Dün Bekir Bozdağ, bugün Adalet Bakanı…

Şimdi de sıra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a geldi anlaşılan.

5 yıl sonra gene AİHM kararı ve gene aynı evrensel hukuku yok sayma refleksi.

Neden böyle söylüyorum?

11 Ocak 2018 idi. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu müvekkilim hakkında üç ayrı anayasal hakkın ihlaline ve ihlalin sonuçlarının giderilmesine yönelik de tahliye edilmesine karar verdi.

Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ aynı bugünün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç gibi hemen aynı hukuksuz nakaratı paylaştı:

“Mahkeme kendisine verilen yetki sınırını aştı, kendisini ilk derece mahkemesi yerine koydu, delil incelemesi yaptı.”

Davaya bakan 26 Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kemal Selçuk Yalçın ve üyesi M. Akif Ayaz mesajı aldı ve gereğini yaptılar.

Suçsuz bir insana ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını, Anayasayı çiğnemeyi göze alarak, gözlerini kırpmadan verdiler. Özgürlüğü tahdit etmeye devam ederek tahliye de etmediler.

Bu skandala ikinci hukuk tokatı bu kez AİHM kararından geldi.

AİHM, kararında hem 26 Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerine hem de Bekir Bozdağ’a evrensel hukuku hatırlattı:

“Anayasa Mahkemesi ve AİHM karar verdiğinde kimsenin karar içeriğini tartışma yetkisi yoktur, yapılması gereken karar gereğinin yerine getirilmesidir, delil incelemesi hukukilik ve öngörülebilirlik adına mutlaka yapılır” dedi.

“Kimin yetkisi varmış, kimin haddi neymiş, delil incelenmez miymiş” Avrupa’nın en yüksek mahkemesi yanıtladı. Safsatayı da bitirdi.

Müvekkil bu AİHM kararı ile de tahliye edilmedi.

İstinaf 2. Ceza Dairesi’nde duruşma günü verilene kadar tutuklu kaldı. Tahliye kararına imza atan iki hâkimin yeri anında değiştirildi.

2. Ceza Dairesine başkan olarak gelen Taner Akıncı ki o şimdi Ersan Şen ile birlikte avukatlık yapıyor, kararı kaçar gibi ayakta okuyup, ağırlaştırılmış müebbetin onanmasına karar verip gitti.

Beş yıl önceki eski bir filmi şimdi yeniden seyreder gibiyim…

Bilindiği üzere AİHM Büyük Daire önemli çok önemli bir karara imza attı.

Eski bir öğretmen olan Yüksel Yalçınkaya hakkında verilen karar, binlerce insanı ilgilendiren bir karar.

15 Temmuz sonrası bir terör örgütü torbası açıldı. O “torbaya” insanlar doldurulurken Türk Ceza Yasası hükümleri, anayasal haklar unutuluverdi.

İşte AİHM, Yalçınkaya kararında, sadece Bylock kullanımının, sendika ya da dernek üyeliğinin, bir kişinin terör örgütü üyesi olarak kabulüne yeterli olmayacağına, aksi halin yasanın geniş ve öngörülemez yorumu olduğuna, bu nedenle de adil yargılanma hakkının, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve toplanma özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.

Silahlı terör örgütü üyesi olduğunun kabulü için, örgütün hiyerarşik yapısına, amacını bilerek ve isteyerek dahil olduğunun ispat bulması gerekir zira.

Karar açıklanır açıklanmaz Bakan Yılmaz Tunç hesabından uzun bir paylaşım yaptı.

Beş yıl önceki Bekir Bozdağ açıklamasının kopyası gibiydi:

“AİHM gene yetkisini aşmıştı, delil incelemesi yapmıştı. Kabul edilemezdi. Yapamazdı. AİHM’in delil incelemesi yapamayacağını söyleyen Dulaurans/Fransa, Bochan/Ukrayna (2) kararları da vardı.”

Yılmaz Tunç’ a göre Avrupa’nın en yüksek mahkemesi AİHM, Yalçınkaya kararı ile kendi içtihadından dönüyordu.

Bir bakan siyasi konuda istediği gibi konuşabilir, meşrebine göre istediği “siyasi palavrayı” atabilir belki ama “hukuki” bir konuda hem de Adalet Bakanı sıfatı ile yalan yanlış bilgileri paylaşamaz.

Adalet Bakanı, bu paylaşımı yaparken açıp atıf yaptığı AİHM Fransa kararını okudu mu?

AİHM, o Fransa kararında ne diyor söyleyeyim: “AİHM, ilk derece mahkemeleri tarafından, delillerin etkili biçimde inceleme koşulunun mevcut davada karşılanıp karşılanmadığını inceler.”

Bu incelemeyi elbette delilleri tartışarak yapar.

Yüksek Mahkeme doğal olarak; hangi delillere dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiği konusunda bir yorum yapmaz.

Ancak delillerin mahkumiyete esas alınmasının “öngörülebilir” olup olmadığını sorgular.

Kısacası AİHM kendi içtihadından dönmüyor Yılmaz Tunç Bey. Evrensel hukuktan dönen birileri var ve kimler olduğunu herkes biliyor.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. Maddesine göre yüklenici devletler, taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, AİHM’in Yüksel Yalçınkaya kararına uymak ve yerine getirmekle yükümlüdür.

Bu ülkede “adalet” diye ellerini açan, hak hukuk diye çığlıkları duyulan yüzbinler var.

Kulaklarınızı tıkasanız da vicdanlarınızı betonlasanız da hukuk hesap görmeye devam ediyor…

YORUMLAR (54)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
54 Yorum