Çoban başından çıbanbaşına

Şikârî’ye göre soylu olmadıkları için yönetme hakkı bulunmayan Osmanlılar, kendilerini bey yapan Karamanoğlu’na da nankörlük etmişti.

Şikârî’nin “alternatif tarih” oluşturma çabasından bahsediyordum. Aslında tarih, geçmişle birebir aynı olmadığı ve olamayacağı için, geçmişin seçilmiş ve işlenmiş bir aktarımı anlamında bütün tarih anlatılarının teorik olarak birer “alternatif tarih” olma potansiyeli vardır. Aynı olayları anlatan birden fazla kaynağımız olduğunda da bu potansiyelin fiiliyata taşındığını kolayca görürüz. Kaynaklarının, çeşitli önyargılar, türlü ideolojik körlükler veya açıkgözlülükler sergileme hassalarının farkında olan tarihçiler, bir olayın bütün taraflarının seslerinin duyulabileceği, mümkün olduğu kadar farklı orijinlerden gelen ve dolayısıyla da bir o kadar zengin olan bir malzemeye sahip olmak isterler.

16. yüzyıldaki herkes gibi hikâyenin sonunu bilen, Karaman’ın Osmanlı İmparatorluğu bünyesine dâhil olduğunun ve halkının ciddî sürgünlere tabi tutulduğunun yadsınamaz gerçeklikler olarak farkında olan Şikârî’nin “alternatif tarih” oluşturma çabası biraz farklı tabii ki. Onunkisinde, “Şu bulunduğumuz yerden bakınca asla anlayamayacağınız kadar farklıydı geçmiş” şeklinde özetlenebilecek bir tavır, kendi gününe, zamana ve feleğe ilişkin bir kahırlanma seziliyor.

Geçmişte ne olduğunu mümkün olduğu kadar yeniden kurmak gibi ancak modern tarihçilerin sahip olabileceği türden bir yaklaşımı bir geç ortaçağ kroniğinde tabii ki aramamalıyız. Fakat sunduğu alternatif tarihin, aynı zamanda; yenilmiş, marjinalize edilmiş, sesleri bastırılmış başka gruplarda da benzerleri görülebildiği üzere, hatırı sayılır ölçüde normatif bir tarih olduğunu da göz önünde tutmalıyız.

Karaman tahtında Süleyman Bey bulunmaktadır. Karamanlılar, Kayseri’yi Eretna beyi Mehmed’den alan, Sivas şehrinin hâkimi olan ve Konya’yı da kendilerinden alan Kürtlerden “İbn Kürd” adlı bir beyle savaş hâlindedir. Şehzâde Alâeddin, Kayseri’yi alıp Mehmed Bey’i yeniden tahta çıkarır ve Konya’yı da geri almak ister. Süleyman Bey, kardeşine Moğol askerlerini ve “sahil beylerini” toplaması talimatını verir. Dolayısıyla, Karaman-nâme’de, Orta Anadolu’daki bu savaşlar sırasında yanında “bin yiğit” olduğu hâlde “Osman”ı da görürüz. Hamidoğlu İlyas da dört bin yiğit getirmiştir.

Osman ve Hamid cesurca savaşırlar ama esir düşer ve Konya kalesinde hapsedilirler. Alâeddin’in kazandığı bir zafer üzerine, Osman, hapisten kurtulur ve Karamanlı şehzâde ile buluşur. “Ey sultanım! Çok askerim çok malım telef oldu” der. Alâeddin’in cevabı şöyle olur: “Ey Osman! Birine bin vereyim inşallah. Benim dünya ve ahiret pederim ol”. Sonrasında da “Osman’a tabl ü alem verüb beğ eyledi ana ivaz [karşılık]” diyor metnimiz. Hizmetlerine karşılık Osman’ı bey yapan Alâeddin, beraberine Kaya Bey adlı birini vererek nerede ise Mehmed Bey’i bulmalarını emrediyor.

Sanırım burada bir lâhza dursak iyi olacak. Buradaki Osman’ın, olaylar Alâeddin zamanında geçtiği ve kendisi de onun kayınpederi olduğu için, I. Murad olduğu anlaşılıyor. Metnin, Karaman açısından yazılmış olduğunu dikkate alarak, I. Murad’a beylik verilmesine tamam diyelim. Ama iç mantık açısından yine de bir tuhaflık yok mu? Osman Bey’e davul ve sancağı Karamanoğlu Mehmed Bey gönderiyordu ya… Nitekim metin, böyle olduğunu hemen hatırlatıyor ve Osmanlı orijinlerine dair de epey bir şeyler söylüyor:

“Osman, Keyhüsrev bin Keykubâd ‘Alâüddin’in çobanı başı idi. İnönü’nde [tıpkıbasımda anın önünde okunuyor ama tamir yerindedir] ne kadar koyun ve sığır, atı ve devesi ve katırı var ise Osman gözlerdi, kâfir almazdı. Karamanoğlu Mehemmed Beğ, ‘Alâüddin’i kaçurub cümle mülkini alduğu vaktin, Osman gelüb toğruluk gösterdi. Ana ivaz Mehemmed Beğ tabl ‘alem kılıç verüb beğ eyledi.” Metinde bir karışıklık mı var, yoksa I. Murad’ın, Karamanoğlu Alâeddin’e bağımlı oluşu mu anlatılmak istenmiş, çok da önemli değil. Belki de, Karamanoğulları, böyle, ad infinitum, her Osmanlı hükümdarına davul, sancak, kılıç göndererek onların beyliğini tasdik etmiş oluyordu!

I. Alâeddin Keykubat’ın 1237’de öldüğü ve o sırada Osman’ın henüz doğmuş bile olmadığı bir yana bırakılırsa, Şikârî’nin, Osman Bey’in, Selçukluların çoban başı olduğunu söylemesi Osmanlı kronik geleneğinden farklılığıyla gayet dikkat çekicidir. Üstelik Koman yayınında, hemen hemen aynı bilgiler bir kez daha tekrarlanıyor:

“Keykubad oğlu Alâeddin’in, Osman şahnesi idi. İnönü’nde sürüsü gezerdi. Koyun, at, deve beslenürdü. Osman anlara müvekkel idi. Zira kâfir ol tarafa yakın idi. Gelüb almasın deyu Osman’ı müvekkel kılmışdı. Ol zaman ki, Alâeddin firar eyleyüb, Karamanoğlu Mehmed Bey, kendi beylerine vilâyet tevzi eyledi. Osman gelüb, hürmet idüb, sultanın ne kadar sürüsü varsa getürüb, muhalefet eylemedi. Mehmed Bey dahi Osman’a üç pare şehir bağışlayub tabl u alem virüb bey eyledi.”

Osmanlıların başka siyasî rakipleri olan Akkoyunlular veya Timurlulardan da gelebilirdi benzer bir bilgi! Nitekim gelmiştir de. Böylece, hem Osmanlıların, Selçukluların hayvanlarına baktığı söylenerek, soyluluk eksikliği ve düşük sosyal kökenlerinden dolayı yönetmeye hakları olmadığı vurgulanıyor hem de sonraki konumlarını bütünüyle Karamanoğlu’na borçlu oldukları, dolayısıyla da onlara nasıl ihanet ettikleri “gösterilmiş” oluyordu.

Hikâyeyi tamamlamak için söyleyelim, Osman, Eretnalı Mehmed Bey’i ararken, Alâeddin Bey, İbn Kürd’ün, sayıları kırk bine ulaşan Kürt ve Türkmen askeriyle 28 gündür kesintisiz savaşmaktadır. Sonunda, Mehmed Bey’i Beyşehir’de bulurlar, beraber Akşehir’e gelirler. Osman, “Ey Mehemmed Bey! Kürd-i nâpâkin [Sakaoğlu- Sözen yayınında “gör dünyanın” şeklinde okunmuş] elinde şah zebundur gidelim” der. Mehmed Bey’in yetişmesiyle Alâeddin’in rakipleri İbn Kürd ve Hoca Ali yenilerek Sivas’a kaçarlar.

Süleyman Bey’in kendi yakınlarınca öldürülmesinden sonra Alâeddin, Karaman tahtına çıkar. Demek ki yıl 1361’dir. Karaman-nâme’nin olaylar örgüsü içinde bir sonraki kapışma Germiyanlılar ile üstelik de Osmanoğlu yüzünden olacaktır. Bir gün “Osman”dan, Karamanoğlu’nun verdiği üç vilâyeti Germiyanoğlu’nun aldığından yakınan bir mektup gelir. Alâeddin önceleri pek ihtimal vermez ama oğluyla birlikte Germiyanoğlu “Alişar” tarafından esir edilen, ancak fidye vererek ve oğlunu rehin bırakarak kurtulan ve ülkesini kaybeden Osman [I. Murad] kaçarak Alâeddin’e gelir, acı acı dert yanar:

“Ey şah-ı cihanbaht! Deden Mehmed Han bana tabl u alem virüb üç şehir bağışladı idi. O zamandan beri hoş geçerdim. Şimdi Germiyanoğlu gelüb, cümle diyarım yağma idüb, oğlum habs idüb, yirmi bin altunum alub kılıcımla kâfirden alduğım diyârı bile elimden aldı.”

Karamanoğullarının daimî veziri olan Süleyman Paşa da Osman’ı destekleyince Alâeddin, Germiyanoğlu’na bir mektup yazarak kardeşi Davud Bey ile gönderir. Osman’a da “Yörü, var sen diyarına git görelim nice olur. Senin diyarın alıvirüb oğlun halâs ideriz” der. Davud Bey, Kütahya’ya varır, “Alişar” tarafından karşılanır, bir sarayda misafir edilir. Alâeddin’in mektubunda meğerse şunlar yazılıymış:

“Ey ibn-i Germiyan! Bizimle muradın cenk ise bildir. Eğer değilse Osman’ın cümle esvabın ve rızkın ve oğlun ve yirmi bin altun almışsın, bunları geri veresin. Osman’la bizim aramızda hakikat üzere dostluk vardır. Eğer inad idersen diyar-ı Germiyan’ı cümle harab iderim, şöyle bilesin.”

“Alişar” [Süleyman Şah], “Sultana” hıyaneti olmadığına yeminler eder. “Osman’dan ötürü bizi incidirse sultana lâyık değildir. Osman bî-asıldır. Kimseye hayrı dokunmaz” der. Bu cümle aslında bütün Karaman-nâme’nin ana fikri gibidir, ama ondan aldığı “altunu esvabı ve oğlun ve tabl ü âlemin ve cümle diyarın” da Davud Bey’e teslim eder. O da oradan “Osman diyarına” geçer, emanetleri verir. Artık bir ülke nasıl elden ele taşınabiliyorsa… Osman’ın bir de ricası vardır:

“Bir mahbube kızım vardır. Adı Mihir Âliye’dir [Mihraliye?]; muradım Sultan’a virmekdir, lütfeyle var bir tarik ile arzeyle, cariyeliğe kabul itsünler ve hem Moğol beylerinden Engürü beyi Galenca bizi azîm incidir, senede yedi yüz akça alur, lutfedüb Sultan’a söyle bu belâyı üzerümüzden kaldursun.”

Yıllık 700 akçe çok az duruyor, belki metinde bir sorun vardır ama neyse, Davut Bey, Osman’ın kızını Lârende’ye götürür. Vezirlerinin onayını alan Alâeddin evlenmeye karar verir. Osman’a kırk katır mal ve kumaş ile iki veziri Süleyman ve Mahmud Paşa’yı gönderir. Osman da kırk gün kızının çeyizini düzdükten sonra Lârende’ye gitmek üzere yola çıkar, ama bir taraftan “kâfir” saldırarak büyük bir zafer kazanır, diğer taraftan “Moğol” basarak yağma eder. Osman kaçarak Sivrihisar’a sığınır. Oradan müstakbel damadına mektup yazar ve Germiyanoğlu’nun da kendisinin üzerine gelmek istediğini söyler.

Alâeddin, hemen harekete geçer. Seyitgazi’ye geldiğinde Germiyanoğlu onu karşılar, hediyeler vererek özür diler. İki bey beraberce Eskişehir önünde çadır kurarak yedi gün eğlenirler. Karamanoğlu, bir kısım askerini göndererek yağmaya gelen Moğollara, Beypazarı önünde baskın verdirir. Esirler alınır. Alâeddin divan kurar. Bu divana Germiyanoğlu ve Osman katılır. Karaman beyleri de gelir ve “Moğol beyleriyle Osman’ı sulh” kılar, barıştırırlar. Metnimiz, “Eğer Germiyan ve eğer Moğol, Alâeddin huzurunda ahd eylediler ki, bir dahi İbn-i Osman’ın vilâyeti üzerine varmayalar. Sultan cümle Moğol’u azad eyledi” diyor. Orada bir hafta daha kalır, eğlenceye devam ederler. Artık kaçıncı keredir bilinmez ama Alâeddin, Mihraliye’ye karşılık “İbn-i Osman’a üç sancak vilâyet ve tabl ü alem” verir, kılıç kuşatır. Asıl düğün ise Lârende’de olur. Germiyanoğlu, Saruhanoğlu, Aydınoğlu, Menteşe, Eşrefoğlu, Kayseri beyleri ve bütün Moğol beyleri kırk gün boyunca yiyip içerler.

Osmanlı kronik geleneğinde, özellikle Âşıkpaşazâde’deki Osmanlı- Germiyan rekabetini hatırlatan veya çağrıştıran ifadeler bunlar. Orada Osman Bey, bir daha Osmanlı ülkesine saldırmayacaklarına dair yemin verdirdikten sonra, oğlu Orhan’ın esir aldığı Germiyanlı Çavdar Tatarlarını serbest bırakıyordu. Artık, Osmanlılar ile Çavdarlar veya başka bir grup Tatar arasındaki bir antlaşmanın bağımsız olarak Karaman-nâme’ye yansıması mıdır yoksa Şikârî doğrudan Osmanlı kaynaklarından mı etkilenmiştir, sanırım hiç bilemeyeceğiz. Yalnız, I. Murad dönemindeki Osmanlı-Germiyanlı ilişkilerinin Şikârî’nin anlattığından çok başka bir tonda olduğunu söylemeye gerek yok. Murad’ın ve “oğlunun” Germiyanlılara esir düşmesi gibi olayları sadece Şikârî anlatıyor…

Hem de bir kez daha… Germiyanoğlu, bütün bu antlaşma ve uzlaşmalara rağmen, Murad’ın kızını Alâeddin’e vermesinden rahatsız olan beyleri ve vezirleri tarafından “Sen Karamanoğlu’nun kulu değilsin. Sen de bir padişah oğlusun. Diyarında Karamanoğlu namına niçün hutbe okudursun?” denilerek yoldan çıkarılır. “Alişar” yine “Osman’ın” ülkesini yağmalar, bir oğlunu esir eder. Sonra Karamanoğlu’na bağlı Galenca adlı Moğol beyinin yönetimindeki İshaklı’ya saldırır. Moğollar yenilerek Akşehir’e kaçar. Orada daha büyük bir Karamanlı kuvvetiyle savaş olur.

Savaş sırasında, Karaman tarafında olan Eşrefoğlu, Germiyanoğlu’na neden “şaha” asi olduğunu sorar. Germiyanoğlu’nun cevabı, “ileride” Osmanoğlu’nun Anadolu’da oynayacağı rol hakkında bir “kehanet” içeriyor, tabii düşük sosyal kökenlerine rağmen Osman’ı öne çeken Karamanoğlu’nun hatasını hatırlatmadan da edemiyor:

“Anın içün âsi oldum ki Osman’ı bir geda iken şah eyledi. Aslı cinsi yok bir Yörük oğlu iken beğ oldu, beğzâdeleri beğenmez oldu, ocak erlerin incidir oldu. (…) Karamanoğlu’na kızın vereli diyârlarımıza el uzadır oldu. Ey Eşref! Gel var, sultana nasihat eyle, ortamuzdan Osmanoğlun kaldursun. Vallah bu yıldan sonra kendüsünün diyârına bile kasdeder. (…) Sultan bilsün anlasun. Aydınoğlu ve Saruhanoğlu ve Menteşaoğlu beş bin er ittifak eyledik. Osman’dan ötürü sultana adavet ederüz. Zirâ bir bî-asıldır.”

Çoban başından çıbanbaşına Osmanlının öyküsü de diyebiliriz. Yörüklük, beyler, beyzâdeler ve sultan tamamdır… Merak etmiyor değilim ama “ocak erleri” derken kimlerin kastedildiğini ise bilmiyorum. Söylemeye gerek yok, hikâyenin de ortasındayız. Devamını sonraya bırakalım ve asıl önemlisi, Karamanoğlu’nun güçten düşmesi sorunuyla Şikârî’nin nasıl başa çıktığını görelim.

18-12/02/bekir-fuat-1543698047.jpg

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum