimseye övdürüp reklâmını yaptırmıyorlar sanacak.

Demek baskı düzenlerinin fıtratında var, yaramaz karikatürleri yasaklarken kendileri gülünçleşmeden duramıyor.

YORUMLAR (85)
85 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.