Müslüman dünyanın Kur’an’ı anlama krizi

Modern zamanlarda Müslüman dünya Kur’an’ı ve İslam’ı anlama konusunda derin bir kriz yaşıyor. Bir kere Kur’an’ın evrensel mesajını bu çağın diliyle okuyamıyoruz, daha da vahim olanı ayetleri nüzul şartlarından ve bağlamından kopartarak Kur’an’ın çağlarüstü olma vasfına zarar veriyoruz. Eğer bugün Kur’an’dan çıkarak yaşanabilir bir dünya tasavvuru oluşturamıyorsak bir yerlerde bir yanlışlık var demektir.

Neredeyse bütün İslam toplumlarında ritüellere ve görselliğe indirgenen bir din anlayışı hakim. Bu yüzden de değişimin devasa boyutlara ulaştığı bir dünyada, insanlara din adına ulaştırabileceğimiz bir mesajımız yok. Mesela bir “felah/kurtuluş” çağrısı olan ezanla insanlığı nasıl inandırıcı bir kurtuluşa çağıracağımızı bilmiyoruz.

Evet ezan özü ve anlamı itibariyle bir kurtuluş çağrısı, ama bu çağrının Müslüman dünyada bir karşılığı yok. Herhalde dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan hiçbir birey, İslam toplumlarının mevcut görüntüsüne bakarak İslam’ın ve ezanın bir kurtuluş çağrısı olduğuna inanmayacaktır. Ne yazık ki kendi çocuklarımız bile inanmakta güçlük çekiyorlar. Ve daha da vahim olanı; günümüz İslam ülkelerinde yaşayan insanlar, ölüm pahasına içinde bulundukları dünyadan kaçmanın yollarını arıyorlar.

***

Düşünün ki, kendisine en şedit düşmanlığı göstermiş müşrikleri bile Kur’an’da “onu yurduna ulaştır” şeklinde ifade edildiği gibi salimen yurduna ulaştıran, kendisine defalarca ihanet eden münafıklara bile af dileyen ve herkesin ihtiyacını karşılayabilmek için yardımına koşan bir şefkat, merhamet ve rahmet peygamberimiz var ama günümüzün Müslümanları bu kuşatıcı sevgi peygamberine rağmen, kendilerinden olmayanlara karşı nefret diliyle konuşmayı tercih ediyorlar.

Özellikle Tevbe suresindeki “Onlar sizinle antlaşma yaptıktan sonra antlarını/ahitlerini bozar, dininiz/inancınız hakkında ileri geri konuşurlarsa, işte o zaman kafirler güruhunun ele başlarıyla savaşın. Evet onlarla savaşın ki bu sayede kötü davranışlarından vazgeçsinler” ayeti kendi bağlamı dışında farklı şekillerde yorumlandığı için, maalesef zamanla İslam kültüründe selefi gelenek güçlenmiş ve dinin evrensel mesajı gölgelenmiştir. Oysa Tevbe suresinin hemen tamamındaki Kur’ani söylemi, o günün şartlarında Müslümanların maruz kaldığı ekonomik ve siyasi kuşatılmışlık hali içinde değerlendirmek gerekiyor. Unutmayalım, müşriklere karşı Kur’an’daki bu sert söylem, bütün müşriklere karşı değil, yaptıkları anlaşmaları bozan ve doğrudan Müslümanları hedef haline getirenleri kapsamaktadır.

Eğer bugünkü dünyada Tevbe suresini bağlamından kopararak, Müslümanlar dışındaki herkesi “düşman” tanımı içine alarak yorumlarsak, İslam’ın evrensellik ilkesine zarar vermiş oluruz.

İslam tarihindeki tecrübelere bakarak söylemek gerekirse; Kur’an’ın evrensel mesajının doğru anlaşıldığı bütün dönemlerde Müslümanlar güçlü medeniyetler inşa etmişler, pozitif ve İslami bilimlerde, felsefede, sanatta, mimaride büyük eserler ortaya koymuşlardır. Ancak ne yazık ki, zaman içinde İslami düşüncedeki güncelleme zayıfladıkça taassup artmış ve dinle hayatın arasındaki mesafe açılmıştır.

***

Bu konuda ‘Yetkin Düşünce’ dergisinin son sayısında Esat Arslan’ın “Tarık b. Ziyad 21. Asırda Yaşasaydı Tevbe suresini nasıl okurdu” adlı ilginç bir makalesi var. Tarık b. Ziyad’ın İspanya’da kurduğu medeniyette bütün şehirlerde üniversitelerin ve kütüphanelerin kurulduğunu, pozitif ve dini bilimlerde, felsefede büyük bir inkişafın yaşandığını, Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin tam bir hoşgörü içinde birlikte yaşadıklarının altını çizen Arslan şöyle bir tespitte bulunuyor: “Bugünün Müslümanlarıyla Endülüs’ü fetheden Tarık b. Ziyad ve askerlerinin arasında ciddi bir vizyon farkı var. Tarık b. Ziyad Avrupa’ya ışık tutmuş bir uygarlığı yaratırken Kur’an okuyordu. Ve ilkelerini Kur’an’dan türetiyordu. Biz de Kur’an okuyoruz. İlkelerimizi Kur’an’dan türetiyoruz. Fakat İsa’nın evrensel sevgi mesajından Engizisyon melanetini yaratmış Ortaçağ Hristiyanları gibi okuyoruz sanki Kur’an’ı.”

Galiba modern dünyada, Müslümanlar olarak bir şeyler söyleyebilmek için öncelikle Kur’an’ın mesajını ve Hz. Peygamberin sünnetini normatif düzenlemelere hapsetmeden, dinin özündeki ahlak ve hikmeti doğru anlamak gerekiyor.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum